Silikon Vadisinden bizim çocuklara…
"Ekrandan uzak durulması gereken bir zaman belirliyoruz. Evde yemek yerken masada cep telefonlarına izin vermiyoruz. Çocuklarımız 14 yaşına gelene kadar cep telefonu almadık….”
İddiaya göre bu ifadeler İngiltere’nin Daily Mirror gazetesine konuşan Bill Gates’e ait.
Ve bir başka isim, Apple şirketinin kurucusu Steve Jobs'un da, Bill Gates gibi evinde benzer kurallar koyduğu öne sürülüyor. Jobs'un biyografisini yazan Walter Isaacson kitabında "Her akşam Steve'in evinde yemek yenirken kitaplar, tarih ve pek çok farklı konu konuşulurdu. Kimsenin elinde teknolojik cihazların bulunmazdı…” ifadesi de bu konudaki yaklaşımını özetliyor...
Yukarıdaki ifadeler aklıma, teknolojinin merkezi sosyal medyada zaman zaman gözümüze çarpan Silikon Vadisi çalışanlarının çocuklarını teknolojiden uzak okullara gönderdiğini iddia eden haberleri getirdi.
Okuyanların merak ettiği bir konu bu bence. “Teknolojiyi üretenler, çocukları söz konusu olduğunda teknolojiyle aralarına neden bu kadar kalın sınırlar koyuyor. Hangi deneyimleriyle bu kararı vermiş olabilirler...”
Hal böyle olunca bu konuyla ilgili kitabımı, yazılarımı ve akademik araştırmalarımı bilenlerin sık sık sorduğu sorular da bu nitelikte. “Çocuklarımızı teknolojiden uzak mı tutalım, ya da yasaklayalım mı? Bakın Silikon Vadisi yöneticileri de evde sınır koyuyormuş v.s …”
Bu nitelikteki sorulara, ‘sihirli dokunuşlar’ yaratacak iksirim olmadığı yanıtını veriyorum. Ben de her ebeveyn gibi bu süreci, bazen hata yaparak deneyimliyorum. Tıpkı teknolojiye hakim Silikon Vadisinin yöneticileri gibi, ben de her ebeveyn gibi evimde teknoloji hazzına karşı ‘mücadele’ halindeyim...
Örneğin 13 yaşındaki oğlumun defalarca aldığı ‘hayır’ cevabına rağmen yorulmadan, usanmadan, adına bir sosyal medya hesabının neden açılmaması gerektiğini açıklamaya çalışıyorum. Üstelik bu konuda sık sık kendini güncelleyen yeni talepleri de oluyor. Duyduğu, gördüğü teknolojiye ait içeriklere, cihazlara sahip olmak istiyor. O da, yaşıtları gibi cihazları istediği zamanda, istediği mekanda saatlerce ‘sınırlandırılmadan’ kullanmak istiyor.
Aldığı her ‘Hayır’ cevabına karşılık geliştirdiği savunma mekanizması ise bilindik. Kendisini akranlarıyla karşılaştırmak oluyor. Bu yanıtına da yorulmadan verdiğim ‘hayır’ cevabının gerekçelerini de şöyle anlatıyorum:
“Seni anlıyorum bu teknolojiye ait ürünler seni heyecanlandırıyor. Ancak bunun için belirlenen yaş sınırını beklemelisin. Çünkü hayatının en güzel dönemindesin. Ağaçlara tırman, seksek oyna, sana gösterdiğim karıncaların yuvalara gidiş serüvenini yeniden izle, su kenarlarında soluncanları izle, yapraklara dokun… Örneğin; araştırmak istediğini, merak ettiğin bir konuyu evimizdeki kitaplıktan, masanın üstünde duran tarih ve bilim içerikli dergilerinden, birlikte gittiğimiz kütüphanelerdeki kitapları karıştırarak da öğrenebilirsin. Arkadaşlarınla iletişim kurmak için sanal iletişim yerine yüz yüze iletişimi tercih et her zaman,. Gözlerini içine bak, seslerini duy, onları gözlemle. Daha önce yaptığımız gibi, istersen bunları birlikte yapmaya devam edebiliriz..."
Ben bunları anlatırken ona 'görerek, dokunarak, hissederek' öğrenmenin daha heyecan verici olduğunu anlattıktan sonra devam ediyorum:
"Büyüyeceksin ve hayatın akışı gereği sorumlulukların olacak koşturacaksın. O zaman şu al olduğu gibi bu kadar çok vaktin olmayacak belki. O zaman arkadaşlarınla iletişim kurmak için bir sosyal medya hesabın olabilir. Hatta onlara beklediğinden daha hızlı ve anlık ulaşabilirsin. Belki sosyal medya hesabın olunca bu durum senin için bir konfor da olacak. Belki de umduğun gibi heyecan verici olmayacak. Ayrıca sanal dünya sokaklar kadar tehlikeli. Seni bu dünyada da bekleyen tehlikeler konusunda büyüdükçe daha duyarlı olacağın için kendini daha iyi koruyacak da daha az üzüleceksin….”
Kısacası sosyal medya hesapları, whatsapp grupları v.s kullanımı için 14 yaşına kadar beklemesini istiyorum.
Teknolojik cihazları kullanımı meselesine gelince...
Yasaklamıyorum. Çünkü hayatın her alanında ‘yasaklanan’ her tutumun onlar için daha çekici olduğunu biliyorum. Ona seçenekler sunuyorum. Dışarıda hayata katılımını teşvik ediyorum. Eğleneceği başka aktiviteler buluyorum. Hoşuna gidiyor ve bir süre sonra taleplerini unutuyor. Ayrıca sorunu Silikon Vadisi yöneticileri gibi karşılıklı anlaşma yaparak ’sınırlar’ koyarak çözümlüyorum. Ancak onu bu cihazlarla ilişkisini ‘kontrol’ ederek ‘gözetleyerek’ değil kurmuyorum. Kendi iç denetimini kendisinin kurmasını önemsiyorum. Teknolojiyle ilişkisinin nasıl olması gerektiğini neden ve sonuçlarıyla anlatıyorum. Ancak frene basma zamanını kendisi belirliyor. Dolayısıyla sorun yaşanmıyor.
Ancak hiç de yazıldığı çizildiği gibi gibi kolay değil çok çok zor bir süreç. Bu süreçte siz ne kadar kurallar koysanız da kontrol sizin elinizde değil gibi sanki.Okulda ödevlerini, projelerini yapması için teknolojiyi kullanması öneriliyor. Dolayısıyla; bu iklimin dışında kalamayacağına göre, dijital yaşama ait farkındalıkları yüksek bireyler olmaları gerektiğinin de farkındayım. Hatta küçük yaştan itibaren eğitimler ‘dijital vatandaşlık’ eğitim almaları gerektiğini kabul ediyorum.
Ancak şunu asla kabul etmiyorum. Küçük yaştan itibaren bu cihazları kullanmayı bilemezlerse hayatın çok gerisinde kalırlar v.s. Ayrıca teknoloji ile zeka arasında kanıtlanmış anlamlı bir korelasyon olmadığını inanıyorum. Örneğin dişini fırçalaması için, atmaması ya da tenis, satranç oynaması için teknolojiye ihtiyaçları yok. Çünkü, el becerilerini 3 boyutlu olarak içgüdesel olarak geliştirebilir.
Sözün özü, işimiz zor. Evlatlarımımızın teknolojinin diline hakim ancak, henüz sonuçlarını bilmediğimiz, belki de tam olarak açıklanmayan bu dünyanın içinde de kaybolmamaları umuduyla…
YORUMLAR