Annem ve babamı nasıl barıştırabilirim?
Merhaba Yeşim Hanım,
Küçük yaşta annem ve ağabeyimden ayrılarak, babamla birlikte başka bir şehre yerleşmek zorunda kaldım. Yıllardır annem ve babam ayrı yaşadı. Annem, babamdan boşanma kararı aldı ve 2004 yılında boşandılar. Maddi ve manevi sıkıntıların getirmiş olduğu anlaşmazlıklardan ailemiz dağıldı. En başından beri annemin ve babamın karakterleri oldukça farklıydı. Şimdi ikisinin de farklı birliktelikleri var. Onlar bir daha barışamazlar mı? Bir daha mutlu mesut yaşayamaz mıyız? Bunun herhangi bir yolu var mı?
Bir diğer sorum; şu an evli tanıdığım biri başka kadınlarla birlikte oluyor. Kendisine sorduğumda, bu durumdan keyif aldığını ve iyi hissettiğini söyledi. Bu şekilde davranmasında, görücü usulü evlenmesinin büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Aldatmaması için ne yapmalıyım?
Yeşim Tijen’in cevabı:
Ayrılık kararı almak, evlenme kararını verebilmekten daha zor sevgili genç okurum. Çünkü evlenirken çok da bir şey bilmediğiniz bir yolculuğa hevesli gidiyorsunuz. Ayrılma kararını alırken dünyanın kaç bucak olduğunu öğrenmiş, hayatla kavgaya tutuşacak kadar cesaretli olamıyorsunuz. O ayrılığı kendinize yakıştırmıyorsunuz. Evli olmayı seviyorsunuz. Bu sevgiden kopmak istemiyorsunuz. Evli olmak bir güvence, başınızda bir erkek olması, sahiplenilmek; bunların artıları var ama ya yaşadıklarınızda zorlanıyorsanız… Çek babam çek nereye kadar. ‘Biraz daha dayanayım belki her şey daha güzel olur’ düşüncesi ile dayanmaya devam ediyorsunuz. Bir bakıma ayrılma düşüncesini senelerce aklınızın kenarında, daha kötü günler için tutuyorsunuz. Yaşadıklarınız dayanma noktasını aştığında daha somutlaşıyor. Ayrılma fikri kafanızda ama yinede git geller yaşayabiliyorsunuz. ‘Ayrılmalıyım, çekmemeliyim’ sözlerini kendinize daha çok söylemeye başladığınızda, yani artık ümitleriniz bitip sabırlarınız tükendiğinde, kendi kendinizle daha çok konuşuyor oluyorsunuz. Kolay mı öyle ayrılabilmek? Hemen korkularınız üzerinize üzerinize gelmeye başlar. ‘Ben ne yaparım yapayalnız bir başıma?’ diyerek endişeye başlarsınız. Ya çocuklarım onlara bunu yapamam. En can sıkıcı noktası çocuklarınız. Onları düşünerek evliliğinize bir süre daha tutunursunuz. ‘Millete ne derim, nasıl açıklarım, ayrıldı diyecekler, rezil olurum, yok yok böyle idare edeyim…’ şeklinde düşünceler devam eder. Rezil olma korkusundan da evliliğinize esir kalırsınız ama bu bir git geller sürecidir. Karşınızdaki insanın gayretini görmezseniz. Sevgi bitirilmiş, saygı yitirilmiş, umutlar tüketilmişse paylaşacak bir şey kalmamışsa kişiler bu kararı eninde sonunda almak zorunda kalır. Erken ya da geç bu bir farkındalık ve cesaret meselesidir. Bu tamamen beklentilerinizle de ilgili. Hayattan beklentileri, umutları, hayalleri olan insanlar ayrılmaya cesaret ederler. Boşanmak demek, çırılçıplak kalmak demektir. Bu vazgeçişle bütün gözler üzerinize çevrilir. Evli olmak kadın üzerinde koruyucu bir zırh görevi gördüğünden, boşanırsanız pusuda bekleyen kişilere av gibi görülebiliyorsunuz. Akıllı ve dik durmanız gerekir.
