Eşim geçmişimi sorguluyor...
Merhaba,
Eşimle sorunumuz aslında, söylemeye bile utanıyorum, benim yirmili yaşlarda başka bir görüştüğüm insanla başıma bir talihsizlik gelmesi... Çok büyüttüm gözümde, çok acı çektim. Bu durumumu kime anlatırım diye farklı insanlarla da görüştüm fakat inanıp, güvenip durumumu kimseye anlatamadım. Taa ki eşimi tanıyana kadar... Ona güvendim. Açıkladım kendimi, o da bunun sorun olmayacağını söyledi hayatımda ilk onun olmuştum aslında... Her ne kadar kabul etse de beynini hep kemirmiş aslında. Çok zaman geçmeden sürekli hep sormaya başladı. "Nerede buluşuyordunuz? Nereleri geziyordunuz?" Bu durum başıma nasıl geldi, sürekli sorguluyor ve bana inanmayıp, Kuran- ı Kerim'e el bastırıyordu.
Bir yandan onunla yaşadığım bu sorunlar, bir yandan da ailemin onu istemeyişi beni deliye döndürmüştü. Ne yapacağımı bilemedim? Ayrılamazdım çünkü hamile kalmıştım ama kullandığım sivilce ilacı yüzünden çocuğumuzu aldırmak zorunda kaldım. Artık onun olmuştum, gözüm adeta onunla açılmıştı. Hem ailemle hem de onunla yaşadığım bu sorunlar sebebiyle bir gün ailemle tartışıp ona kaçtım. Düğün için babasını aradı. Bir miktar para gönderdiler ve ben de ailemin yanına dönüp düğün hazırlıklarına başlamıştım. Evlendik ama ailesiyle yaşamaya başladık. İster istemez sorunlar yaşıyorduk. Bu geçmişteki olayı bir türlü atamadı kafasından. Benimle oturduğumuz yer dışına çıkmak bile istemediğini söyledi bir gün. Beni bir türlü kendine ait görmedi. İşte onu o kadar çok sevmeme rağmen, onun kafasındaki bu tabuları yıkamadım. Evet sorumluluk sahibiydi fakat benimle geleceğe dair bir gün bile konuşmadı. Hep geçmiş, hep geçmiş... "Şuraya gidelim mi?" dediğimde sanki gözlerinde hep bir acı görünüyordu. Yıpranıyordum. Ne olur bir mucize olsun her şeyi unutalım diye bekliyordum. Beni sevdiğini biliyorum, kıymet veriyordu. Saçlarımı, tırnaklarımı kesiyor, yanımdan hiç ayırmıyordu. Onun tek derdi sözünden çıkmamamdı ama bana baskı uygulaması ve ailemle görüştürmemesi beni çileden çıkarıyordu. Bunca şeye rağmen ikinci bebeğimizi isteyerek yaptık ama olmadı. Daha fazla bu acıya dayanamadım... 2 aydır ayrıyız ve boşanma davasını açtık. Hala onu çok seviyorum. Her şeye rağmen bana geçmişe dair ettiği tüm küfürlere, hakaretlere karşılık. Çünkü yanlış taktik uygulayasak da hayatı bana o öğretti. Dik durmayı, geçmişte yaşadığım o yanlışı, insanlara gereğinden fazla güvenmemeyi... Ama aynı zamanda da çocuğumla evden ayrıldığımda tam anlamıyla mücadele ettiğini düşünmüyorum. Çok gururlu biri. Gururu yüzünden barışalım bile diyemiyor artık. Her şeyi bana bıraktı. Bekarken başıma gelen olayın ailemin suçu olduğunu düşünüyor ve intikam almaya çalışıyor adeta.
Büyüklerine sorunlarını anlatıp danışmak bile asla istemez. Kendi kafasına buyruk biridir. Aile bağları kopuk, at gözlüğü takmış resmen... Ne yapmalıyım? Aslında bunca şeye rağmen kalbim istiyor ama mantığım asla... Biliyorum sanki sonumuz yok.
