Erkek arkadaşım dört yıldır kendini toparlayamadı
Ben 25 yaşındayım ve 4 yıllık bir ilişkim var. Üniversitede tanışmıştık. Tanıştığımızda babası vefat edeli birkaç ay olmuştu. Aradan yıllar geçmesine rağmen psikolojisi bir türlü düzelmedi. Biz okul nedeniyle hep birlikteydik yıllarca. Ne zaman kendi memleketime gitsem sanki psikolojisi daha çok bozuluyor ama beni de yanında istemiyor. Kendisi bir yere gider, aklı bende kalırmış, evde tek olmam onu huzursuz edermiş. Çalışmıyor, çünkü okulu uzadı. Tek maddi geliri 400 TL ve bunu da çok takıyor. Hiçbir şeyim yok diye çok ağlardı. Yan yanayken hiç psikolojik sorun yaşadığını görmedim. Kısa kısa ayrılıklarımız oldu ama bu süreçte hep çok kötü olduğu ve dayanamadığı için geri döndüğünü söylerdi. Maddiyat onu yedi bitirdi. Şimdi uzaktayım ve o yine kötü bir durumda. Gitmek istesem, “Yok” diyor. Tek çocuk ve annesi de yazın kendi annesinin yanına gidiyor. Koca bir evde tek başına. Ne yapacağım? Ona yardım etmek istiyorum. Lütfen bir öneri sunun, dayanamıyorum…
Önerim, beraberce gözleriniz açmanız, hayatı görerek, anlayarak yaşamanız, sevgili okurum. Ne kadının ne de erkeğin akılsızı günümüzde çekilmiyor. Siz hangi umuda tutunup da bu genci çekiyorsunuz? “Bir gün içinden çıkar, tam potansiyeline ulaşır, biz de mutlu mesut olur, evleniriz” mi diyorsunuz? Belki, ama o zaman ne zaman? Ya da o zaman bir gün gelecek mi? Kimse aşık da olsa dertli insanı sevmez. Bu genç, davranışlarıyla size ve etrafına “Ben bir hiçim, hiç olarak kalacağım” diyor. Okumak, adam olmak için yetmez, daha birçok vasfı da eklemek gerekir. Çocuklar büyürken çocuklara sorumluluk vermek ve ona “sen yaparsın” diyerek teşvik etmek, ona yol göstermek, kendini tanımasında kendine ulaşmasında yardımcı olmak gerekir. Hiçbir ebeveynin kendi hayatını yaşama lüksü yok. Yaşarsa, olacak olan genelde bu duruma benzer sorunlu çocuklar olur. Anne olarak babanın ölümünden sonra beraberce ağlayacaklarına, oğluna “Hadi oğlum! Artık ayakta dik durup yaşamaya devam etmeliyiz. Bu acıyı aşacağız, sen her şeyi başarabilecek bir çocuksun. Sana güveniyorum!” diyerek onu telkinlerle yönlendirip güçlendirebilirdi. Sanırım anne de kendi dünyasında oğlunun yaşadıklarının yeterince farkında olmadı. Annelik, sadece yemek yapmak, ona bakmak değildir. Annelik; evladının ruhsal olarak sağlam bir şekil almasını sağlamaya çalışmak da demektir. Bir annenin yapması gereken en önemli şey yerinde övgü ve yüreklendirmedir. Övgü, sizi sizden çıkarmakta büyük bir sihirdir ve çocukların bu sihire ihtiyacı vardır. Düşük özüne saygı, sürtüşme ve sorun demektir. O zaman çocuklara öz saygıyı kazanmaları için yardımcı olmak gerekmez mi? Ebeveyn olmak onun sorumluluğunun bilincinde davranmayı, hatta yaşamayı gerektirir.
