Oğlum doğduktan sonra eşim bizden uzaklaştı...

Merhaba,

Eşimle 2012 yılında severek, isteyerek evlendik. Her şey çok güzeldi, iki yılımızı balayı gibi geçirdikten sonra 2014 yılında çocuk sahibi olduk. 25 yaşındaydık, hamileliğimin son aylarında ilişkimizde kopukluklar yaşamaya başladık. Büyüyen karnım sebebiyle cinsel ve günlük hayatımız değişti. Kasım ayında oğlum doğdu, başıma gelen en güzel şeydi. Hiç pişman değilim ama eşimle aramız açılmıştı bir kere... Zaten sonra da hiç düzelmedi, bizden uzaklaştı, ilgisizleşti. Bir gün çok kötü tartıştık, her şeyi kırıp döktü, bağırdı çağırdı. Ben de bağırdım tabii. Boşanma kararı aldık. Ertesi gün boşanma işlemlerine başlayacaktık. Tartışma esnasında bayılmışım. Eşim beni hemen hastaneye götürmüş. Hastanede kendime geldiğimde demesinler mi… “Hamilesiniz, hem de 5 haftalık ikizlere!” Biz şok olduk tabii. Çünkü ikinci çocuğu hiç düşünmüyorduk, daha oğlum 2 yaşındaydı ama olan olmuştu işte. Boşanmaktan vazgeçtik devam ettik. Şu an hamileliğimin 31. haftasındayım. Bu zamana kadar tartışmalar, kavgalar hep devam etti. Hamileliğim stres içinde, hep ağlayarak geçiyor. İnanır mısınız ne bir desteği ne de bir yardımı var. Market alışverişine ben gidiyorum. Kendi oğluyla bile yarım saatten fazla ilgilenmiyor. İkisini karnımda, birini kucağımda taşıyorum. Oğlum artık 3 yaşına girdi. Çok kucak istemese bile bütün sorumluluğu bende. Banyosunu bile yaptırmıyor. “Erken doğum riskim var, yardım et” diyorum, “Hı hı” diyor, geçiyor. Ev, temizlik, yemek her şey bende. Cinsel hayatımız yine durgun. Yardımcı olmadığı gibi üstüne bir de bağırıp çağırıyor. Şu kadar söyleyeyim bir dövmesi, vurması yok o da hamileyim diye ama eminim biraz daha üstüne gitsem, bağırıp çağırsam onu da yapar. Gerçi ben hamileymişim, değilmişim umurunda değil. Geçen hafta bir gece sancılandım, uyandırdım. “Kötüyüm çok, acile götür beni” dedim, bana “Sabah gideriz, yat uyu” dedi. Doğursam orada umurunda değil. En son üst komşumu aradım. Yalandan “Eşim evde yok, benimle sen gelir misin?” dedim.


Karnımda 31 haftalık ikiz oğullarım, dışarıda 3 yaşındaki oğlum ve eşim arasında kalmış durumdayım. Benim mutsuzluğum çocuklara da yansıyor. Sinirimi istemesem de bazen oğlumdan çıkarıyorum. İstemeden bağırıyorum, bebeklere de yansıyor. Geçen gün kontrolde doktor; “Bebekler stresli, üzme, yorma kendini. Bu doğumu başlatır” dedi. Elimde değil ki tüm işlere ben koşuyorum. Üstüne huzursuzluk cabası... Ne yapacağım bilmiyorum? Ailemden kimse destek olmuyor. “Yuvanı bozma, hem hamilesin bak” diyorlar. Sanki ortada yuva varmış gibi... Karnım burnumda, boşansam bir dert boşanmasam bir dert… Ne yapacağımı şaşırdım. Tamam belki ben de suçluyumdur eskisi gibi onunla ilgilenemiyorum. Ama doktorum; “Cinselliğe ara verin” dedi. O zaten bana güzel, ilgili davransa her şey çözülecek...


