Bilgisayar oyunları 'şiddeti' tetikliyor mu?

“…12 yaşında bir erkek çocuk silahsız bir düşmanı köşeye sıkıştırdı ve silahını başına dayadı. ‘Hiçbir yere kaçamazsın!’ dedi. ‘İşin bitti!’ Çocuk düğmeye bastı ve karakterin yüzüne ateş etti. Karakter savrulup düşerken laboratuvar önlüğüne kanlar sıçradı. Çocuk kahkahalarla ‘Ben kazandım!’ dedi.”


Stephen Bar, “Computer Violence: Are Your Kids at Risk?” (Bilgisayarda Şiddet: Çocuklarınız Tehlikede mi?) konulu makalesinde, bir bilgisayar oyunu sahnesini böyle anlatıyor. Dijital çağın etkileşimiyle, bugün ‘Dünyanın sahnesi’, denildiği gibi değişiyor ve biz bu sahnenin bir parçası isek, önceki yazımda ifade ettiğim şu soruya, yanıt bulmak durumundayız: Dijital şiddet içerikli oyunlar şiddet eğilimini artırıyor mu?


Tetris’in yerini 'öldür ve kazan' oyunları aldı

Bu soruya eskilere giderek yanıt arayalım. 1962 yılında araştırma laboratuvarlarında üretilen bu oyunlar, baş döndürücü bir hızla gelişerek önce televizyonlara, sonra evlerimize ve çocuk odalarına kadar girdi, ardından küçültüldü. Ve bugün cep telefonlarına sıkıştırılmış haliyle avuç içi kadar bir yakınımızda artık.


50 küsür yıl önce, araştırma laboratuvarında doğan oyunların atası, bir zamanların sadece ‘küp doldurmacaların’ döşendiği masum tetris oyunlarının yerini, 90’lı yılların sonunda ‘öldür ve yok et’ temalı oyunlar aldı. 2000’li yıllara geldiğinde, hız kesmeden o oyunların daha kanlı ve şiddetli versiyonları tasarlandı. Ve oyunlardaki şiddetin ninnileriyle büyüyen o çocuklar, gerçek hayatta gözlerini kırpmadan tetiğe basıyor, evde, okulda katliamlar işliyor, bir oyun kahramanı dürtüsüyle 'ben kazandım' diye çığlıkları atıyor artık.


Yasalar etkin olabiliyor mu?

‘Ben kazandım' çığlıkları bugün öyle bir hale geldi ki, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi bizde de kanuni yaptırımlar etkin olmuyor artık. "12 yaş altı çocuklar izlemesin” denilen oyunlar bir şekilde kolaylıkla satılıyor, kontrolsüzce oynanabiliyor. 12 yaş altı çocuklar girmesin’ denilen internet kafeler yaptırımlara rağmen tıka bası dolu. İnternet kafeler demişken bu konuyu pas geçmeyelim derim. ‘İnternet kafelerde nasıl vakti geçiriyorlar’ sorusuna yanıt aramak için geçen yıl, sokak aralarındaki internet kafeleri gözlemlemiştik tek tek. Görüntüler düşündürücüydü.12 yaş altı küçük çocuklar, yasaklanan şiddet içerikli oyunları nasıl oynadıklarını gülümseyerek anlatıyordu. Üstelik saatlerce… Mikrofon uzattığımız çocukların, “oyun oynamak için okula gitmedim, evden kaçtım, bağımlı oldum” içerikli ifadeleri ise cabası... Elbette internet kafeleri tek başına günah keçisi ilan etmek doğru değil. Biliyoruz ki o oyunlar, yalnızca internet kafelerde değil, birçok ebeveynin onayıyla evlerdeki odalarda, akıllı tüm cihazlarda oynanabiliyor.


Şiddet içerikli oyunlar 'şiddet' eğilimini arttırıyor mu?

Peki, bu oyunlar çocuklarda 'fizyolojik ve psikolojik' olarak nasıl bir etki yaratıyor? Kimi görüşe göre, e trilyonlarca ciro yapan oyun lobisini karşısına almamak adına, ürkütücü sonuçları açıklanmayan bilimsel araştırmalar var. Ancak cesur araştırmalar da var. Tokyo Üniversitesi’nden Rhytua Kawashime, araştırmasında şiddet içeren oyunların beynin altı kısmında bulunan ve eylemlerin ahlak kurallara göre denetlenmesi görevini yapan frontal lobun aktivitesini azalttığını tespit etti. Daha çarpıcısı ise, saldırganlık eğilimini kontrol etmekte de güçlük çekildiği sonucuna dikkat çekti.


Bilimsel araştırmalar eksik mi açıklanıyor?

Bir başka araştırma ise Amerikan Psikoloji Derneği (APA)’ya ait. APA, “şiddet içerikli oyunda adam öldürmek daha agresif yapabilir” dedi. Ancak temkinli bir ifadeyle: “Şiddet eğilimini arttırıyor ama bu durum kişiyi, oyundaki gibi hırsızlık yapan çete üyesi yapar mı? Bu konuda net bir sonuca varamadık.”

Kısacası sayısız araştırmalara rağmen, oyunlar ile davranışlar arasında nedensellik ilişkisi olduğu kabul edilse de “çocuklar mı şiddete eğilimli oluyor, yoksa şiddet eğilimli çocuklar mı bu oyunu seçiyor?” sorusuna net bir yanıt verilemiyor. Dolayısıyla, hakim görüş, ‘oyun-şiddet’ ilişkisinin tek bir değişkenle açıklanacak olgu olmadığı, aralarında bir nedensellik ilişkisinin kurulamayacağı yönünde.


Yasaklamak yerine ne yapmalıyız?

Ve bir başka farklı detay: Yine araştırmalar gösteriyor ki ebeveynler, hangi oyunun kaç yaş altı çocuk için uygun olduğunu gösteren, şiddet içerdiği vs. sınıflandırması yapan etiketlerden habersiz.


Dolayısıyla özeleştiri yapmalı, uzmanların da belirttiği gibi, yasaklamak yerine, hangi oyunları, ne kadar sürede, ne zaman izleyeceğine ilişkin kesin kurallar koymak gerekir.


Bu noktada yazının başında anlattığım ifadeye atıfta bulunarak, “şiddet temalı oyunu gerçek hayata uyarlayan, gözünü kırpmadan cinayet işleyen ve ardından ‘ben kazandım’ diye çığlıklar atan o bireyler, aramızdalar. Hayatımızın her kesitinde evimizin sokağında, okula, işyerinde vs. olabilirler. Dolayısıyla ‘bu konu benim sorunum’ demek yerine kamuoyunu bilinçlendirecek, farkındalık yaratacak çok sayıda fikirler üretmeliyiz.


Sevgiyle kalın.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir haklısınz size katılıyorum. ancak ne yapacaklar. benim önerim şu. bizim gibi bir çocukluk geçirmiyorlar. doyasıya oynayamıyorlar. apartman çocukları bunlar.çocuklar saatlerce bilgisayarların karşısında. onlara kızamıyorum. çünkü oyun alanları, parklar yok.daha fazla oyun alanları olsun
    CEVAPLA
  • Misafir Çocuklar etkin çözümler bulmalıyız.
    CEVAPLA
  • Misafir internet kafeler daha sıkı denetlenmeli
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.