Sınava “endeksli” hayatlar

Önceki yazımda 8. sınıf öğrencilerin bu yıl gireceği LGS (Liselere Geçiş Sınavı) adlı sınavın, TEOG adlı sınavın “muadili” olduğunu yazmıştım. Bugünkü yazımda ise bu sorunsalı, bu defa iliklerine kadar yaşayan bir anne hassasiyetle yazmak istiyorum.


Sisteme göre LGS adlı sınav o kadar önemliymiş ki, hayatlarını ötelemeleri gerekiyormuş. Sinema, müzik, spor, arkadaşlarıyla oyun oynamak mı? Ta-ma-men zaman kaybıymış. Talimatlar kesinmiş. Sınav öncesi özenle hazırlanan program gereği, yürürken, koşarken, yemek yerken, su içerken, yüzlerce, binlerce örnek soru çözmeleri gerekiyormuş.


Sınava giren çocukların, yaşadıkları ergenlik sancıları vs ötelemeleri gerekiyormuş. Hayatları, yalnızca sınava endeksli olmak durumundaymış. İşte o nedenle, LGS demek hayat demekmiş. LGS demek hava, su, gıda demekmiş onlara. LGS'ye ilişkin her türlü kaynakları hatmetmeleri, hazırlık amaçlı satılan tüm test kitaplarının bitirilmesi, sonra yenilip adeta yutulması gerekiyormuş.


İşin özü; LGS ile yatıp LGS ile uyanmaları gerekiyormuş. Rüyalarının konusu da LGS içerikli olması gerekiyormuş.


Yetkililer de heyecanlıymış. Açıklamalar geliyor ardı ardına. 1 Haziran tarihinde, yani sınavın yapılacağı gün çok ama çok önemli bir günmüş.


Büyük güne saygılı günler kalmış. Heyecan dalgası doruklardaymış. Tıpkı bir yarış atının “koş, koş, koş” yönergesiyle yarışa hazırlandığı gibi işi ciddiye almak gerekiyor, “Hadi evladım daha çok soru çöz. Onlarca, yüzlerce çöz, çöz” diyerek son hazırlıkların bir an önce tamamlanması gerekiyormuş.


Sınava sayılı günler kaldı. Nefesler tutulmuş, tıpkı bir yarış atının final çizgisine yaklaştığı gibi herkes çocuğunun en iyisi olmasını istiyormuş.


Bu arada ruh sağlıklarını da korumalar da gerekiyormuş. Mutlaka “sakin olmaları ve sınav kaygısı yaşamamaları” gerekiyormuş. Ne garip bir paradigmadır… Minicik omuzlarına yüklenen bu sınavın yüküyle, “koş, koş, koş!” derken, aynı zamanda sakin kalmalarının isteniyor olması.


Konuyla ilgili o kadar yazılacak detay var ki. Bu nasıl bir süreçtir, aklım duruyor. Benim gibi düşünen sağduyulu düşünen veliler, çocuklarını bu sınava yıpratmadan hazırlamaya çalışıyor iken bir kısım velilerin ise şu repliklerle çocuklarına 'yarış atı' gibi davranıyor:


"Bu soruyu da çöz çocuğum, şu test kitabını da bitir çocuğum, sinema, tiyatro, müzik yok, bu yıl yok. Senden istenileni yap, yalnızca soru çöz, çocuğum. Geç uyu gerekirse, gece- gündüz soru çöz. Aman evladım müzik, sinema, spor, arkadaşlarınla etkinlik vs, aman plan da yapma. Çünkü hafta sonunu da değerlendirmen gerekir. Cumartesi-Pazar aralıksız soru çöz çocuğum. Koş çocuğum..."


Özetle tablo bu. Onlar hırslı, bizler çaresiz. Ve çocuklar şaşkın, kaygılı, umutsuz ve yorgun...


***

Ben ne mi yapıyorum? Sistem ne derse desin, oğluma şunu anlatıyorum: "LGS sınavına istersen girmeyebilir, hatta iyi puan alamayabilirsin de. Ve bu sonucun bizim için önemli yok. Bence hayattaki en önemli sınavlardan biri, matematik, fizik, kimya sınavından geçmek değil; mutlu, huzurlu, kendisini hayatı seven, yeryüzündeki tüm canlıları seven, incitmeyen bir birey olmaktır.”


İşte o nedenle yetkililere diyorum ki: İtirazlar dillenince TEOG sınavını kaldırdınız, yerine LGS sınavını koydunuz, itiraz sesleri yükselince belki de LGS'yi kaldırıp yerine bir başka muadilini dahil edeceksiniz sisteme. İtirazım ise “sınav odaklı” yaklaşıma. Çünkü bu nitelikte bir sınavın bu yaş aralığında, minicik bedenlerine yüreklerinde nasıl ağır bir yük oluşturduğunun fark edilmesini istiyorum. Hatta diyorum ki; ilkokuldan itibaren not ve sınav odaklı anlayışı bırakalım. Mümkün tüm merkezi sınavları rafa kaldıralım; elbette “hiç” değil, ancak “yalnızca” başarı, akademik endeksli eğitim anlayışını revize edelim.


İyi dileklerimle

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.