Yani sevgili genç okurum insanlara ‘ben ayrılıyorum’ diyebilmek için kişinin er meydanına çıkabilmeyi göze alması gerekiyor. Ebeveynleriniz bu süreçten geçerek bugüne gelmişlerdir. Ayakta durabilmişler. Ayakta durabilen, adım atmayı da başarır ve kimseye ihtiyaç duymaz. Onlar bugüne kadar bu adımları da atmış. Birbirlerinin eksikliğini duymamışlar. Başkalarıyla mutlu olabileceklerini keşfetmişler. Keşfedilen bir şeyi yok sayamazsınız, artık o hep vardır. İşte bu nedenlerle bir daha bir araya gelmeleri çok zor. Birbirlerini yaşamışlar. Yaşanmadık bir şey kalmamış. Birbirlerine karşı olan güzel hisleri tüketmişle ve geriye dostluk bırakabilmişlerse bu takdir edilecek bir davranış olur. Onları yeni hayatlarıyla kabul edin. Her birinin yanında olun ve yanındaki insanları kabul etmeye çalışın. Anne ve babaların da sevmeye, sevilmeye hakları var. Ebeveyn olmaları dolayısıyla bu hakları ellerinden alınmamalı. Mühim olan ebeveynleriniz ayrı olsalar bile annelik-babalık vazifelerini hakkıyla yapıyor olmalarıdır. Her insanın ikinci bir şansı olmaz. Bazılarının cesaretleri yoktur ve aynı evde ızdırap çekerler. Ama sizin anne ve babanız bir şans yakalamış. Hani bir şans daha istenir ya Allahtan işte bu şansı ebeveynleriniz kullanıyor. Umarım iyi insanlarla karşılaşmışlardır ve dilerim aradıkları mutluluğu her ikisi de bu beraberliklerinde bulmuşlardır.
Aldatmaya gelince değerlerle ilgili bir kavramdır. Değerleri olmayan insanlar değersiz işler yaparlar. Umarsızca yaşarlar. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Birincisi ve bence en önemlisi, uyumdur. Aynı şeylerden zevk almaktır. Bunu yakalayamayan çiftler aynı evde olsalar da ayrı dünyalarda yaşarlar. Arkadaş çevresi kesinlikle birbirini tetikler. ‘Ben de yapsam ne olur?’ düşüncesi bunu uyandırır. Kadının eşiyle ilgilenmemesi, kişiyi başka insanların ilgili davranışlarında ‘bak ben değerliyim ama eşim bana değer vermiyor, o zaman hak ediyorum’ düşüncesine sürüklüyor. Boş bırakmak bu da bir nevi fırsat vermektir. Ne çok bunaltacak ne de gevşek bırakacaksınız. Bedensel temizliğe önem vermemek, kendine bakmamak, adam yerine koymamak, erkeğin yakışıklı ve paralı olması, dolayısıyla kadınlar tarafından rahat bırakılmaması cinsel olarak eşini isteksiz davranışlarıyla dışarı itmesi, ten uyuşmazlığı, birbirlerinin gelenek ve göreneklerinden bir haber olmak. Bencillik kendini beğenmişlik ve ruhsal tatminsizlik irade sahibi olamamak… Evliliklerde aldatılmamak günümüzde kolay değil. Herkesin ölümü tattığı gibi çoğu kişi de aldatılmayı tadacak. Belki bilecek belki bilmeyecek. Bu da aldatanın zekâsına kalmış. Aldatılmamak için kişilerin uyumu çok önemli. Aynı şeylerden hoşlanması ve zevk alması paylaşımı çoğaltır. Zıt karakterler zamanla birbirlerini iterler. Uyum her şey de olmalı. Değerlerde, sevgide, saygıda ve bedende bu uyumu yakalayan kişiler yaşamlarındaki huzuru bozmaz. Kaybetme korkusu duyar. Kaybetme korkusu duymayan kişi aldatır. Kimi kaybetmekten korkarsınız sevdiğiniz, saydığınız o zaman bu sevgiyi karşınızdaki kişide oluşturmanız gerekir. Sıcacık yaklaşımlarınızla, özverinizle, yaratıcılığınızla besleyip büyüterek yaşatırsanız aldatılma ihtimalinizi en aza indirirsiniz.
Sorunuz; 'bir insanın eşini aldatmaması için ne yapmak gerekir?' idi. Bence seçimini yapacak eş, beraberlikteki uyuma bakacak. Aldatmak istememek yeterli değil, buna neden olmayacak kişi de karşısında olmalıdır. Bunun anlamı da aradığını bulmaktır. Aradığını bulan dışarda ne arasın, ancak belasını arar ve eninde sonunda da o belayı bulur. Aldatmak keyif veriyor, vazgeçilemiyorsa kişinin kendisiyle yüzleşmesi lazım. 'Ben ne yapıyorum?, bu işin sonu nereye varır?' bunun muhasebesi yapılmalı. Hiçbir keyif aile olmanın keyfinin üzerinde değildir. Onlar geçici keyiflerdir. Sigara gibi hem zararlı hem bağlayıcıdır. Hayat anlık keyiflere teslim edilmeyecek kadar değerlidir. Kişi bağımlılığının farkında olarak problemi kendi iradesiyle çözebilir. İstemek yetmez, kararlı da olmalı ve değerli davranışlar, değerlere bağlı olmaktan geçer. Aile olmak en büyük değerdir. Bu birliktelik uyandığınızda sizin için hiçbir şey ifade etmeyecektir. İnsanlar anlık yaşanacak keyifler için feda edilmemeli.
Sevgiler…
***
Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.
Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...
İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com
YORUMLAR