Gelişine vurmak...
Aslında vurmalı o topun gelişine ama bu ne kadar da zor değil mi?
Her şey hep bir hesap kitap. Oysa bilemeyiz ki en güzel goller o topun gelişine vurunca gelir.
İnsanoğlu kuş misali derler, hiç de değil. Sabah erkenden uyanır o kuş. Herkes hala uyurken. Başını sokacak minicik bir yuvası varsa dert edinmez gerisini.
O günün nafakası elbet çıkacak bir yerlerden.
Dün nasıl olduysa işte, bugün de öyle.
Keşke bu yakada uçmasaydım. Ah keşke o tele konmasaydım. Bilsem hiç şu güzel kuyrukluya gönlümü kaptırır mıydım? Yok böyle şeyler.
Gelişine yaşamak zorunda. Öyle de yapar.
Oysa insan hep bir şeyleri garantiye alma peşinde didinip durur. İşi garanti, aşkı garanti, geleceği garanti olsun ister.
Bununla da yetinmez. Geçmişi de garantiye almanın peşine düşer. Kendi hatalarını bile hep kendini haklı çıkaracak bir bakış açısıyla yorumlamak ister. Kendini temize çıkarmanın peşinde koşup durur. ‘Sorun bende değil sende’’den bir adım ileri gidecek diye ödü patlar. Mümkünse hiç ödemek istemez o maliyetleri. Onaylanmaktır en büyük emeli ya da kendini onaylamak.
Oysa hayat aslında hep bir adım ileriye çağırır onu. ‘İpe tutunmayı garanti etmeden ellerini bırakıp boşluğa atlasan, ben sana tutunacak en sağlam ipi vereceğim’ der gibidir. Yine de bu sesi duymak insana zor gelir. Korkuları hep gözlerine bir perde indirdiğinden, atamaz kendini kolay kolay o boşluğa.
Yaşam sınırlı mı yoksa gerçekten sonsuz mu? Bugün yaptıklarım mı yoksa aslında hiç yapamadıklarım mı beni ben yapan hiç bilemez. Her gün yeni bir şans ona karşılıksız verilmişken o hep aynı şeyleri sorar durur kendine. Tüm bu hesaplar yapılacak, dip toplama bakılacak ve ona göre atılacaktır bir sonraki adım da.
Kafa bu kadar karışıkken bir de sürekli o topun peşinde koşup gole gitmeye de çalışır aklı sıra. Oysa anlaması gereken tek şey önemli olanın o an orada o topa vuracak kadar var olabilmenin yeterli olduğudur aslında..
Gol diye bir şey yoktur. İnanmıyorsan topa sorabilirsin. Ya da kaleye...
YORUMLAR