Annem çok sinirli, huysuz...
“Merhaba Yeşim Hanım, ben 17 yaşında üniversite sınavlarına hazırlanan bir kızım. Beni genel problemler üzmez ama annemin yaptıkları mahveder. Hep ergenlikle ilgili olduğunu düşünürdüm ama artık eminim öyle değil. Ben biraz kendi yaşıma göre düşünmem bunu herkes söylüyor, psikoloğum bile! Annem sinirli, huysuz bir kadın. Genelde başına gelen her şeyin suçlusu benim. Babamla tartışınca öfkesini bana kusar, her şeyim suç her zaman başarısızım ona göre. Boyum kısa diye her zaman küfür yiyorum. Ama bu benim suçum değil. Hep beddua eder küfür eder. Bıktım, usandım. Bana “Sorunların var, psikoloğa git, sen delisin” dedi. Gittik. Psikolog sadece benle değil onunla da görüşmek istediğini söyleyince eve geldiğimizde “İyi psikolog değil” dedi. 3 psikolog değiştik. Her günümüz kavga. Hayatım alt üst oldu. Artık evden kaçar oldum. Derslere daha fazla gidiyorum eve gelmemek için. Dışarı daha fazla çıkıyorum. Eskiden böyle değildim ama artık dayanamıyorum. Sanki kendisi mükemmelmiş gibi benim mükemmel olmamı bekliyor. Yoruldum. Gerçekten psikolojim alt üst artık. Çok konuştum ama bana biraz yardım eder misiniz?”
Yeşim Tijen’in cevabı:
Büyüdünüz ve çocukken baktığınız gibi annenize bakamıyorsunuz. Kanatları tek tek uçtu, gitti. Her sözüyle, her bağırışı, eleştirisiyle, size yönelttiği bedduasıyla o artık bir melek değil sizin gözünüzde. Zaten melek değiller ama bu tanım yakışıyor annelere. Annenin ruhuna en çok yakışan giysi şefkattir, bu yüzden bu melek tanımı. Annelerin şefkati öylesine farklılaştırır ki çocuğun yaşamını, en önemli duygu olan güveni bırakır çocukluğunuzda size. Bir anne-babanın çocuğuna vereceği en büyük hazineden daha değerlidir güven. Kendi iç dünyanızda ve dış dünyada kapıları o güvenle açabilirsiniz. Sihirli değnek gibi bir şeydir. Şefkat görmeden büyüyen çocuksa eleştirile eleştirile büyüyeceğinden kendine güveni oluşamaz. Kendine güven kazanamayan kişi ne istediğini bilemez, hedef koyamaz, kendini küçük görür, ezik hisseder, kendini sevmez, çekingen, korkak olur, çıkar. Hiç hak etmediği bir kişi olmak onun suçu mudur? Değildir, ama çözmek ve bu sorundan çıkmak onun işidir artık.
Annelik ve babalık bedava sevgili kızım, her isteyen anne baba olabiliyor. O nedenle bir sürü mutsuz çocukluk anıları var. Zihinlerde en dibe de itilse bir yolunu bularak çıkıp gelen bu anılar; “Ben buradayım daha benimle işin bitmedi” diye diye sizi zorlar. Yaşamınızda sizden çözüm beklerler. Neden çözüm isterler? “Önce beni çöz ki sen olabil”dir diretmesi, yoksa çıkamazsınız o çocuklukta yaşanılan sıkıntılı günlerin sizde bıraktığı ruhsal tahribatlardan. İnsan ergenliğe geldiğinde artık farkındalıklar da yaşamaya başlar. Herkesin farkındalık yaşı farklı olsa da genelde bu yaşlarda ilk farkındalıklar başlar. Sorunlardan kaçış, sizin yaptığınız gibi evden uzaklaşma şeklinde olur. Konuşmaları, kendini ifade etmesi bir işe yaramıyorsa kendi iç dünyasına kapanır. Arkadaşlarıyla daha çok bir araya gelerek evden uzaklaşır, başka evlerde -arkadaş vs.- kalmaya eğilimi olur. Çözümü bu şekilde bulur. Oysa çözüm bu değildir. Kendisinden farklı biri olur evinden uzaklaştıkça, dışardaki hayata uyum sağlamak için farklılaşır git gide. Bir nevi siz de bunu yapıyorsunuz. Yapmayın.
Evinizden uzaklaşmak, sürekli dışarıda olmak daha zararlı olabilir. Günümüz şartlarında temkinli olmalısınız, çünkü dışarıda sorun yaşadığınız evinizden daha çok kötülük var. Siz üniversiteye hazırlanan biri olarak hedefinize kilitlenin; daha çok test çözmek, dershaneye gidiyorsanız etüde kalarak vaktinizi buralarda hedefinize varmak için değerlendirin. Annenizin bağırıp çağırmalarından, eleştirilerinden kendinizi yapıcı davranarak koruyun. Üniversite bir çözüm müdür? Evet, bir bakıma sizin daha özgürleşmeniz için attığınız bir adımdır. Her geçen sene ayaklarınızı yere daha sağlam basacaksınız. Kendi ayaklarının üzerinde durmak kurtuluştur. Sorunlarınızda hayatınızda olmaya devam ederler belki ama siz artık kendiniz için çözümler üretebilecek hale gelmişsinizdir. Sesiniz daha çok çıkar. İnsan bir yerlere varınca yaşamında sözü de dinlenir, varlığı da değerlenir; bunun adı da güçtür.
