Öyle geldim bu yaşıma
Merhaba Yeşim hanım;
Ofiste kitap okurken uyku bastı, 5 dakika masada dalmışım. Mesaj geldi, ona uyandım ama kalbim küt küt. Sonra bir an Habertürk'e baktım, en son yazdığınız yazı dikkatimi çekti. Bu arada genelde Habertürk açık olur, bugün karşılaştım sizinle. O kadar doluyum ki tam 6 yıldır... Kısaca anlatayım:
30 yaşındayım. 2,5 buçuk yıllık bir ilişkiden çıktım 6 yıl önce. Ben herşeyimle ona güvendim. İnandı, teslim oldum, sonra iftira attılar şahsıma. Sonra da sevdiğim dediğim insan bana güvenmedi. Onunla birlikte olduğum için yapmış olabileceğimi düşündü. Birlikte olmamız bütün doğallığıyla olduğu halde. Neyse, ben bir kadının yapmaması gereken şeyi yaptım (Bunu sonradan anladım. Ağlamalarla oldu hepsi, yazarken ellerim buz kesti). Gittim doktora, ondan önce kimseyle olmadığıma dair rapor aldım, bir işlem yapılmadığına dair de tabii. Yırttı raporu. Eski sevgilim attı bu iftirayı. O dönemde çare arıyorum, sinir krizleri geçiriyorum, eskisi gibi değilim. Kuzemlerimle tanışıyor, arkadaşlar böyle bir şeyin olduğunu paylaştığım için gururu incindi herşeyin aramızda olmasını tercih eden biri. Bilmiyorum, şu an sadece gittiğini hatırlıyorum. Çok şey yaşandı. Onun da gelgitleri oldu. Bir 6 ay uğraştım. Eskisi gibi olmayacağımıza kanaat getirdim sonrasında. Aramıyor, sormuyordu. Bir anda bir güç geldi ve "Tamam!" dedim, "Olmayacaksa olmuyor." Mesaj atmayı, aramayı sonrasında kestim. Kendisi evlendi, bir oğlu var. Bizim koyacağımız ismi koymuş oğluna... Beni bırakıp gittiğinden çok üzüldüm o ismi koymasına... Açıköğretim okuyordum, dersaneye gittim. Kurslara gittim. İyi ki kitaplar var, onlara sığındım. Bu arada ağlama krizleri vardı tabii. Öyle geldim bu yaşıma.
Yeşim Tijen'in yanıtı:
Ne acı bir şey, severek ayrılmak ama şimdi bildiğiniz önemli bir şey var, sizi çok sevmiş. Oğluna beraberce koymak istediğiniz ismi koymuş. Sanki bu hareketiyle size bir şey anlatmak istiyor. "Seni öyle çok sevdim ki çocuğuma seninle koymak istediğimiz ismi bile koydum" diyor. Kimse, içinde bitirmiş olduğu kişiyle beraber hayaller kurup çocuğuna koymak istediği ismi, bir başkasıyla evlenince ondan olan çocuğuna koymaz. Çünkü o ismin artık onun için bir anlamı kalmamış olur. Aslında bu davranışıyla içinde sizi bitiremediğini anlatmak istemiş. Bu durum hem onun hem sizin içinizi sızlatacak. Ne kadar acı, inanın, içim acıdı. Bu sizi hiç unutmayacağının bir ifadesi. Evlenmiş olabilir, hep aklının bir köşesinde olacaksınız. Eşi için de kötü, ruhen tamamen yanında olmayan bir adamı sevecek. Bu eksiklik yaşamına mutlaka aksedecek.
İnsan düşünceleri hep aynı kalmıyor, birine kızgınlıkla yaptığı davranış öbür gün kendisini vuruyor. Onun da içindeki kızgınlık bir süre sonra pişmanlığa dönüşmüştür. Kendi kendine "keşke" demeye başlamıştır. Dinlediği şarkılarda sizi hatırlayacak, birbirine sımsıkı sarılmış bir çift gördüğünde o çift içini acıtacak, içi "Acaba yanlış mı yaptım"larla dolacak ama nafile kalacak her şey. İnatla size değil, eski sevgilinize inanarak üstelik de evlenerek bu ilişkiyi bitirmiş. Kendine de hiç acımamış. Öyle bir bela bırakmış ki adı "keşke". Vicdan muhasebesiyle yaşayacak zaman zaman. Sanmayın ki rahattır, o da acısını yüreğinde gizli gizli yaşıyordur, yaşayacak da. Sizi suçlayıp giderken, şimdi kendi içinde suçlu durumuna düşmüştür. Hayatın cilveleri mi, akılsız başın cilveleri mi? İkisi birden.