Yeşim Tijen’in cevabı:

'Seni seviyorum' demek, o sevginin bütün sorumluluğuna talip olmak demektir. Birine bunu demeden önce kadın da, erkek de iyice düşünmeli. Bu sorumluluğun yükünü taşıyamayacaksa, yarı yolda bırakacaksa o sözcüğü hiç söylememeli. 'Seni seviyorum' cümlesi söyleyen de değerini bulmalı. Yıl 2017 sözcük yerlerde... Herkes herkesi seviyor... Sevgi dolu bir milletiz.


Yıl 2017 dedim ya, fena bu yıllar inanın çok fena. Değişti, her şey değişti. Sevginin değeri sıfırlandı. İster evli olun ister sevgili olun şimdiki zamanda karşınızdakine vermediğiniz emekle kendinizi bitiriyorsunuz. Çünkü zaman, alternatif zamanı. Bir alternatifiniz illa ki olacaktır. Erkeklerin ilk önceleri kraliçe, prenses ne derseniz deyin yapıp başlarında taşıdıkları kadına sevgileri, ilgileri bir müddet sonra pof sönüyor. Heves süreleri ne kadarsa artık... Kraliçe mi? Ne kraliçesi? O eskide, çok eskide... Belki de hayallerde kalıyor. Kadınlar bu umursamazlık karşısında önceleri panikliyor, acı çekiyor. Aklı çalışanlar mücadele ediyor, değiştirebilen olursa ne ala ama bakıyor değişen bir şey yok kendine ayrı bir dünya yaratıyor. Çocukları, kendi ailesi, arkadaşları kimleri seviyorsa onlarla paylaşımlar yapıyor. Eşini de figüran olarak kullanıyor. Kimileri de sizin gibi hemen ayrılmaya kalkıyor. Bu ne kadar büyük bir cesaret ama 3 çocuklu bir kadın için yersiz bir cesaret. Evliliğinizde bir şeyler değişmiş olabilir, bu eşinizin sizi sevmediği anlamına gelmez. Alışkanlığa dönüş olabilir. Evliliklerde cicim aylarından sonra çiftlerin karşılıklı olarak evliliklerini canlı tutmak adına gayretleri de yoksa her şey rutine bağlıyor çünkü erkeklerin hevesi bitiyor. Estirdikleri sevgi rüzgarı, üşüten bir esintiye dönüşüyor. Kadın üşümeye başlıyor, ısınmak istiyor, elini uzatıp tuttuğu elde eski sıcaklığı bulamayınca da elini çekmeye başlıyor. Erkek bu durumu hissetse de genelde umursamaz, hayatına devam ediyor. Kadın gibi sevgiyle, ilgiyle beslenmiyor ki. Çoğu erkek eşinin ruhunu da beslemesi gerektiğini düşünmüyor, karnını doyuruyor ya. Bu arada kendisi ruhunun derinliklerinde yeni heyecanları arzulamaya başlıyor. Evdeki eş nasılsa cepte, öbür kadınları da arka cebine atmak istiyor. İşte budur eşinizin hali. Bu yüzden de zamane evlilikleri tedbirli olmayı gerektiriyor. Kadın kendi hayatına, gelişimine yatırım yapıp yarınlara karşı hazırlıklarını yapmak zorunda.


