Bazen bazı şeyler
Hayatta bazı şeylerin zor ve saçma olduğunu öğrenmem 7 yaşında salıncağa bağdaş kurarak oturamayıp yere çakılmama tekabül etmekte. Sofrayı toplayan annemin beni kucaklayıp hastaneye yetiştirmesi ve çeneye atılan 5 dikiş de bunun bonusu.
Bazı şeyler zor hayatta, aşk olur, iş olur, sağlık olur, para olur, ilişkiler olur, sen söyle adını ama bazen zor işte. İnsan yok ya, nesi zor Allasen atlan deve mi dese de yok aslında okuyucum zor. Tabi sizin yazarınız her şeyi maytap yapıp, kikiriye vuruyor ama bazen hayat öyle fena basıyor ki tokadı, acımadı ki bebe ehe ehe desem de çenemdeki dikişler zonkluyor, gözümden yaş geliyor ama yüzümü yana eğip toz kaçtı diyorum.
Bugünlerde de öyle. Hatta Kasım sonunda Kantoş Ceki’yi öğrendiğim günden beri böyle. Kantoş Ceki, annemin musibetine verdiğimiz isim, asıl adı pek bir havalı Serviks. Böyle sanırsın Viking, Kelt ama yok işte gayet rahim ağzı kanseri. İnsanın annesinin ağzından ben kanserimi duyması pek bir tuhaf, pek bir zor. Ağlasam dokunabilir misiniz gözyaşlarıma bu gibi zamanlarda yazılmış bence. Orhan’ımın bir bildiği varmış, hisli adam zaten canım benim.
İdil cephesinde bugünlerde bir olaylar bir olaylar okuyucum. Merkür mü geri gidiyor, Mars balık burcuna mı geçti, gezegenler kol kola girip halay mı çekiyor artık ne yapıyorsa birden anam coştu bunlar Serhat şeklindeyim. Güzel şeyler de benim tarafta, mendebur şeyler de. Mesela Kantoş Ceki’nin teslim bayrağını çekmesi, ben ettim sen etme İdil demesi var. Valide-i muazzama Nilşeker Hatun’umun inatçıyım bebeğim, seni yenerim diyerek Kantoş Ceki’ye nanik yapması var. Bunlar güzel şeyler. Sonra yüzümü güldürenler var, sokak ortasında gözümden yaş gelene kadar kahkaha attıran güzel insanlar var.
Ama ya mendeburluklar? Olmaz olur mu? Dedim ya bazı şeyler zor diye, aynen öyle. 25 dakikalık bir konuşmada iki tarafın hiç durmadan aynen dediğini düşün, düşün bir hele, nasıl korkunç değil mi? Biri bir şey diyor, diğeri aynen diyor, öteki bir şey diyor, diğeri aynen diyor, başka cevap yok, hep bir aynen. İşte aynen öyle benim de. Bu da yeni moda. Aynen kelimesi. Babam bile dedi geçen, aynen. Allahım ulu manitum sana geldim, ben İdil demem an meselesi.
Bugünlerde gözüme toz kaçtı, acımadı ki ehe desem de bazı şeyler canımı çok sıkıyor okuyucum. Orhan’cığımın şiirleri bana yazılmış, Edgar karakteri ile Wes karakteri arasında gidip geliyorum. 200 yaşında bir vampirim de bunun acısını çekiyor gibiyim. Hava güneşli ama soğuk, geceleri sis basıyor etrafı.
Bu aralar kulaklarımda laflar yankılanıyor. O, bu, şu, biz, siz, onların dediği laflar. Büyüyor büyüyor kocaman oluyor kulaklarım Midas’tan hallice, elften bozma eşekten dolma.
Sonra gözümün önüne salıncakta bağdaş kurmaya çalışıp yere yapıştığım gün geliyor. Aynaya bakıp dikişlerimi inceliyorum, insan vücudu ne acayip arkadaş diyorum, şuna bir çare bulamadılar, estetik filan yine de iz kalıyor işte. Olsun diyorum sonra, yara izleri güzel, ne de komik yapışmıştım yere.
Hem zaten daha uçan araba da yok, yara izi ne ki?
YORUMLAR