Motivasyonları varmış ama yokmuş…
Çocukların akademik araştırmasını ölçen Uluslararası PISA araştırmasına, ‘başarılı olabileceğine en çok inanan öğrenciler’ arasında ülkemiz öğrencileri grafiğin üst sıralarda. ‘İşte budur’ derken araştırmanın devamını okuduğumda gördüm ki, mesele ciddi. Çünkü ‘motivasyonu’ çok yüksek olan öğrenciler, başarılı oranı en düşük öğrenciler arasında üst sıralarda çıkmış. Sözün özü; öğrencilerimiz ‘motivasyonum var ama yine de başaramıyorum’ duygu halindeymiş. Peki, onların yaşam enerjisini aşağıya çeken, var olduklarını söyledikleri motivasyon aslında hiç mi yok? Ya da motivasyonum var dedikleri şey aslında bir kendinden kaçış, bir avunma, yanılsama hali mi acaba?
Cevap seçenekleri çok, saymakla bitmez sanırım. Daha önceki yazılarda benim ve birçok konunun uzmanın da dile getirdiğimiz gibi,öncelikle, okullarda sınav, puan odaklı rekabet denklemiyle yürüyen sistemin değiştirilmesi gerekiyor. Dolayısıyla bu araştırmanın sonuçları çok su kaldıracak bir mesele, fırsat buldukça bu konuya kafa yormaya devam edelim istiyorum.
Serbest zaman etkinlikleri de sınırlandırılıyor
Ancak ben meseleye farklı bir açıdan bakalım istiyorum bu defa. Öğrencilerin motivasyonları söylediklerinin aksine çok düşük. Çünkü nasıl mutlu olacaklarını bilmiyorlar. Ders dışı etkinleri bile sınırlarla belirlenmiş durumda. Örneğin en keyifli vakit geçirmeleri gereken beden eğitimi, müzik, resim dersleri. Bu derslerde neyi, nasıl yapacakları da kurallara belirlenmiş.
Okul dışı aktiviteler yok gibi. Bitmeyen ödevler, sınavlar... Yeşile dokunamadan, gökyüzünü göremeden, dikey yapılaşmanın eseri binalarda küçük odalarda büyüyorlar neredeyse. Dolayısıyla spor yapıyorlar mı, yüzüyorlar mı, daha doğrusu yüzebiliyorlar mı, koşuyorlar mı. Eşit dağılım perspektifinden bakacak olursak; tenis, binicilik, voleybol gibi bir branşla ilgileniyor olanların sayısı yok denecek kadar az.
Bir romanı okurken düşlerinde kaybolmak
Bir kitabın kokusuyla uykulara dalmayı, bir romanı okurken düşlerinde kaybolmayı bilenlerin sayısı çok az. Ya da yüksek sesle bağıra bağıra şarkı söylüyorlar mı, tiyatro, sinema hayatlarının ne kadar içinde, ya da hobilerini geliştiren destekleyen programlar ne kadar samimi şekilde teşvik ediliyorlar.
‘Başarılı olacağıma inanıyorum, çok inanıyorum’ deyip, ama enerjim, motivasyonu düşük olan gençler için kaygılanırken, yüzme mevzusuna da dokunmadan geçemeyeceğim. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde yüzme bilmeyen o kadar çok kişi var ki. Hatırlayalım özel okulların dışında, ana sınıfından itibaren yüzme eğitimi verilen kaç devlet okulu var?
Bazı belediyeler bu konuyu sosyal sorumluluk sürecinde kabul edip Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığı işbirliğiyle öğrencileri gruplar halinde sosyal tesislerinden yararlanmasına öncülük ediyor. Kuşkusuz umut verici elbette ancak yeterli değil. Bırakın ili, artık hemen her ilçede modern sosyal tesisler var artık. Örneğin okullarda beden eğitimi dersleri bu tesislerde yapılsa, voleybol, basketbol, tenis hatta yüzme v.s eğitimlerinin bu tesislerde yapılması zorunlu hale gelse mesela.
Şarkı söylemek lazım!
Spor meselesini geçtik. Motivasyonlarını yükseltmek için resim yapsınlar diyeceğim. Ama o da zor gibi. Resim dersinde istediği resmi çizmek istiyor çocuk, ona da izin yok. Öğretmen ‘vazo’ yapın diyor. Vazo yapılıyor. Aynı model, aynı renkte. Hangi resmin hangi boyaları kullanacağının sınırları da belli. Şarkı söylesinler diyorum. Ama müzik dersinde hangi şarkıları ezberleneceği önceden belirlenmiş. Sınıftaki enstrümanlara dokunmak zaten yasak. Bırakın bu çocuklar koşsunlar, zıplasınlar, kahkaha atsınlar, şarkı söylesinler. Bir özgür bırakın bu çocukları, olsunlar.
Eyüp Kaymakamı Abdullah Dölek kendi payına düşeni yaptı. ‘Çocuklar şarkı söylesinler’ dedi. Bu işe kafa yordu. İlçe genelinde orta dereceli okullarda görev yapan müzik öğretmeleriyle iletişim kurarak çocukların bir araya geldiği koro kurmasına öncülük etti. Onların 14 farklı dilde şarkı söylemelerine fırsat verdi. Yaşları 11-17 arasında değişen öğrencilerden 43’ü Korist, 9’u Enstrümanist, 11’i Halk Oyunları Ekibinin bir parçası olarak projede görev aldı. Aylarca 5 Müzik Öğretmeni ve 1 Halk Oyunları Eğitmeni tarafından çalıştırıldı. Kaymakam Dölek’in öncülüğünde ‘Gönülden Gönüle’ adlı projesi için faydalı oldukları için çok mutlular. Bu projeyle dili, dini, ırkı, mezhebi ne olursa olsun herkesin kardeş olduğu mesajını 16 ayrı dilde şarkı söyleyerek dile getiriyorlar artık. Üstelik verdikleri konserlerin geliri ise şehit ailelerin çocuklarına bağışlandı. O güzel çocukların verdiği bir konsere gittim. Gözlerinin içi gülüyordu, enerji dolu, hepsi o kadar çok mutluydu ki. Biliyorum ki; onlar şanslı. Şu peşine düştüğümüz kayıp motivasyonları onlarda bulmanın mutluluğuyla...
Sevgiyle kalın…
YORUMLAR