Anneniz, mutsuz bir kadın ama o bir anne. Anneliğini atmış bir kenara unutmuş belli ki kendisiyle de sorunları var muhakkak. Mutsuz bir kadın olması, yaptıklarının bahanesi olamaz. Anneler evliliklerinde ya da kendi iç dünyalarında mutsuz olsalar da, bu mutsuzluklarıyla çocuklarını aynı kefeye koymamaya çalışırlar. Çoğu buna gayret eder. Bunu başaramıyorlarsa çocuklarıyla dertleşir ama onları kendinden evinden uzaklaştırıcı tutum içinde olmaz. Anneler, çocuklarıyla öyle güzel bir bağ kurarlar ki, gülüşleriyle, bakışlarıyla, uzaktan uzağa fırlattıkları meşhur terlikleriyle, söylemeseler de sevgilerini hep hissettirirler. O fırlatılan terlikte bile sevgi vardır bana sorarsanız. Anne, anlamı büyük, çok büyük kelime. Ya kendileri? Kendileri o kadar büyük mü değiller? Anneler çocuklarıyla beraber bir yandan büyüyerek anneliği öğrenirler. Annelik öğretilmiyor, kişinin kendi yüreği, kendini geliştirme potansiyeli, fedakarlığı, toleransı, emeğiyle ortaya çıkan büyüklük ya da küçüklük var. Eğer anneniz sevgi dolu, şefkatli, her şeye rağmen fedakar bir kadınsa anneniz bir melek olarak kalır kalbinizde. Fedakar olmayan, bağırıp çağıran, surat asan toleranssız bir anneyse sizin de toleransınız olmaz, anneniz süpürgesiyle uçan bir kadındır gözünüzde, öyle bakarsınız. Geride anne diye seslendiğiniz bir kelime vardır, o kadar.
Sizin anneniz kendi iç ve dış dünyasındaki sorunları bertaraf edemeyip size takılı kalmış. Belki onun düşünme şeklinde sizi eleştirerek doğruya götürme arzusu yatıyor. Doğru olmasa da bunu yapan çok anne var. Sen yaparsın yavrum demek yerine bak bir şeyi de beceremedin diyerek sizi kızdırarak amacına ulaşmak istiyor da olabilir. Bunu bilemiyoruz. Bildiğim bu yanlış davranışlarının kendisine dönüşü ilerdeki yıllarda olacak, üzülecek ve nerde hata yaptığını sorgulayacak. Çünkü yüreğinde anne sevgisi gelişmemiş bir evlat yetiştirmiş olacak.
Evlatlar, anneler için yara merhemi gibidir, öylesine iyi, öylesine ilaç, aynı zamanda dayanaklarıdır, stres topu değil. Çocuklarını sorunlarından ayrı tutmasını bilebilseler bu kadar sorunlu çocuk da olmayacak. Bunu yapabilmek için çok okumuş olmak gerekmiyor, sadece anne yüreğiyle davranmak gerekiyor. O yürek varsa çözüm de var demektir. Anneniz bu şekilde davranmıyor ya da davranamıyor, çünkü sizin şahsınızda hayatı dövüyor ya da azarlıyor diyelim. O da yetmiyor, beddua ediyorsa; artık anneliğinden uzaklaşmış. Öyle gözüküyor ki sizden çok annenizin terapiye ihtiyacı var. Durumu böyle olmasına rağmen anneniz sizi sevmiyor mu? Çok sevdiğinden eminim.
Siz annenize destek olmayı denediniz mi? Bunu hiç düşündünüz mü? Annem için ne yapabilirim? Ona yaklaşmayı deneyin, tüm siz iten uzaklaştıran söylemlerini bir kenara atıp annenizle olan ilişkiniz için bunu deneyin. Sarılın, annecim seni seviyorum diyerek sevginizi söyleyin belki sevgi öksüzü bir kadın, belki hayatında aradıklarını bulamamış, elindekilerle mutlu olamamış, gelecekle ilgili umutlarını yitirmiş. Bilemeyiz ki iç dünyasında ne fırtınalar kopuyor, yoksa bir anne bu kadar acımasız konuşup kızını eleştirmez. Sıcacık davranışlar ve sevgi nasıl da eritir buzları. Onun da sevgiye, ilgi görmeye, değerli hissetmeye ihtiyacı olabilir. Anne olmaları nedeniyle hep bekleniyor ama onlarında sevgi almaları gerekiyor. Bir süre bu yaklaşımı deneyin. Baktınız değişiklik olmuyor, o zaman onu kendi haline, aranızdaki ilişkiyi de zamana ve Allah’a bırakın.
Sevgili kızım, kendinizi iyi hissedene kadar psikolojik destek almaya devam edin. Anneniz kötü konuşmaya başladığında cevap vermeyin, duymamazlığa gelip odanıza kapanın. Başka ne yapabilirsiniz? Kavga edip bağırıp çağırmak bir şeyi çözmez. Akıllıca davranıp bu günlerin geçmesini bekleyeceksiniz. Anneniz kendi yaptıklarıyla, sözleriyle eninde sonunda yüzleşecek, bundan pişmanlık ve ne yazık ki bir de utanç duyacaktır, ama geçmişin telafisi yok. Çünkü geçmiş, gitmiş!
Büyümek bu işte canım, farkında olmak, öğrenmek, acı çekmek ve bunlara rağmen ayakta dimdik durabilmek, sorunlara yenilmemek, kendini koruyabilmek ama korkmamak, umut etmek. En güzeli de bu, umut etmek. Zor gözüküyor değil mi? O kadar da zor değil. İnsan sorunlarla yaşamaya, yaşamını da idame ettirmeyi öğreniyor. Acıtan şeylere de gülümsüyor. Hayatınızın bu günlerinde eksikliğini duyduğunuz sevginin bundan sonraki yaşamınızda hep yanı başınızda olması dileğiyle, sevgiler…
YORUMLAR