Güçlü bir ilişki iki kişi arasında bir sorumluluk ve bağlılıkla olur. Sanırım bu sorumluluk ve bağlılık duygusuna ikiniz de yeterince sahip değilsiniz. Yüzeysel özelliklere bakarak, derinlemesine düşünmeden, fiziksel cinsel etkileşimlerle yola çıkınca genelde bunlar yaşanmaya başlıyor. Ama evlilik bu, evcilik değil. Oyuncakları bırakır gibi evliliğinizi bırakıp gidemezsiniz, "Benimle ilgilenmiyor" diyerek evliliğinizi bitiremezsiniz. Her ikiniz de bu çocukların ve dolayısıyla evliliğinizin sorumluluğunu taşımak zorundasınız ve hiç savaşmadan, mücadele vermeden boşanmak yenilmek değil midir? Oysa kadınlar savaşçıdır, erkeklerinden kolay kolay vazgeçmezler. O bebekleri babasız büyütmemek adına siz de vazgeçmemelisiniz. Aksi takdirde koca bir pişmanlığı yutmaya çalışacaksınız ve bunu yaparken zorlanacaksınız. Daha da kötüsü oğullarınız sizden hesap soracak. "Ne kadar çabuk pes ettin anne diyecekler, sen bu kadar mı zayıfsın?" Bunları duyacaksınız. 3 bebekle bu ayrılığa niyetlenmek için çok geçerli nedenleriniz olmalı. Yazdığınız sebepler yüzünden ayrılmaya kalkmanız kimse tarafından anlaşılmayacak. Bunlar yeterince güçlü mazeretler değil. Birisini tamamen kötü görme eğilimi o kişinin gerçek doğasından çok bizim o kişi hakkındaki görüşümüzden kaynaklanır. Şimdi düşünün gerçekten biraz fazla abartmıyor musunuz? Biraz kendinizi sorgulayın, sonra onun davranışlarına yoğunlaşın. Hangi arada bu noktaya ulaştınız bunu anlamaya çalışın. Önceden sizinle ilgilenen, seven, mutlu olduğunuz adam nasıl bir dönüşüm yaşadı? Sorun her ne ise size düşen yıkmak değil önce onarmaya çalışmak olmalı. Stresli düşünce halinden uzaklaşıp, eşimin bu ara sorunları var diyerek daha ılımlı bir tavır sergilemelisiniz.


Mutsuzluk, kişinin kendisini, kendi beynine hapsetmesinden kaynaklanıyormuş. Sürekli benimle ilgilenmiyorsa, yoğunlaşmanız sorunu çözümsüzleştirmekten başka bir işe yaramaz. Kadının görevi, evini huzur yuvası olarak hissettirmektir. Bu huzuru karşınızdakine onunla sürekli didişerek hissettirmezsiniz. Gülümseyerek, yolcu edip, gülümseyen bir yüzle eşinizi karşılayın, eşinizi sevmeye sevginizi onun davranışlarına inat saklamamaya, içinize çekmemeye çalışarak sunun ona. Kısacası siz olmaya devam edin, o sıcaklığınızı, sevginizi muhafaza ederek öfkenize, kırgınlıklarınıza, beklentirinize yenilmeden aynı sevecenlikle sunun. İşte o ev o zaman yuva olacaktır. Nakış işler gibi eşinize kendinizi işleyin. Sizi mutlu eden hareketlerinde çok mutlu olduğunuzu dile getirin. Cinsel hayatınızdaki durgunluk büyük ihtimalle hamileliğinizdendir. İkiz bebek taşıyor olmanız psikolojik olarak eşinizi etkiliyor olabilir. Siz sıcacık olun, illa cinselliği yaşamanız gerekmez. İkiniz isteseniz de doktorunuz sakıncalı bulduysa, yaşar gibi yapın. Dokunun kocanıza, onu özlediğinizi söyleyin eşler arasında çekinmek, gurur yapmak gibi yaklaşımlar olmamalı. Bunları kendiniz aşabilirseniz, çok daha rahatladığınızı göreceksiniz. Baktınız yine değişen bir şey olmuyor o zaman kendinize bir yol çizene kadar sabredin. Alt yapınızı hazırlayın, düşünmeden adım sakın atmayın.


Sevgiler...



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Kadın zaten bunları denemiştir hala devam et diye yine kadın bunlara neden olmuş gibi bir yorum yazılmış üzülerek okudum
    CEVAPLA
  • Misafir Geleneksel aile yapımız da göz ardı edilmemiş.Başarılı yerinde yaklaşım.
    CEVAPLA
  • Misafir Sevgili Yeşim,beğenerek okudum yazını.Geleneksel aile yapımızı reddetmeden, sabır ve anlayışı;öfkeyle siliverme yerine mücadeleyi öne çıkarıyorsun. Bu arada iki misafir yorumunu tuhaf bulduğumu yazmadan edemeyeceğim. Onların öneri ve yorumlarını merak ediyorum.. Diğer yazılarını da okuyacağım.
    CEVAPLA
  • Misafir hayatimda okudugum en sacma yorum
    CEVAPLA
  • Misafir Bu ne berbat oneri!!!
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.