Madde bağımlılığı...
- Oğlum, maalesef, bu illetin ağına düştü. Kullandıktan sonra çok pişman. “Bırakacağım” diyor fakat tek başına yapacağına inanmıyorum. Yaklaşık 5 yıldır kullanıyor, her gün olmasa da. Ne yapsam, bilmiyorum; yardıma ihtiyacım var.
- İyi günler. 4 yıldır birlikte olduğum biri var ve madde kullanıyor. Bir ara “kurtulduk” derken tekrar başladı ve ben daha 20 yaşındayım. Onu çok seviyorum, gözleri muhtaç bakıyor bana, dayanamıyorum. Çocukluğum onunla geçti. Bırakamıyorum, ayrıldım daha önce, daha kötü oldu, ayrılamıyorum, istemiyorum da. Bırakmak istiyor ama ne yapacağız, bilmiyoruz. Yardımcı olun lütfen.
- Merhaba, büyük oğlum maalesef uyuşturucu kullanıyor. Yeşil renkte, kekiğe benzeyen bir bitki buldum cebinde. Arkadaşıyla beraber içerken yakalanmış, bir yıldır denetimli serbestlik birimine gidiyor. Orada psikologla da konuşuyorlarmış. Bir müddet kullanmadığını düşünüyordum; şu an yine devam ediyor diye şüphelendim ve maalesef doğruymuş. Küçük oğlum da 17 yaşında, sigara dumanından dahi nefret eder ve içenlere şaşırırdı fakat o da birkaç aydır sigara kullanmaya başladı.
İkisinin de sebebi, arkadaşları. Ama arkadaşlarından ayrılmıyorlar da. Küçük oğluma, bildiğimi yeni söyledim. İkisiyle de konuştuk, gayet yumuşak, vicdanlarına dokunmaya çalışarak. Yüz göz olmayı da istemiyorum ama devam da ediyorlar. Ne yapmamız gerektiğini bilmiyorum. En doğru yaklaşımla yaklaşalım ve her şeyden önemlisi bırakmalarını sağlayabilelim istiyoruz. Ne yapabiliriz? Aile sevgimizin, ilgimizin eksik olmadığını düşünüyorum. Çevremizin söylemleri de bu yönde oluyor hep. İlgili ve sahiplenen bir aileyiz. Özellikle büyüğünün arkadaş çevresinden korkuyorum. Alkol de uyuşturucu da var. Fakat yalan konuşuyor, öyle olmadığını söylüyor. Birkaç gün önce cebinde kağıda sarılı o bitkiden buldum ve aldım, hala bir şey demedim. Daha doğrusu nasıl yaklaşacağımı, ne diyeceğimi bilmiyorum. Yardımınız olabilir mi bilmiyorum, yazınızı görünce paylaşmak, yardım almak istedim. Çok üzücü bir durum, esasında ikisi de pırıl pırıl çocuklar.
Yeşim Tijen’in cevabı:
Buraya almadığım diğer maillere de hitaben;
İnsan olmak güzel de şu zayıflıklarımız, zaaflarımız olmasa ne iyi olurdu. Şöyle, taş gibi durabilsek hayatın karşısında... Bize dokunsa da kıramasa, yıkamasa iyi olacaktı. Ne çare ki duyguyla yatan, duyguyla kalkan varlıklarız. Hal böyle olunca, hayatta olmaması gereken şeyler göz göre göre oluyor, sonra da çık işin içinden çıkabilirsen! Çıkmak öyle ha deyince olmuyor.
Bir buçuk ay oldu sanıyorum, sevgili Damla Çeliktaban’la HT Hayat için bir video çekimi yapmış, orada birçok konunun yanı sıra bana çokça gelen uyuşturucuyla ilgili mailler dolayısıyla maddeden de bahsetmiştik.
Uyuşturucu öyle bir illet ki kimin yakasına yapışmışsa kanını emip kurutmadan bırakmıyor. Siz onu bırakmak için çaba sarf etmezseniz, o sizi bıraktığında ölmüş oluyorsunuz. Geriye kalan, “vah vah”... Bunun kime, ne faydası varsa... Yaşarken derman olmak, “vah vah”a kalmamak lazım. Öyle bir illet ki kullanan kişi nasıl bir batağa düştüğünü hemen anlamıyor. Sonradan yüzünü gösteriyor. İki yüzlü; yani işi beyni ele geçirmek, sonra geriye kalanların hükmü olmuyor. Esas oğlan ele geçirilince gerisi teferruat. Siz ve aklınız, artık ona hizmet etmek durumundasınız. “Git, bul, iç ve beni rahatlat,” hep daha fazlasını isteyerek insanı bitirmek işi. Yaşam odağınız yaşamak değil, uyuşturucu kullanmak, ona ulaşıp içmek oluyor. Ne kadar fena! Siz sadece nefes alıp veren biri oluyorsunuz. Yaşar gibi yapan ama yaşamayan birisiniz.
