Nişanlandım ama hata mı yaptım?
Merhaba Yeşim Hanım, yakında evleneceğim, 2 ay gibi kısa bir süre kaldı. Nişanlımla mükemmel bir geçmişimiz var. Onu çok seviyorum ama nişanlandığımızdan bu yana farklı şeyler hissediyorum. Bazı huyları hoşuma gitmiyor. Bazen ne yaparsa sinir oluyorum ama bazen de içime sığdıramıyorum onu. Ufacık şeylerden kırıyoruz birbirimizi. Ağır lafları oluyor, illa ki benim de oluyor farkındayım ama etkileniyorum yine de onun hareketlerinden, tavırlarından. Önceden tamamen emindim ama gün yaklaştıkça içimde farklı duygular dolaşmaya başladı. Pişman olmaktan korkuyorum. Ailemin yüzünü yer etmekten çekiniyorum. Yani bilmiyorum. Mutlu olamayacağım endişesi var içimde. O korku beni bitiriyor. Beni aydınlatın. Saygının sevgimin bitmesinden korkuyorum. Ne yapmam lazım. Seviyorum, çok seviyorum ama bir o kadar da huzursuzum, mutsuzum.
Yeşim Tijen’in cevabı:
Ne güzel bir şey bir ömür boyu aynı kadını ya da erkeği sevebilmek, onun elini sevgiyle, saygıyla tutabilmek, beraberce yaşanılan yılların teşekkürü olan o gözlerdeki minnet ve şükranı görmek… Aslında doğru kişiyi bulmuşsanız, evlenince geçen yıllarla beraber sevginiz daha büyür, daha derinleşir ama doğru kişi değilse o zaman fena… Ayrılık ona kenardan kenardan “Hadi gelsene’” diyerek göz kırpar. Evliliklere bakınca insan artık korkuyor. “Ya ben de ayrılırsam” diyor, haliyle endişeleniyor. Günümüzde bugün evleniliyor, üç-beş sene sonra bir duyuyorsunuz, ayrılmışlar. “Yok ya, gerçekten mi?” diyerek o an üzülüyorsunuz. Maalesef şimdilerde insanlar dayanıksız. Ne “çocuk var” deniyor, ne sabır ediliyor. En kolayı seçiliyor, vazgeçiliyor. Ben çok, biz yok. Hele maddi sıkıntı varsa o evlilikte kimse yok. İnsanların yeni ümitleri var. İletişim had safhada olduğundan yalnız kalma kaygısı da yok. Bu kararı kolayca emek vermeden verenlerin aileleri, zamanında vermediği değerlere bir yenisini daha ekliyor. “Yok, çekme yavrum, ne çekeceksin? Biz varız” diyerek evladının sırtını da sıvazlıyor. Bu verilen gazla, yuvanın darmaduman olması için en önemli engel de kalkıyor. “Ailem arkamda.” “Dayan, sabret, yuvanı yıkma,” bu nasihatler naftalinlenip sandıklarda, artık esamileri pek okunmuyor.
Ya evlenirken verilen sözler? Onlar, laf olsun beri gelsin diye olmalıydı. Ne içindi bu evlilik? Aşk için miydi, cinsellik için miydi, para için miydi? Ne aranmıştı, ne bulunmamıştı da ayrılınmıştı? İnsan bu kadar mı kadir kıymet bilmez olmuştu. Bu kadar erken vazgeçmek yenilmek değil miydi? “Oysa, biraz daha gösterilen sabır sonunda, vazgeçse bile kendine olan saygıyı kazanmış olmaz mıydı?” diye onun adına insan ister istemez sorguluyor ve şaşıp kalıyor ama şimdiki nesle göre bu, eminim, aptallık. Önce bir evliliği götürmeye insanın niyeti olmalı. Niyeti yoksa zaten en ufak şeyi bahane eder. Evliliğin olmazsa olmazları vardır; sabır ve tahammül ister, saygı, sadakat ister, yapılan güzel davranışları takdir etmek ister, “ben” demeyip “biz demeyi ister, arada kör, sağır, dilsiz olmak ister. Tabii evliliği götürmeye niyetiniz varsa, evliliğin kutsallığına inanıyorsanız, bir takım değerlerle yetiştirilmişseniz bunları kendinizde barındırır, evliliğinizi yürütürsünüz. Bakın siz ne güzel demişsiniz, “Ailemin yüzünü yere indirmek istemiyorum” diye. Ailenizden bir takım değerler aldığınız belli. Evlilik bu; tabii ki hatalar olacak, kırılacaksınız, üzüleceksiniz ama karşınızdakinin sizi tutan güzel tarafları varsa onu sevmeye devam edeceksiniz. Hemen “Of, ben bıktım, çekemem’” demeyeceksiniz. Onun güzel yönlerini görmeyi, takdir etmeyi bileceksiniz. Kötü taraflarına odaklanıp sadece onları gözünüze getirirseniz hiç kimseyle bir evlilik yürütemezsiniz. Dedim ya; niyetinizde evliliğinizi yürütmek varsa yürütebilirsiniz.
