X

Okulun ilk haftası. Okul yönetimi sabahın bir vaktinden, akşamın geç saatine dek olan uzun okul gününe çocuğunuzun alışacağını söylüyor. Birkaç gün geçiyor. Ama durum gittikçe daha kötüye gider gibi. Ağlama krizleri artmış halde. Okula gitmek istemeyen çocuğunuzun bu davranışının geçeceği söyleniyor size. Üstelik ağlasa da, okula gitmemek için dirense de, onu her gün o saatte o okula getirmeye devam etmeniz bekleniyor sizden. Ne de olsa bunları söyleyen yıllardır bu işi yapmış tecrübeli yöneticiler, okul psikologları. Ağlamasının, manipüle edici bir davranış olduğuna neredeyse inanacak gibisiniz. Ta ki bu yazıyı okuyana kadar!


Ağlama bir sinyal. Çocuğun yaşadığı duyguları dışa vurma hali. Evet, çocuk bir süre sonra susuyor. Ancak susması, sorunun ortadan kalktığını göstermiyor. Çünkü çoğu uzman ayrılmanın başarısına, ağlama davranışının sona ermesi olarak bakıyor; duyguya değil. Çocuğun ağlamaması korku, endişe gibi duyguların sona erdiğini göstermez. Sadece ağlama sinyalinin dinlenmeyeceği bir ortamda çocuk sinyal vermeyi bırakır.


Richard Bowlby diyor ki; güvenli bir bağlanma figürü yanında olmadığı zaman çocuğun stres ve kortizol seviyesi yükselir. Ve Bowlby gibi pek çok bağlanma teorisi uzmanı çocuğun kendini güvende hissettiği ikinci derece bir bağlanma figürünün varlığının öneminden bahsediyorlar. Hele 30 aydan önceki kreş deneyimlerinde çocuğun bir bağlanma figürü olmadan, tanımadığı bir ortamda tek başına bırakılması travmaya sebep olacak sonuçlar doğurabilir.


Hadi, bu bağlanma kısmını biraz açalım. Birincil bağlanma figürü çoğu zaman ebeveyn, ikincil, üçüncüller ise bakıcı, büyükanne, "anneanne" gibi diğer çocukla ilgilenen kişiler diye kısa bir açıklama ile konuya girelim. Çocukların beyinleri bağlanma figürleri ile olan ilişkideki duygusal tecrübe ile gelişiyor. İlişki için gerekli duygusal becerileri kapsayan öğrenme, empati, sağ beyinin fonksiyonu diyorsak eğer; sağ beynin özellikle 30 aya dek çok hızlı büyüdüğünü bilmek önemli. Gün be gün, an be an, çocuğun ebeveyni ile olan ilişkisinin bilinçaltı temelleri burada atılıyor. Anne ve babanın dışında çocuğun hayatında kendini güvende hissettiği, bağlandığı birçok başka ilişkiler de mevcut. Ancak bu ilişkilerin güvenli hale gelmesinin bir sürece ihtiyaç duyduğu unutulmamalı.


Peki bu bilginin anlamı ne? Çocuğun okuldaki öğretmeni ile sağlıklı ve güvenli bir bağlanmaya ihtiyacı olduğunu iyice kavramamız. Bu bağın birkaç günde oluşmasını beklemenin ise ne kadar anlamsız olduğunu fark etmemiz. Şefkatli, anlayışlı bir öğretmen ise burada en önemli unsur. Okulun teknolojik, fiziksel imkanları çok cazip olabilir. Ancak çocuklar şeylere değil, insanlara bağlanmalı. Ya da en azından şeylere bağlanmak beyin için hiçbir şey yapmaz diyebiliriz.


Öğretmene bağlanma, çevreye alışma henüz gelişmekte olan beyin için bir süreç gerektirir. Bu yaş küçüldükçe süreç uzar. Bir hafta sonra dönüp size "Hadi artık gidin ya da yavaş yavaş binayı terk edin, dolaşın gelin" diyen okul yönetimi olursa, siz kendi iç sezgilerinizi dinleyip, çocuğunuzun buna hazır olup olmadığına kendiniz karar verin. Sonuçta çocuğunuzu en iyi tanıyan sizsiniz.