Kaderiniz bu mu olmalı? Kullanan çocuklarınız varsa onları kaderlerine mi bırakmalı? Uyuşturucu kullanan çocuğunuzu veya sevgilinizi, arkadaşınızı kendi haline bırakmak olabilir mi hiç? Bildikten sonra artık onun bırakması için elinizden geleni yapmakla yükümlüsünüz. Kaç yaşında olurlarsa olsunlar, sizin desteğinize, sevginize, ilginize ihtiyaçları var. Etraflarının, arkadaş çevrelerinin etkisiyle veya anne babaların eksik verdikleri sevgi, ilgi yüzünden maddeye başlamış olabilirler. Çünkü madde, ruhen bir eksikliği tamamlamak adına kullanılıyor. Her ne nedenle olursa olsun, kullanan bu illetin pençelerinden kurtarılmalı. Çocuğunuz kanser olmuş olsa onu tedavi ettirmeyecek misiniz? İkisi de aynı şey değil mi? İnsanı öldürmüyor mu? İkisinden de kurtulmak için savaşmak gerekmiyor mu? Kendi haline bırakılırsa kanser iyileşir mi? Ne farkı var?
Özellikle bir okurum önce bana ulaşmaya çalıştı, sonra devamı gelmedi. Sevgili Mehmet Bey oğlum, bana neden ulaşamadınız? Ben nedenini biliyorum. İlk yazdınız, sonra vazgeçtiniz. Gerçekten isteseydiniz, ulaşırdınız. Sizi merak ettim, “niye vazgeçti?” diye kendime sordum. Cevabı basitti, kaçtınız. Benden değil, kendinizden kaçtınız ama ben size yazdıklarımla ulaşmak istiyorum. Sorununuzu bilmeme rağmen bilmemiş, görmemiş gibi yapamamam. Kendimce sizden ve bana mail atan diğer okurlarımdan artık sorumluyum. Sizler gencecik biri olarak ne kadar güçlü olduğunuzu unuttunuz artık, diye düşünüyorum. Aynaya dikkatlice bakın, içinizdeki güçlü insanı orda derinlere itmişsiniz. İyice bakın, bakın, orada, gördünüz mü? Göreceksiniz isterseniz ve kendinizi hatırlayacaksınız. İşte gerçek o, gerçek sizsiniz. Onu o kadar gerilere itmişsiniz ki orada hatırlanmayı bekliyor. Uyuşturucuyu kullanan siz değilsiniz, zayıf tarafınız. Eğer “güçlü siz”i geriden öne almayı başarabilirseniz size güç verecek, “Ben yaparım, başarırım” diyecek, tabii duymaktan kaçmazsanız. İçinizdeki korkuyu, bırakma isteğinize yüklenerek aşabilirsiniz ancak. “Ben yapamama”larla kim başarabilir? Ancak “ben yapabilirim” der ve buna inanırsanız başarırsınız. Kendinize, bu hayatta bağımlı biri olmayı yediriyorsanız bir şey diyemem ama sanmam. Hiçbiriniz içten içe yediremiyorsunuz, biraz desteğe ihtiyacınız var, değil mi? Yakınınızda size destek olacak bir aileniz yok mu? Onlar bu durumda olmanızı istemezler. Dolayısıyla siz talep ederseniz destek olacaklarıdır.
Bir bağımlı olmak demek; zavallı olmak, eziyet çekmek, yaşamadan ölmek demek. Bunları duymak istemezsiniz. Duymaktan kaçtığınız şeyleri yaşıyor olmak korkunç olmalı. İşte, tüm bunların çirkinliğini yaşamamak uğruna gerçek bir yaşam için bu illetle savaşmaya başlamak, bir adım atmak zorundasınız. Mucize beklemekle kurtulamazsınız. Mucize sizsiniz! Hele yenilmeyi seçmek, o hiç olmaz. Çözüm sizde, bunu bilmeli, ona göre bir an önce harekete geçmelisiniz. Kendinizi küçümsemeyin, yapabilir, başarabilirsiniz. Hiç kolay olmayacak tabii, biliyorum, direnç göstereceksiniz, tahammül edeceksiniz yoksunluğuna ama her şeyin yeri doldurulur. Güzel bir yaşam sizi bekleyecek, hayatla dolduracaksınız.
Bir düşünün istiyorum, az önce yazmış olduğum gibi kanser olsaydınız savaşmaz mıydınız? Doktora gitmez, ölümü mü beklerdiniz? Tedaviye başlar, ilaçları kullanır, iyileşmek için çaba harcardınız değil mi? Şimdi neden bunu yapmıyorsunuz? Belki bir kere denediniz, tekrar başladınız. Olsun, ilk adımınızda, bir kerede düzelmeyebilir. Yine tedavi olun, ne kaybedeceksiniz? Beş kere, on kere tedavi olun. Kendinizi yeniden kazanmak için yaşayacaklarınıza değmez mi? Gerçekten, yaşamak buna değer. Hayatın güzelliklerini yeniden hatırlayın. Bu güzellikleri hissetmek için değmez mi? Hayat bizlere kendimizi bildiğimiz, bulduğumuz andan itibaren kazanılmak üzere veriliyor. Bilmediğimiz, anlamadığımız zamanlardaki her şey yaşanılmamış sayılır. Bunun için de herkes kendince yaşamını hak etmek için bir savaş vermeli. Siz de bu uğurda savaş vermek zorundasınız. Savaşmadan yenilmeyi tercih etmezsiniz değil mi? Sonra annenizi, ailenizi düşünün. Tabii ki önce kendinize ama sonra bir anneye, babaya evladının bu acıyı yaşatmaya hakkı yok, olamaz. Bir annenin evladı bu halde olunca yüreği ölür. Yazık, annenizin sizi böyle görmesi, oğlunun bağımlı olması ve kendini kurtarmak için çaba sarf etmemesi onu ne kadar üzüyordur… Halbuki bilseniz bu konuda adımlar atmaya başladığınızda kendinizi zapt etmeyi de öğreneceksiniz. İnsan yaşadığı müddetçe hep öğrenir. Siz de bu konuyla ilgili başarının yollarını başarmak için adımlarınızda öğreneceksiniz. Bir nevi bu sizin kendinize borcunuz. İnsanın yalnız başkalarına karşı borcu olmaz biliyorsunuz değil mi? Kendine de borcu olur.