Evet, hayatınızın en önemli kararını veriyorsunuz ve bu kararı pek de bir şey yaşamadan veriyorsunuz. Hayat yaşandıkça öğrenilir. O zaman bu kararınızı verirken sizi hangi karşılanmamış ihtiyaçlarınız yönlendiriyor? Onun size olan sevgisi, ilgisi mi, maddiyat mı? İnsan karşılanmamış ihtiyaçlarına cevap olarak evleniyorsa o evlilik doğru bir evlilik olmaz. Çünkü sadece bir husus esas alınmıştır. Oysa insanın ihtiyaçları ne sadece aşk ne sadece cinsellik ne de maddiyattır ama bunu genç yaşında pek bilemez, bilemeyince “Ah, benim akılsız kafam!” diyerek sonradan kafasına vurur. Bunu dememek için önce kendinizi tanımalısınız ama 20’li yaşlarda kişi kendini yeterince tanımamış oluyor. Kişi kendini, hayattan beklentilerini ancak otuzlu yaşlarda anlayabiliyor. Üç aşağı, beş yukarı bu böyle.
Yaş aldıkça değişildiğine göre esas olan ne olmalıdır? Sizi evlilikte tutacak, karşınızdaki insanın değerleridir. Değerleriniz aynı mı, buna bakacaksınız. Gelenek görenekleriniz, bunlar önemli. Sonra birbirinize yabancıya bakar gibi bakarsınız. Bir diğer önem arz eden konu, uyum. Aynı şeylerden zevk almanız lazım. Biriniz kalabalıktan hoşlanıp biriniz sakinlikten hoşlanıyorsanız bu beraberlikten nasıl zevk alacaksınız? Sakın “O başka şeylerden zevk alıyor, ben başka, ne güzel işte birbirimizi tamamlarız” diye düşünmeyin, tamamlayamazsınız. Denklik, biriniz diğerinden üst durumdaysa bilhassa kadınlar erkekten üst durumda olursa o evlilik zor bir evlilik olur. Erkek madden daha düşük olan kadını taşır ama kadın erkeği taşımaz. Evleneceğiniz kişi sizin hayatınıza bir şeyler katabilecek biri olmalı, yaptığınız evlilik sizi değerli kılmalı. Evleneceğiniz kişiyle beraberce gülebilmelisiniz. Siz neşeli, o somurtkan biriyse “sakın ha” diyeceğim, ömrünüzden yer. İnançlar; biriniz dindar, diğeriniz modern biriyse yine yapamazsınız. İkiniz de inanç olarak da aynı doğrultuda olmalısınız. Evleneceğiniz kişiye karşı kendiniz olabilmelisiniz, kendinizi yaşayamadığınız biriyle rol yaparak mutlu olamazsınız. İnsan ilişkilerine bakmalısınız, insanları rencide eden biri mi yoksa değer veren biri mi? Ve bir şiirle sözlerimi bağlamak istiyorum:
Gözlerine baktıkça deniz görürüm
Kumlar martılar bembeyaz yelkenliler
Gözlerimin önünden bulutlar geçer
Masmavi dalgalarda yıkanır gönlüm
Gözlerine baktıkça deniz görürüm
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Siz de sevgili okurum; nişanlınıza baktığınızda yüzünüzde ümit çiçekleri açmalı, ne güzel şey birinden yana umutlu olmak inanıp güvenmek…
Bütün bunları birinde bulduysanız hiç endişelenmeyin, sevgili okurum. Evlenin, aşk bir süre sonra bitecektir, geride kalacak olan saygı duyulacak davranışlarıdır. Saygı duyduğunuz birini yıllar geçse de sevmeye devam edersiniz, ondan bıkmaz bir elli sene daha olsa da onunla yaşasak dersiniz. Sizin de böyle diyebilmeniz dileğiyle,
Mutluluklar, sevgiler…
YORUMLAR