Ağlarken çocuğu bir yabancıya bırakarak gitmenin uzun dönem negatif etkileri agresif davranışlar, okul fobisi, kabuslar olarak kendini gösterebilir. Ancak bu yabancı bir süre sonunda bir diğer bağlanma figürü haline geldiğinde ağlayan çocuğu teskin edebilir. Oysa çocuk için o öğretmen bir yabancı konumundayken, ebeveyn onu bırakıp gittiğinde, olan tek şey ağlamasının susması. Duygular ise hala orada. O yüzden çoğu zaman ebeveyn gelince ağlama devam eder. Ancak ebeveyn de bu sinyalleri dinlemez ise susan gözyaşları agresif davranış ya da içe kapanma gibi hallerle kendini gösterebilir.


Çocuk ağlıyor; çünkü hayatta kalma mekanizması 'burası güvenli değil' diyor.


Peki, ağlama olmadan okula alışma olur mu?


Evet, olur. Ancak ebeveynin bunun için hem zamana hem de iyi bir planlamaya ihtiyacı var: İşten belli bir süre izin almak, anneanneyi işin içine sokmak, diğer ebeveynin desteği gibi. Eğer hassas davranarak çocuklarımıza bu zamanı verirsek, uzun dönemde ortaya çıkabilecek pek çok davranış sorununa engel olabiliriz.


Çocuğa nereye gideceği, ne olacağı gibi detayları anlatmaktan, okul konusunu içine alan kıyafet, kırtasiye seçmeye dek ona güç vermekle ilgili pek çok şey yazılıp çiziliyor bu günlerde. O yüzden bunları tekrarlamayacağım. İlk günden itibaren sınıf dışı bir bekleme yerinde ebeveyninin hangi sandalyede olacağını bilmesinin ve oradan asla kaybolmayacağından emin olmasının değerinden bahsedeceğim.


Kreş, yuva döneminde uzun gün rutinine hemen başlamamalı. Uyku, yemek öncesi gibi çocuk için pek çok zorluk barındıran geçişler öncesinde ebeveyni tarafından eve götürülen çocuk merak etmeye başlar. Okulun onun eğlendiği, keyif aldığı yer tecrübesinde kalmasına özen göstermek gerekiyor bu süreçte.


İkinci hafta, kimi zaman üçüncü hafta, çocuğun öğretmenle oluşturduğu güvenin durumuna göre öğleden sonralar eklenebilir. Belki de eklenmez. Belki de çocuğun yaş olarak hazır olmadığına karar verilir, geri adım atılır. Çocuğun sinyallerinin dinlenmesi her tür rutin kavramının önüne geçer. "Ya buna alışır ve geri dönmek istemez ise" diye başlayan cümleler, ebeveynin kendi korkularından başka bir şey değil.


İlkokulun ilk günleri ise çocuklar için bir başka geçiş. Yine tanımadıkları bir öğretmen, bir sürü çocuk ve oyuncak olmayan bir sınıfta başlayan yeni bir dönem. İlk günler yine hassas zamanlar. Ebeveynin bu süreçte, çocuğunun daha önce okula gidip gitmemesi ile başlayan pek çok konuyu göz önüne alarak davranması, geçişin yumuşaklığı açısından değerli. Okul bahçesinde beklemek, okula götürmek, okuldan almak, akşam yatmadan gün içinde olanları söze dökmek hep bu dönemi rahatlatan destekler.


Servis mi? O da başka bir yazının konusu olsun.


Bu yazının bitme vakti, o son sözü etme hali geldi artık.


Çocuğumuzun davranışını değiştirmeyi bırakıp, ihtiyaçlarını anladığımız yepyeni yarınlar diliyorum hepimize.


Not: Çocuğun okula alışma sürecine hassasiyet gösteren, ağlatmadan okula alıştırmanın önemini bilen ve destekleyen tüm okul, öğretmen ve rehberlik bölümlerine teşekkür ederim.