Bazı genç kendini kendi aklıyla bulabiliyor, aileyi yormuyor. Kendi başına kendini bulamayanlar sizin arkadaşınız gibi hayatını harcamak üzere zamanını boşa geçiriyor. Kendine bakıp bakıp ağlıyor. Kendi hakkımızdaki düşüncelerimiz büyük ölçüde diğer insanların bizim hakkımızdaki düşüncelerinin yansımalarıdır. Herkesin istediği iyi hissetmek ve hissettirmek. Biri bizi fark ettiğinde bize büyük bir iltifatta bulunmuş olur. Bize önemimizi kabul ettiğini söylemiş olur. Moralimizi yükseltmiş olur. Biz de daha iyi hisseder, uyumlu ve enerjik oluruz. Bu genci ona enerji verecek annesi dahil, ailesinde çevresinde kimse yeterince fark etmedi mi acaba? İlginç… Bir genç, evinde hiçbir şey yapmadan oturup kaderine mi ağlamalı, “ne yapabilirim” diyerek düşünmeli, araştırmalı, fırsatları kaçırmamalı mı? Üstelik yaşı daha 25; 65 yaşında olup hala çalışan insanlar biliyorum. Niye bu yaşta çalışıyorlar? Daha iyi yaşayabilmek, kimseye ağlamamak muhtaç olmamak için bu sorumluluk duygularını, kendilerine ve ailelerine olan saygılarını takdirle karşılıyorum. Kendine karşı bile sorumluluğunu yerine getiremeyen bir genç ilerde size karşı sorumluluklarını ne kadar taşıyabilecek? Şimdiye kadarki davranışlarıyla çizdiği resmin anlamı bana göre “Ben aciz biriyim, resmimle bunu yansıtıyorum.” Aciz bir erkeği taşımak çooooook zor. Kaderini kendi yazmak varken, o “kötü kaderim” diyerek ağlayıp duracak. Bu kadar aydınlatıcı, yönlendirici yayınlarla herkese akıl dağıtılırken bu gencin dağıtılan akıllardan nasibini almaması, tembel yaşamına devam ederek öylece kalması üzücü. Yapabileceği onca şey varken onun pineklemesi ve isyan etmesi ne acı? Günümüzde üniversite okuyan gençlerin neredeyse %70’i mutlaka part-time olarak bir iş yerinde çalışıyor veya kendini geliştirmek üzere staj yapıyor. Sizin erkek arkadaşınız neden çalışmıyor? Siz ona bu soruyu yönelttiniz mi? Bence sorgulanması gereken şeylerden biri de bu. Çünkü bu hayatta hiçbir şey “armut piş ağzıma düş” şeklinde olmuyor maalesef. Emek istiyor, sabır istiyor; en önemlisi azim istiyor sevgili okurum.
İnsanın babası ölebilir. Tabii ki kolay bir durum değil ama bu durum ona sorumluluk yükler, taşıması gerekir. Bu acıyı bahane etmez. Acı içinde gün gün diner. Sızısı kalır. Günümüzde gençlere bakıyorum da arı gibiler, her yerdeler vızır vızır. Onların bu enerjisini, azmini görebilmek ne kadar güzel! Çünkü hedefleri var, amaçları var. Öncelikli amaçları ayakta kalmak, kimseye muhtaç olmamak, kimseye ağlamamak, kendi başının çaresine bakmaktır. Sorunlar baş gösterdiğinde genellikle sorunlara bakış açımız daralır. Tüm dikkatimizi bu sorun hakkında endişelenmeye veririz. Bu tür sorunların sadece bizim başımıza geldiğini düşünürüz. Bu durum kişiyi, sorunu daha zor hale getiren bir tür kendini yıpratmaya götürmektedir. Olaylara geniş açıdan bakmayı bilmek ve zihni sakinleştirmek, her zaman öncül adım olarak uygulanmalıdır. Belli bir çaba harcayarak hayatımızdaki olumsuz koşulun üstesinden gelebiliriz. Kişinin zihin yapısını değiştirmesi, olumlu değişimler yapması için yüksek bir şevk ve kararlılık gerektirir. Sevgilinizin kendisinde bu değişimi istemesi önemlidir. Henüz böyle bir durum yok ama sizin teşviklerinizle istemeye başlarsa önemlidir. Başarıya ulaşması bir anda olmayacaktır; kademe kademe olumlu düşünmek, mantıklı ümitler beslemek, kendini keşfetmek sonrasında tam potansiyeline ulaşacaktır.
Sevgili okurum, ilişkiniz adına elinizden geleni yapın, onu teşvik edin. Bir süre daha sabredin. Erkek emekli olunca eve sığdırılamazken, yeterince yaşamda aktif olmayan bir erkek için size “iyi düşünün” diyeceğim.
Sevgiler…
YORUMLAR