İlk Triad konseri Süreyya Operası'nda

Birbirinden kıymetli üç müzisyen ve dostun bir araya gelmesi ile kurulan “Triad" 5 Kasım 2020 Perşembe akşamı saat 20.00’da Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi’nde seyircileri ile buluşmayı sabırsızlıkla bekliyor.

"Triad" İDOB klarnet grup şefi Ecesu Sertesen, solist çellisti Şafak Erişkin ve başarılı piyanist Eren Aydoğan'ın bir araya gelmesiyle kurulmuş.

İsmi ile de müstesna bir trio, birbirine bağlı üç şey, üçlü anlamı taşıyan isimleriyle de hem bir trio olmalarına hem de bağlılığa yaptıkları gönderme ile güzel bir isim seçim olmuş.

"Triad", tüm dünya dört duvar arasına hapsolmuş ve insanlığı çıkmazlara sürüklediği baş belası pandemi ile boğuşurken, müziğin çıkmazların anahtarı olduğu, imkânsızlıkların yılmazlıkla aşıldığı bir süreçte kurulan bir oda müziği grubu.

İlk seyircili konserlerini Süreyya Operası’nın ülkemizdeki tek ve benzersiz güzellikteki salonunda verecek olan "Triad" ayrıca konserleri çok daha anlamlı ve faydalı kılan "anlatımlı konser" konseptinde gerçekleştireceği müjdesini de vermek isterim.

Bu konserde "Triad" trio repertuvarının en seçkin eserlerinden Gabriel Faure' nin (1845-1924) "Trio pour clarinette, violoncelle et piano en Ré Mineur, Op. 120" ve Alexander von Zemlinsky' nin (1871-1942) "Trio pour clarinette, violoncelle et piano en Ré Mineur, Op. 3" adlı esrelerini seslendirecekler.

"Trio pour clarinette, violoncelle et piano en Ré Mineur, Op. 120" Faure 'nin 1923 yılında tamamladığı eseridir. Faure, 1920'de Paris Konservatuarı müdürlüğünden emekli olmuştur. Her ne kadar bu görevi bırakmakta isteksiz olsa da artık bol olan zamanını beste yapmak için değerlendirmeye yönelir. Triad'ın seslendireceği "zarif berraklık, düşünce dengesi ve dinginlik"e sahip bu eser Faure'nin son yıllarında bestelediği pek çok önemli eserlerinden en çok seslendirilenidir.

Triad'ın seslendireceği ikinci eser ise Zemlinsky'nin "Trio pour clarinette, violoncelle et piano en Ré Mineur, Op. 3" besteci nin 1896'da bestelediği gerçek bir gençlik şaheseridir. Eser enstrümantasyon açısından büyük ölçüde ilk büyük idolü Johannes Brahms' tan esinlenmiştir. Bu eser aslında, Brahms'ın "Trio Op. 114" e bir övgüdür. Ancak nasıl bir ironidir ki eserin dili Brahms'ın "rakibi" olan Richard Wagner'den de esinlenmiştir. Besteci eseri klarnetin birincil enstrüman olarak kullanıldığı bir formda bestelenmiştir.

Bu birbirinden güzel iki güzel eseri sizlere tanıttıktan sonra eserleri seslendirecek üçlünün kurucu üyesi Ecesu Sertesen'le siz değerli okurlarım için bir araya geldik.

Prova arkası Ecesu Sertesen'le sohbet

Bu konser öncesi "Triad" ın kurucusu ve on parmağında on marifet Ecesu Sertesen'le Süreyya'da gerçekleştirdikleri prova sonrası bir araya gelerek keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Müzik hayatına nasıl girdi?

Yaş 3, minik bir klavyem varmış, reklam müziklerinde duyduklarımı eksiksiz notalarla çalmaya başlamışım. Sonra dört yaşındayken pikabı salondan odama koymuşlar, plakları değişe değişe dinleyip, kendimi o zamanlar daha ne olduğunu bile bilmediğim çok sesli müziklerin içinde bulurdum saatlerce. Sanki gelecekte bunun benim işim olacağını biliyor gibi bir alaka içindeymişim.

Peki, neden "Klarnet"?