Yeşim Tijen'in cevabı:
Kim bilir yalnızlığı kadınlar kadar
Karlı dağların en yüksek tepeleri mi
Terkedilmiş şehirlerin caddeleri mi
Gökyüzünün yıldızsız geceleri mi
Ümit Yaşar Oğuzcan
Rahmetli duygu Asena "Kadının Adı Yok" diyerek ne kadar isabetli bir tespit yapmış. Sadece bedeni var. Bedeninden ötesine değer veren yok. Duygu Asena bu sözü söyleyeli uzun yıllar oldu ama kafa aynı kafa. Bazıları hala nato mermer nato kafa. Çapkınlıklarıyla dünyaya nam salmış Türk erkeklerinin bazıları yaşadıkları ve yaşattıkları çirkinliklere rağmen hala namus arayışı içinde olmaları insana garip geliyor. Namusu bacak arasında arayacak kadar cahil bu kişiler. İnsanlar beyinleriyle, duygularıyla yaşarken namus bacak arasında nasıl olabilir? Bunu anlamaları için sanırım bir yüzyıl daha geçmesi gerekecek. Namus beyindedir başka hiçbir yerde değil. Önce kendi beyinlerinde, ruhlarında aramalı bu kişiler. Kadınların çoğu diyeceğim, sevgi olmadan biriyle birliktelik yaşamazlar. Erkeklerin bazıları gibi salyaları aka aka gezmezler, cinsellik akıllarına gelmez. Kadın için söz konusu daima sevgidir. İstisnalar olabilir bu gerçeği değiştirmez. Biriyle beraber olmuş olmak erkekten bir şey götürmediği gibi bedenen, kadından da götürmez. Siz de sevgili okurum biriyle hasbel kader birlikte olmuşsunuz. Bunun sizi yok etmesine izin vermemeliydiniz. Dünyanın sonu olacağı yıllar yılı beyinlere kazılmış olsa da, dünyanın sonu değildir. Başınızı yere eğmemeliydiniz. Sizi kandıranlar başını yere eğmeliydi. Ezildiniz, büzüldünüz, kendinizi değersizleştirdiniz. İlerde bu yaşadıklarınız için üzüleceksiniz ama siz de haklısınız. Kafalara kazılmış bir zara bağlı yaşam var. Namus dedikleri bu zarla ölçülüyor. Kadınların bazıları bu zara endekslenmiş yaşamda kolayını bulmuş, diktiriyorlarmış. Yıllardır bunu duyuyoruz. Doğru olan hangisi? Diktirmek mi, doğruyu söylemek mi? Belki de kendilerine tanıdıkları bunca özgürlüğe kadının sevgiyle yaşadığı beraberliği hazmetmemeleri onlara bunu müstahak kılıyor. Kendileri birlikte oldukları kadınlariçin elinin kiri deyimini ortalığa atmışlar ama kadın sevgiyle yaşadığı beraberliğin kirini üzerinden hiç çıkaramıyor.
Halbuki insan en büyük hesabı kendine verir. Her konuda bu böyledir. Evlenip ayrılmak üzere olduğunuz bu birlikteliğinizle kendinize hesap vereceksiniz ve ne diyeceksiniz? Ona yeterince zaman tanıdım mı? Tanımamışsınız. Biraz daha tahammül gösterebilirdiniz eğer bu kısıtlamalarla evlilikler bitseydi çoğu kadın eşinden boşanırdı. Biraz daha sabretmeliydiniz. Size zaman içinde güvenecek, kendi kafasındakileri çabanızla belkide aşacaktı. Problem yalnız eşinizde mi? Siz de, yeterince kuvvetli, güçlü değilsiniz. Kendinize güveniniz yok. Hala geçmişteki hatanıza takılı kalmışsınız. Geçmiş geçmiş gitmiştir, geriye kalan anılar ve tecrübelerdir. Geçmişinizden dolayı ezilip büzülmek yerine önünüzdeki geleceğe odaklanmalıydınız. Geçmişi değiştiremeyeceğinize göre cesaretli olup, bugününüze sahip çıkmalısınız. Geçmişin, enerjinizi yok etmesine izin vermemelisiniz.
Evlilikte gurur mümkün olduğunca olmamalı. Bir şey kazandırmaz, kaybettirir. İnsanların yetişme şekli, öğretilen düşünce kalıpları onların hayatlarında belirleyici olabilyor. Eşiniz de olduğu gibi taşıyamadığı geçmişiniz işte ona öğretilen, dayatılan düşünce kalıpları yüzündendir. Agresifliği, kıskançlığı, sizi dışarıya çıkarmamaya çalışmaları hep bu yüzdendir. Muhtemelen kendisiyle savaşıyordu. Diğer yandan size bebeği gibi baktığını, sevdiğini, sorumluluklarını bildiğini söylemişsiniz. Sevgi, saygı, ilgi, güven bunlar zamanla oluşturmuş olduğu düşünce kalıplarını yok etmesinde yardımcı olabilirdi. Değişim, sizlerin birbirinizin sorunlarını dinlemekle, anlamakla, konuşmakla zaman içinde yaşanabilirdi. Bu şansı vermemişsiniz. Toplumumuzda ne yazık ki hala eskiden yaşamış olduğunuz birlikteliğin bedeli oluyor. Bu bedeli sizde eşinizin kıskançlığı, güvensizliği, agresif tutumlarıyla ödüyordunuz. Dayanamadınız...
Yaşamda her şey ama her şeye bir emek vermeniz gerekiyor, emek vermediklerinizden siz sorumlusunuz. Bu evlilik yürürdü yürümezdi ama elinizden geleni yapmanın özgürruhu hiçbir şeye değişilmez ve boşanmak zevkli bir durum değil daha fazla mücadele isteyecek sizden. Tek başına bekar bir kadın olmak hiç kolay değil. Güçlü ve dik durmanız gerekecek. Daha fazla sıkıntıyı göze alacaksınız. Seçim sizin, emek verip gerekirse ayrılmanın hafifliğimi yoksa emek vermeden ayrılmanın pişmanlığı mı? Bu kararı siz vereceksiniz. Her şeyin dünden güzel olması dileğiyle...
Sevgiler…
YORUMLAR