Eğitimin turnusol kağıtları

“Hiç dikkatinizi çekti mi? Sınıfların kapılarının iç taraftaki boyaları, aşırı silinmiş ya da kapı kırılmıştır. Oysa, kapıların dış tarafında hiçbir bozulma yoktur. Çünkü çocukların sınıflara giriş hızıyla çıkış arasındaki fark inanılmazdır.”


Bu sözler, Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’a ait.


Kapı kolları turnusol olunca…

Bu yazıyı yazmama vesile olan, Sayın Bakan bu ifadesiyle yanlış anlamadıysam diyor ki: “…öğrenci sıkılabilir. Derse girme motivasyonları ile dersten kopma motivasyonları farklı olabilir. Sabırsız olabilirler. Ders bir an önce bitsin, sınıftan önce ben çıkayım diye acele ediyor olabilirler." Bu detayları gözardı etmeyelim diyor Bakan Selçuk ve ekliyor. Bu davranış biçiminin nedenleri, sonuçları incelenmesi gereken bir süreç diyor. Bu savını desteklemek için ise kapı kollarını, aşınmaları retorik bir ifadeyle örnek gösteriyor. Çok çarpıcı bir örnek vermiş farkındalığı umutlandırdı beni.


Sevgili öğretmenlerim, yöneticiler. Farkındayım öğretme süreci bilinen aksine emek istiyor. Çok yoruluyorsunuz. Öğretmen olmak özveri, emek, zaman isteyen bir meslek. Biliyorum. Biliyorum çünkü aynı zamanda akademisyen olarak sizlerle empati yapabilirim. Fakat gerekçeler ne olursa olsun, öğretmenlik sabırlı olmaktır, sakin olmaktır, kendini sürekli yenilemektir ve bitmeyen sevdadır. O nedenle;


Her öğrenci farklıdır

Okul hayatına yeni adım atan bir öğrenciden, saatlerce hatta dakikalarca aynı sırada, aynı şekilde gözlerini kırpmadan, hareket etmeden, sağına, soluna, önüne, arkasına bakmamalarını istemeyin.


Sevgili eğitimciler,

Yolun başındayken inciniyorlar. Ana sınııfına giden bir çocuğun çocuk olduğunu unutmayın. Okula attığı ilk günden itibaren, "deftere bir ters bir düz v.s yazmıyor, resim çizmiyor, sınıfta dans ediyor, zıplıyor, sınıf dışına çıkmak istiyor” diye abartılı tepki vermeyin derim. Çünkü onlar çocuk.


Bırakın anasınıfındaki bir çocuğu ilkokul, ortaokul, liseye de gelse bu sırada 40 dakika hareketsiz bir şekilde “oturtamayacağınızı” fark etmelisiniz artık. Bu nedenle, öğrenme şekli, kinetik enerjileri faklı olan bir öğrenciyi değiştirmeye çalışmayın artık. Ögrenciyi, derste kıpır kıpır, sık sık ayağa kalkıyor v.s diye bir kalıba sıkıştırmak yerine, yaptırımlar uygulamak yerine, dersi öğrenci için daha eğlenceli, daha fazla uygulamalı, daha yaratıcı, katılımcı öğrenme modeline değiştirmek için çaba harcamaya ne dersiniz. İşte o zaman göreceğiz ki, aksine ders bitmesin diye mutlu, sınıfı içindeki kapı kollarını aşındırmayan, daha mutlu öğrencilere dönüşeceklerdir.


Araştırmalar ne diyor?

Peki araştırmalar ne diyor? Veriler gösteriyor ki, Türkiye’de ders saatleri OECD ve AB ülkelerinden uzun değil. Peki sorun nedir o zaman? Yapılan birçok araştıram öğrencilerin mutsuz olduğunu gösteriyor. Peki ne yapmak gerekiyor?


Yapılan araştırmalara göre, anasınıfında sıralarda değil de minder gibi keyifli ortamlarda öğrenen öğrencilerin daha mutlu bir başlangıç yaptığını gösteriyor. Ya da daha uzun aralıklı teneffüs yapan çocukların daha mutlu olduğuna işaret ediyor. Örneğin; Finlandiya'da, öğrenciler sık sık teneffüse çıkıyor. Teneffüslerini nasıl geçireceklerine de kendileri karar veriyorlar. Önemli olan da bu seçimi onların yapmasıymış. Öğretmen kontrolünde teneffüs gibi aralar, değerini yitiriyor.


Öğrencilerin kaygı oranı neden yüksek

Ve bir başka araştırma. Uluslararası Eğitim Araştırma Programı'nın (PISA) araştırmasına göre Türkiye'de 15 yaş düzeyindeki öğrencilerin yüzde 28.6'sı hayatından hiç memnun değil. Bu oran yüzde 11.8'lik OECD ortalamasının neredeyse üç katı. Türkiye'deki öğrencilerin kaygı ortalaması da hayli yüksek. Kaygılılar, mutsuzlar. Çünkü. Sınav odaklı eğitim sisteminde birer at yarışçısı gibi aralıksız hedefe koşmak istemiyorlar. Bitmeyen sınavlardan yorulmuş durumdalar. Daha fazla uygulamalı, daha çok etkin ve katılımcı olacakları dersler istiyorlar daha fazla sporla, müzikle ve sosyal etkinliklere katılmak istiyorlar.


Nedenleri araştırma zamanı...

Tüm bu örneklerin, eğitimin birer turnosolları olarak incelenme zamanı gelmedi mi? Onların mutsuz öğrencilere dönüşmelerine izin vermeyelim. Onları duyalım, onlara ses verelim artık. Ve bir başka konu. Emektar öğretmenler onlar mutlu mu? Ne öneriyorlar.


Tüm bu soruları, bir sonraki yazıda tartışmak üzere sevgiyle kalın.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.