15 Temmuz, hep birlikte 'La' ve toplum sözleşmesi
Karşımızda kimler var bilmiyorum. Aklım yetmiyor. Peki yanımda kim var? Ailem ve dostlarım elbette ama onun da gerisini tam bildiğimi söyleyemem. Herkes son derece tutarsız olabiliyor.
Dolayısıyla ya oradansın ya da buradan dendiğinde gözüne ışık tutulmuş tavşana dönüyorum. İncecik bir çizgide, ülkece insani birliktelik ipinin üstünde dengede durmaya çalışıyorum.
Şu günlerde emin olduğum tek şey o gece üstümüzden uçan jetlerin gerçek olduğu.
15 Temmuz gecesi pek çok şey oldu. Herkes bu gerçekliğin başka bir tarafından, kendi durduğu noktadan vaziyet aldı. Çoğu kişinin ' neyse ki en korkulan şey olmadı' diye derin bir oh çektiğini biliyoruz. Hep birlikte sabahı sabah ettik.
Zira bir süredir ben her zikredildiğinde 'ağzınızdan yel alsın' desem de çok konuşulan bir şeydi iç savaş ihtimali. Bir gece önce kız arkadaşlarımla bir aradaydık. 3 kız konuşurken şunu gördük; hayatımızda ilk defa çok büyük ve ciddi bir tehlikenin içindeymişiz hissi vardı hepimizde. Buna dair farklı argümanlar geliştiriyor olabilirdik. Farklı fikirlere, eğilim ya da görüşlere de sahip olabilirdik. Ancak o büyük tehlike ihtimali sezgisel olarak hepimizin içinde aynı oranda yer etmişti. Bir şeyler olacaktı sanki. Hava yaz güneşine rağmen böylesine pusluydu.
Birileri bu ülkenin insanlarını birbirine kırdırmak istiyordur elbette. İçinde yaşadığımız coğrafyada ilk kez görülen bir şey olmadığı gibi son yıllarda örneklerini çok yakınımızda yaşadık. Sonuçlarını hala misafir ediyor durumdayız.
Bu ülkenin aklı başında insanları tüm bunları geniş bir çerçeveden görecek, anlayacak, analiz edecek akla sahipler, ben buna inanıyorum. Ancak iş duygulara gelince durum biraz farklı. Zira o kadar büyük kırgınlıklar ve kin, nefret hisleri ve süregelen çatışmalar var ki bu duyguları aşıp mantığı ve sağ duyuyu harekete geçirmekte zorlandığımız açık.
Oysa bir adım geriye gelip bakmak, pek çok şeyi daha sağlıklı görmek için yetecek. Belli ki bu ülkenin geleceğine dair çok önemli bir kavşaktayız. İster o yöne gidilsin ister bu yöne her ne olacaksa hepimiz içinde yer alacağız.
Çocuklarımızın geleceği bu kavşakta birbirimize nasıl davranacağımıza bağlı gibi görünüyor.
Sorumsuzca oraya buraya saldırmak, son söyleneceği ilk söylemek, zaten gergin olan sinirler üzerinden tribünleri harekete geçirmek lafı dinlenir insanların bu ülkeye yapabileceği en büyük kötülüktür böyle günlerde.
Duygularım her şeyim. Gayet romantik, ota, kota ağlayan, çok sefer kararlarında duygularının tuzaklarına düşmüş bir insanım.
Ancak bugün hislerimizi bir kenara bırakıp, mantıklı davranmak ve her beraber aynı tondan laaa demek zorundayız. Yoksa halimiz nic'olur bilmiyorum.
YORUMLAR