Yaşım büyüdükçe müziğe olan ilgi bir açlığa dönüştü, enstrüman çalmak istedim. Kıymetli gitarist İzi Eli’den gitar dersleri almaya başladım. Hocam bunun dersle kalmaması gerektiğini söylüyor babama ve ilkokul beşinci sınıf bittiğinde 1998 senesinde o zamanki ismi Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın tam zamanlı sınavına giriyorum, duyuşu kazanıyorum ve enstrümana fiziksel uyumluluk sınavında da en çok fiziğimin klarnete uygun olduğunu söylüyorlar. Neticede yirmi iki yıl olmuş. Aşk ile çalışmaya, çalmaya devam ediyorum.

12 yıldır İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nın bir üyesisin, anlatır mısın?

Geriye dönüp baktığımda koskocaman bir on iki yıl görüyorum. Şu anda grubumun şefiyim, solo klarnetçi olarak görev alıyorum. Orkestrada görev almayı, iş arkadaşlarımı seviyorum. Biz büyük ve köklü bir aileyiz. Mükemmel çalışan bir İsviçre saati gibi. Bunu bir arkadaşım söylemişti geçenlerde. Dişlilerden birinin bile aksaması ihtimali olamaz. Dekor, kostüm, makyaj, saç, koro, solist, orkestra, şef, butaforundan tutun, kondüitine kadar birçok birim aynı anda ortaya tek bir eser çıkarmaya çalışıyoruz. Ortak bir doğru var, senin, benim ön planda oluşumuz yok. Sadece sanat eseri var. Çok büyük bir emek ve çok büyük bir okul diyebilirim opera için. Üstün bir esneklik ister opera orkestra müzisyeni olmak. Anında soliste ayak uydurmanız, değişken olmanız lazım.

Pandemi gölgesinde İDOB ve senin gerçekleştireceğin konserler, bunlardan bahseder misin?

Operada bizler pandemiden dolayı 2020/21 sezonunu “kolaj” olarak sürdürüyoruz. Hep sahne üstündeyiz bu sene ve belki de opera müzisyeninin yapamayacağı kadar çok oda müziği ve sahne üstü konseri yapacağım. Bunu da bir kazanım olarak görüyorum.

Şu an provasını yaptığınız "Triad" konseri var mesela değil mi?

Evet, grubumuzun adı “TRIAD” lütfen değerli okuyucular not etsinler 5 Kasım’da "Zemlinsky ve Faure Trio" eserlerinin yer alacağı bir konserimiz olacak Süreyya Operası’nda. Şafak Erişkin ve Eren Aydoğan ile beraber bu konseri iple çekiyoruz. Karantina döneminde kurduk triomuzu. İlk online provalar yaptık bu süreçte. Harika bir uyum sağladık birlikte. Hatta repertuvarı çeşitlendirip çok yakında bir albüm bile yapabiliriz.

Maşallah on parmağında on marifet... İDOB, Buffet Crampon performans sanatçılığı, trio, ensemble, CD kaydı, sosyal sorumluluk projesi, sosyal mecralar için çektiğin benzersiz videolar derken nasıl yetişiyorsun?

İşin doğrusu evet çok çalışıyorum ve yoruluyorum ama bu mutlu ve başarmanın hazzıyla dolu tatlı bir yorgunluk benim için. 2008'den beri İDOB'tayım ve şu an klarnet grup şefiyim, 2014'ten beri Buffet Crampon’dan sanatçısıyım ve dünyanın birçok yerinde konserler & masterclasslar veriyorum, "İstanbul Wind Ensemble"nin bir üyesiyim, 2018'de artık benim kartvizitim dediğim, bahsedince bile kalbim çarpıyor, dünyanın en büyük yapımcılarından Sony Classical'a CD kaydı yaptım, 2019'da çok inandığım "Camerata Anatolia"yı kurdum, 2020'de tüm olumsuzluklara rağmen durmadım Monik İpekel'in öncüsü olduğu sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorum ve "Triad"ı kurduk. 2020'nin en çarpıcı getiri ise sanatçısı olduğum "Kam Management" çatısı altında benim imzam olacak büyük sürprizleri hayata geçirmeyi iple çekiyorum.

Son olarak ne söylemek istersin?

