Ses'sizlik…
Son bir senedir sesimde bir dalgalanma olduğunun farkındayım. Hani bir yeri ağrıyıp hem direnen hem çözemeyen hem de çözme ihtimali olanlara danışmayan tipler vardır ya; her ne yapıştıysa üstlerine, alamazlar, satamazlar ben de onlardan olmuştum.
Yediklerimi, içtiklerimi, işimi, hatta ses tonumun en sabit olduğu ortamım olan çocuklarımı bile bahane ettim.
Ne var ki bir süre sonra etrafımın da bir kaçış da olduğumu fark ettiğini anladım. Köşeye sıkışmıştım beden benim bedenim ama ses sanki başkasınındı, üstüme alıp sahiplenme vaktim gelmişti.
Doktor ses tellerimde kanama olduğunu, susmam gerektiğini söyledi. Şok bakışlarım karşısında biraz daha açtı ve 15 gün susup kanamanın geçmesini beklemeliymişiz ki oradaki durumu net tespit edebilelim...
Zaten söyledikleri artık bir kulağımdan girip ötekinden çıkar olmuştu. O kara gün gelmişti doktor yani o sırada benim felsefeme göre evren, bana susmalısın diyordu.
Bir şeyleri çok konuşmuş, az dinlemiş, en kötüsü yanlış dile getirmiş olmam lazım ki bana bu mesaj veriliyordu.
Doktor; Reflü, iniş ve çıkışlı hayat, sesi ve nefesi yanlış kullanma, genetik nedenler diye sıralarken bana göre evren; sindiremediklerimi, durup dinlemediklerimi, düşünmeden konuştuklarımı, o çok güvendiğim meditasyonlarımı, geçmişimde temizleyemediğim ne olabilirdi'leri sıralıyordu…
Kelimelerimin gücünü kullanamayacağım bir döneme girmiştim ve hazır değildim...
Hayalimde kartlarda kelimeler, cümleler hatta paragraflar yarattım, demek istediğim her neyse pat diye kartı çıkartırım diye düşünüyordum.
Evde seslenmek için bir zil, fotoğraf çekerken dikkat çekmek için objektif etrafıma çıngırak ve bol bol telefon mesajıyla kafamda nerdeyse bin bir çeşit ifade yolu düşündüm...
Ne var ki amaç iç sesimle baş başa kalıp, iyi bir dinleyicilik için fırsatım olan bir döneme girmem olmalıydı. Durmak, düşünmek, gözlemlemek, bazen yaptığımız hareketlerden daha iyileştirici olabiliyor; işte ben de iyileşmek için bana verilen mesajın anlamını çıkartmaya çalışıyorum bu günlerde ve susuyorum...
YORUMLAR