Sevgili okurum, siz hem eski, kötü kalpli sevgilinizin iftiralarının hem bazı kadınların kendilerini korumak adına yaptıklarının kurbanısınız. Yaşadıklarınız bana eski Türk filmlerini anımsattı. Kötü adamlar vardı ya o filmlerde, kötü adamlar sevdikleri kadının mutlu olmasına izin vermezlerdi. Yaşadığınız da öyle bir şey. Kim bilir, sevgilinize ne hikayeler anlattı... Sözünüz, belgeleriniz sevgilinize kar etmedi. Tabii sırf bu eski sevgilinin iftiraları değil, herkesin az-çok malumu, kadınların kızlık zarı diktirmeleri. Erkekler güven problemi yaşıyorlar. Önceden bir ilişki yaşamadığınıza dair getirdiğiniz kağıtları yırtıp atması, bazı kadınların dürüst olmadığı hakkında bilgileri olmasından. Bu kadınları da kınamıyorum; bu kadınları bu duruma düşüren, yine erkekler değil mi? Kandırılıyorlar birçoğu. İstisnalar kaideyi bozmuyor. Toplumumuz hala bu bakireliğe takılı kaldıysa vay halimize… Nerede o bahsettikleri eşitlik? Sadece sözde. Eşitlik yok, kafa hala aynı kafa. Her kadını aynı kefeye koyuyorlar. İlle bir kadının hayatındaki tek erkek olacaklar ama kendileri ne kadar çok kadına dokunurlarsa o kadar erkek olacaklar. Ne garip çelişki... Kaldı ki beraber olmuş olsaydınız bu durum bu kadar affedilemeyecek bir şey miydi? Şimdi kendini af etmeyle, pişmanlıkla uğraşsın.
Sevgili okurum, hikayenizle gerçek bir sevgiyle karşılaştım. Biliyorum, "bitmez" dediniz, umut edip elinizden geleni yaptınız ama herşey bir yere kadar. Sonunda yapabilecekler bitiyor. Sizin için de bitmiş. Bazı erkekler keçi gibi inatçı olabiliyor. O keçi adamlar için yapılabilecek bir şey olmuyor. Dediğim dedik yaşıyorlar, sonra da duvara tosluyorlar. İnsanı hayat illaki gerçeklerle yüzleştiriyor. Bu beraberce koyacağınız ismi koyması, acı bir gerçek, sizin bir nevi zaferiniz. Acı bir zafer olduğunu biliyorum ama zafer zaferdir çünkü pişmanlığını bağırıyor. O yüzden içinizde yanık tuttuğunuz o alevi söndürmeye başlamalısınız. Yoksa o ateş sizi yaşamadan yok edecek. Artık yeniden gülmelisiniz. Kendinizi acı içinde tutmaktan vazgeçmelisiniz. Nereye kadar böyle sararmış, solmuş yaşayacaksınız?
Çiçek açarak gezeceğiniz günler, bu günler. Daha çok gençsiniz. Doğru bir insanı bulma şansınız varken gençliğinizi bu aşka tutuklu kalarak geçirmemelisiniz. Bu aşka, bu adama olan esaretiniz bitmeli. Hayat devam ediyor. Mutlu, mutsuz ortaya karışık bir evlilikle de olsa onun için de hayat devam ediyor. Baba olmuş, sorumlulukları var. Hayatını yaşamaya çalışacak. Siz niye bu aşka yanmakla gençliğinizi geçirip hayatın güzelliklerinden mahrum kalasınız? Siz de yaşamı tüm benliğinizle yaşamalısınız. Bu sizin kendinize olan borcunuz. Yoksa ileride pişman olursunuz. Beraberce yaşadığınız o güzel günleri, sizi sevdiğini bilerek kalbinizin bir köşesinde değerli bir hatıra olarak tutun. Birbirinizi sevdiniz, o da sizi sevdi. Bunu geç de olsa bilmek güzel bir şey ama artık kendi yolunuzu, onsuzluğu kabul ederek çizmelisiniz.
Benimle dertleştiniz, sizi dinledim, sizin mailinizde yazdıklarınızla yaşadıklarınızın acısını yüreğimde hissettim, acınıza ortak oldum ama artık sizden yeniden yaşama katılmanızı bekliyorum. Bunu bir dert ortağı büyüğünüz olarak istiyorum. Çok mu şey istiyorum? "Yaşayın artık" diyorum. Hayatınızda yine güzel kitaplar olsun, onlar sizin dostunuz. Bir de neşeli dostlarınız olsun, kendiniz yalnız bırakmayın. Yalnızlık insanı daha çok mahzunlaştırır. Nerede hareket, orada bereket. Neşeli arkadaşlarınıza tutunup bu girdaptan kendinizi çıkarın…
Sevgiler benim sevgili okurlarım…
YORUMLAR