Ben genç müzisyenlere seslenmek isterim. Azimle çok çalışın! Bana zamanında mezun olacağım sene “Sana İstanbul’da iş yok, ekmek yok bu şehirden git başka yerleri dene” diyen bir öğretmen vardı. Evde saatlerce ağlamıştım bunları işitince. Başarısız olduğumdan değil ama asla şansımın olmayacağından bahsediyordu. İyi niyetliydi muhakkak ama beni yıkmıştı istemeden. Neden olmasın ki? Çalışmaya devam ettim. Sonra daha neler neler oldu. O yüzden diyeceğim şey şu: Lütfen kulaklarınızı tıkayın, kimsenin size neyi yapamayacağınızı ya da yapacaklarınızı söylemesine izin vermeyin.

Bu keyifli sohbet sonrası aldığım bilgiler, katıldığım konserler, yaptığım araştırma ve gözlemlerime istinaden bakalım Kadıköy Belediyesi pandemi gölgesinde Süreyya Operası’nı yeni normalleşme çerçevesinde konserlere nasıl hazırlamış?

Pandemi sürecinde "Süreyya Operası"nda konser izlemek

Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası kapalı salon etkinliklerinde birincil önceliğin fiziksel mesafe olduğu göz önüne alarak atlamalı koltuk sistemiyle hem ön-arka hem de yan ile azami fiziksel mesafe koyarak seyircisine güvenli fiziksel mesafede konser dinleme olanağını sunuyor. Bu uygulama ile salon kapasitesi 3’te 1 oranına düşürülmüş. Ayrıca belirli noktalarda konumlandırılan dezenfektan istasyonları ile konuklarına el hijyenlerini koruma imkânı sunulmakta. Mevcut havalandırma sistemleri devre dışı bırakılıp sadece dışarıdan filtre edilmiş (filtreler yenilenmiş) temiz hava taşıyan sistemle salon havalandırılmakta. Süreyya Operası nın diğer tüm kapalı salonların sahip olmadığı en büyük avantajı, şayet sökülmediyse… Süreyya Paşa'nın operayı yaptırırken Fransa'dan getirterek kurdurduğu petekli kalorifer sistemiyle havalandırma sistemine ihtiyaç duymadan ısıtılabilecek olması. Diğer tüm kapalı salonlar havalandırma ile ısıtıldığını düşünürsek ve pandemi çerçevesinde havalandırmaların kullanılmayacağını varsayarsak Süreyya Operası tek sıcak konser salonu olacak diyebiliriz. Umalım ki o kalorifer sistemi yerinde duruyor ve bakımı yaptırılmıştır olsun...

Lakin Kadıköy Belediyesi salonun genel dezenfekte edilmesi uygulamasında maalesef hiçbir yararı olmayan bir yol kullanmakta. Manuel böcek ilaçlamada kullanılan pompalar ile gelişigüzel sıkılan solüsyonun etkin kalmasını sağlayacak yüzey tutunurluğu arttırıcı hiçbir etkisinin olmaması (olması için nanotek buharlaştırıcı cihazlar gerek), 1 saat önce sıkılan sözde dezenfektanın temas edilen yüzeylerde kalmayıp buharlaşması sebebiyle maalesef koruyucu bir etkisi yoktur. Hele ki havadaki asılı damlacık etkisine hiçbir şekilde etkisi yoktur. (aslında nanotek cihaz kullanımı istisnasız tüm kapalı mekân dezenfeksiyonunda uygulanması gereken tek yöntemdir! )

Kontrolsüzce yayılan ve artık kapımıza kadar dayanan bu illet hastalıktan kendimizi korumak için salonda alınan mevcut fiziksel mesafe uygulaması ve temiz hava sirkülasyonuna ek olarak siz müzikseverlerin mutlaka salona giriş yaptıkları andan çıkana kadar hiçbir şekilde maskelerini çıkarmamalarını, yüzeylere minimum temas etmelerini ve mümkünse kullan -at eldiven kullanmalarını önemle tavsiye ederim. Kadıköy Belediyesi'nin de duyarlılık göstereceği zamana kadar bu şekilde müzikten ve sanattan uzak kalmadan kendimizi koruyarak konserler dinleyebileceğimize inanıyorum.

5 Kasım 2020 Perşembe akşamı saat 20.00’da Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi’nde gerçekleşecek “Triad" konserini kaçırmamanızı tavsiye ederim.

Maalesef konser saati 20.00 olarak belirlendiği için 65 yaş üstü müzikseverler gelemeyecekleri bu konsere tüm genç klasik müzikseverleri davet ediyorum.

Sağlıkla ve klasik müzikle güzel başka konser yazılarımda görüşmek üzere.