Bunu yazmam ne kadar doğru olur, bilmiyorum; daha öncesinde bağımlılık yaşayan biriyle konuşmuş, ondan nasıl bıraktığına dair bilgi edinmeye çalışmıştım. O da bana “çok utandım” demişti. “Çok utandım;” onun sihirli kelimesi buydu. Utanmak. “Kendimi bu durumdan çıkarmak için, kendi kendime bırakmak için çok mücadele ettim. Kaç kere tedavi oldum ama sonunda bırakmayı başardım.” Bana bu tedavi için kullandığı bir ilacı da söylemişti. Diyeceğim o ki; insan isterse bu illetle mücadele ederken ona karşı kullanabileceği şeyleri kendi biliyor. Başaranlar var olduğuna göre siz de başarabilirsiniz. Yeter ki içinizdeki gücü fark edin. Bir madde o, evet güçlü de ama sizden güçlü değil. Bunu bilin.
Siz sevgili anne; evladınızın bu illete bulaşmış olması üzücü. Bir anne olarak endişe ve korkularınızı, yaşadığınız paniği anlıyorum. Yıkılmışsınızdır. Siz şu anda sorun yokmuş gibi yapıyor, oğlunuza ait olduğunu bildiğiniz maddeyi söylemekten kaçınıyorsunuz. Oğlunuza cebinde bulduğunuz maddeleri göstermeli, sonra da klozete atıp gözlerinin önünde sifonu çekmeliydiniz ama siz bu durum karşısında bile bir sorun yokmuş gibi durmuşsunuz. Neyi kendinize saklıyorsunuz? Güçlü durmaya çalışmayın, aksine ne kadar üzgün olduğunuzu, üzüntünüzü bilsinler, görsünler ki kendilerine ailelerine ne yaptıklarının fakına varsınlar. Onlar maddenin etkisiyle gerçeklerden uzak olurlar; siz, takipçisi olacağınızı davranışlarınızla göstermelisiniz. Çocuklarınıza “bırakacağına inanıyorum” diyerek inancınızı, güveninizi göstermeli, onlara bu konuda yük yüklemelisiniz. “Ailem bana güveniyor, inanıyor” diye düşünebilmeliler. Yüz göz olmaktan da korkmayın. Anne-baba-evlat bu konuyu konuşmak durumuna gelmişse artık yüz göz olmanın ötesine geçmek durumunda kalacaksınız. Uyuşturucu kullanan oğlunuzu bir an önce tedaviye başlatmalısınız. Ne kadar erken tedaviye başlarsa o kadar kolay çözümü olur. Geç kalmayın. Kendi kendine bırakabilmesi zor, başaran vardır belki ama ihtimale, kendi inisiyatifine bırakmamalısınız. Psikolojik destekle başlatıp ardından tedavi sürecine sokmalısınız. Esrar kullanan oğlunuz, isterse kendi iradesiyle bırakabilir, tabii bırakmayı istemesi lazım.
Henüz yirmi yaşında olan ve sevgilisi bağımlı olan okurum; gözlerinin muhtaç baktığını söylemişsiniz. Çok yazık, çok üzüldüm. Bu gencin ailesinin haberi olması lazım. Sizin de desteğinizle tekrar bırakmaya çalışabilir. Her şey, tüm çözüm tedaviyi isteyip bu konuda kararlı olmasında.
Otuz beş yaşındaki oğlu uyuşturucu kullanan okurum; aynı şeyler oğlunuz içinde geçerli. Beraberce bu savaşa girecek madden, manen yanında olup desteğinizi esirgemeyeceksiniz. Bu bir savaş, savaşmaktan korkmayacak, vazgeçmeyeceksiniz. Çocuğunuzu uyuşturucuya kurban vermek istemiyorsanız yılmayacaksınız. Ne zordur annelik, büyütmekle bitmiyor. Dünyaya getirdiyseniz son nefesinize kadar annesiniz. Yaşadığınız müddetçe elinizden geleni yapacaksınız.
Tüm annelerin mutlu anne olabilmeleri dileğiyle, sevgiler, sevgili okurlarım...
YORUMLAR