Durmak ve dinlemek
Zihnin hep koşmak ister. Aradığı her şeyi, hep bir sonraki adımda bulacağını sanır. Yanılır.
Her bir yanılgıdan ya da yenilgiden sonra sadece kendisinin yeterince hızlı ya da yeterince iyi olmadığını düşünür ve daha hızlı, daha iyi olmaya çalışır.
Yaş aldıkça hayatın hızına ayak uydurmakta zaten zorlanan beden ve ruh, böyle bir döngüye girdiğinde, küçük sinyallerle uyarmaya başlar. Sağlık sorunlarının ufaktan başladığı yaşlar da genelde bu dönemler. Gerçi şimdilerde Dünya’mızda her şey daha hızlı. O yüzden bu süreçler çok daha erken yaşlarda başlıyor.
İçinde yaşadığımız maddesel hayattaki tüm koşullar bizi hızlandırmaya çalışır. Oysa hep geleceğe dair düşünmek, çabalamak, kaygılanmak ve hızlanmak sanıldığı gibi bizi ileriye taşıyan şey değildir.
Bizi ileriye taşıyan tek şey içinde bulunduğumuz ‘an’ ve durumu ya da şeyi doyasıya yaşıyor olmaktır. Zaten bu yaşama hali ‘doyasıya’ olamadığında ilerlerken durup ayağımıza takılan taşın nereden geldiğini anlamak isteyen bünyemiz de bizi zorlamaya başlar. Arkadan bir el ‘dur ve dinle’ diye bizi geri çekiyorken hala koşmaya çalışmanın yoruculuğudur bu.
Hele inkar ediyorsak, o taşı görmüyorsak, yok sayıyorsak, baskılayıp derinlere bastırıyorsak en zayıf anımızda hop diye önümüze tekrar gelir. ‘Hani bunu halletmiştim’ dediğimiz zamanlar bunlardır. Şaşırırız.
Bahar adım adım geliyor. Bu kış epey sert geçince bahçedeki begonvil donmuştu. Sert kışlar herkes için zor. Hem çiçekler ve kuşlar, hem de insanlar. Ama faydalı da. Sersemletiyor, hasta edip yatırıyor bazen. Epeydir düşünmeye vakit ayırmadığın şeyler, hasta olup yan yatınca kafana üşüşüveriyor.
Bunlar bir an önce yine kalkmak ve hızlanmak istediğini de fark ettiğin zamanlar oluyor. Oysa kendi doğan senin ilacını senden iyi biliyor ve koşmaya kilitlenmiş hayatına bir mola açıyor, dinlendiriyor seni. Hastalık bahane.
Çünkü sen bu yüzyılın insanının aceleciliğiyle ancak o zaman yattığın yerden kendine bakıp, ‘amma da yorulmuşum’ diyorsun. Belki de durup bir kalbini dinleyip ancak böyle yavaşlıyor, fark ediyor, sakinleşiyorsun.
Begonvil ölmemiş, pıtrak pıtrak filizlerini çıkarttı. Bir süre sonra iyice yeşerir, yeniden canlanır gibi... Sonra da çiçeklenecek işte. Hiç morali bozuk gibi görünmüyor. Bu kış dondum, gelecek kışa önlem alayım da donmayayım demiyor. Ne yeni bir kıştan sakınıyor kendini, ne bahara kapris yapıp açmazlık ediyor.
Ama bir acelesi de yok. Gün be gün, an be an ilerliyor. Adım adım.
YORUMLAR