Hep birlikte ‘çocuğuma dokunma’ diyelim!
Herkese merhaba, yaklaşık 25 yıldır araştırma içerikli sayısız habere tanıklık ettim. O haberlerin geneline baktığımda fark ettim ki; haberlerimin öznesi genellikle “hukuk perspektifinde” haksızlığa uğrayan mağdur çocuklar ve yargı sürecinde adalet arayan kadınlardı.
İşte o haberlerden biri, yakın zamanda “rehin bebekler” başlığıyla Habertürk TV’de yayınlanmıştı. Bizi bu habere bir annenin feryadı ulaştırdı. İddiasına göre, İstanbul’da özel bir hastanede SGK’dan daha fazla ücret alabilmek için sağlıklı bebekleri kuvözde tutuluyordu. Kısa bir araştırma sonrası bu yöntemle çok sayıda annenin mağdur olduğunu belgeledik. Haberin yayımlanmasının ardından yetkili makamlar duyarlılık gösterdi, ilgili hastane hakkında cezai yaptırımlar uyguladı.
Bu köşede benzer çığlıklara kulak vereceğiz. Sizlerden gelen bildirimleri süzgeçten geçirecek sağlık, hukuk, eğitim, farklılıkları nedeniyle evde, okulda (üstün yetenekli, otistik, engelli v.s) problem yaşayan ebeveynlerin adalet arayan annelere kulak vereceğiz. Sorunlara birlikte çözüm arayacağız. Tartışacağız. Konunun uzmanlarına soracağız. Ancak vazgeçmeyeceğiz mutlaka ama mutlaka sonuç alacağız.
İlk konum; bundan 8 yıl önce yazdığım aynı zamanda bu köşeye adını verdiğim “Çoçuğuma Dokunma” adlı kitabım ve bu kitabın konusu çocukların sanal ortamda ‘cinsel istismara nasıl maruz kaldığı’ sorusu olacak.
Kitabı yazma nedenim, ajanslara düşen bir haberle başladı. Hatırlayacaksınız 2007 yılında 2.5 yaşındaki bir bebeğe tecavüz edildiğini anlatan haber beni sadece bir gazeteci olarak değil bir anne olarak da derinden yaraladı. O haberi görmezden gelemezdim. Boğazımda bir düğüm derin bir acıyla hiç tanımadığım bir bebek için günlerce yas tuttum.
O bebek ve yeryüzündeki tüm çocukları bu vicdansızlardan nasıl korumalıydık? Kısa bir araştırma sonrası o yavruya yapılanların görüntülerin sanal ortamda pedofoli denilen kişilere satıldığı iddialarına ulaştım.
Onlara “dur demek için ne yapabiliriz” sorusuyla kendimi kitap ve araştırma serüveninde buldum. Bu konuyla detaylı bilgilere bundan sonraki yazılarımda yer vereceğim. Son zamanlarda duyduğumuz benzer haberlerin ardından bana ulaşan bir çok kişinin ortak sorusu şu oldu: Evlatlarımızı korumak için ne yapmalıyız?
Bu konuyla ilgili yaptığım söyleşide bir uzmanın şu değerlendirmesi rehberim oldu:
"Onların 'Hayır' larına saygı duymakla başlayın. İtiraz eden çocuklar yetiştirin. Onaylamasanız da dinlediğini ve hayırlarına değer verdiğinizi gösterin. Ispanak yemek istemeyen çocuğun itirazına saygı duyup yerine bir alternatif sunun" demişti.
Bu tespiti çok değerli buluyorum. Çünkü araştırmalar gösteriyor ki; “Hayır deme hakkını kullanan ve hakkına saygı duyduğunu deneyimleyen çocuklar, büyükleri de olsa, izin vermediği sürece kendisine, izni olmadan kimsenin dokunamayacağını da öğrenecektir”
Kuşkusuz ‘itiraz’ kavramı tartışılan bir nosyon. Kimine göre itiraz eden değil “itaat eden” çocuklar yetiştirmek en makbulüdür. Hatta bazı eğitim modellerinde ‘öğretmenin, büyüklerinin uyarılarını sorgulamadan kabul eden çocuklar uyumlu öğrenci addedilir. Otur dediğinde oturan, kalkma dediğinde kalkmayan, hatta kıpırdama dediği için dakikalarca kıpırdamayan çocuklar “cici çocuklardır”
Hal böyle olunca çocuk büyüklerine koşulsuz itiraz etmemeyi öğrenerek büyüyor. Cinsel taciz, istismara bile tepki gösteremiyor. Bu konuyla ilgili detayları sonraki yazılarımda anlatmaya devam edeceğim.
Anne olmak bir okula giderek öğrenebileceğimiz bir süreç değil. Birlikte hata yaparak öğreneceğimiz deneyimleyeceğimiz bir serüven. Yazacak daha çok konu var. HTHayat ailemin bir parçası olarak yeniden birlikte olacağız artık. Öneri, şikayet, eleştiri gibi tüm paylaşımlarınızı lütfen aşağıdaki mail adresime yazın. (Bu arada soranlara “Çocuğuma Dokunma” adlı kitabın 2. baskısı bitti. 3. baskısı Eylül ayında yeniden kitapçılarda olacak)
Sevgiyle, huzurla kalın...
cocugumadokunma@gmail.com
YORUMLAR