X

Yeşim Hanım merhabalar,


31 yaşındayım ve 4 yıllık evliyim. Çocuk sahibi değilim çünkü eşimden çocuk yapmak istemiyorum. Eşimi çok seviyorum, ona ilişkin hiçbir sorunum yok. Beni el üstünde tutuyor fakat ona olan sevgim sadece iyi bir insan olup vicdanına duyduğum hayranlıktan. Evlenmeyi de bu yüzden kabul ettim ama şu anda pişmanım. Evlenmeden önce aşık olduğum adam evlendi. 4 kişilik, 2 çift grubuz. Tanıştığımızda o nişanlıydı, sadece susarak bakıştık. Sonra bana “evlenme” dedi ama aradan 2 yıl geçmişti. “Eşini çok seviyorum ve ona bunu yapamam” dedim. Bir süre (3 yıl) o da ben de ayrı tuttuk ortamı, eşiyle hep dışarda birebir görüştüm. Ta ki çat kapı yeniden evimize gelene kadar. Sonrasında planlar benim dışımda gelişti. Ve süreklilik kazanmaya başladı. İçim acıya acıya uzak durmaya çalıştım. Ama artık görüşüyoruz. Cinsel anlamda hiç birlikte olmadık. Gözlerimizle konuşuyoruz. Ve telefonla aradığında geleceğe dair planlara başladık. Maddi durumumuz ve benim babamın rahatsızlığı şu an boşanmamıza ve birlikte bir hayata başlamanıza imkan vermiyor. İçim hem ona hem eşime hem bana hem de onun eşine ayrı yanıyor. Yanında bile özler mi insan? Özlüyorum. Kokusuna, bir dokunuşuna o kadar hasretim ki. İşin içinden çıkamıyorum. Onun da benim de istediğimiz tek şey birlikte hiçbir engel olmadan yan yana durabilmek. Fakat bunu diğerlerini incitmeden nasıl yapabiliriz, bilmiyorum. Her gün, her gece, her dakika ben inciniyorum ve artık dayanamıyorum. Çok yoruldum... O da aynı şekilde ve vazgeçmeyince beceremedik. Ne yapabilirim bilmiyorum. Sadece artık birilerine anlatmam gerekiyordu, paylaşmak istedim.


Yeşim Tijen’in cevabı:


Sevgili kızım, hayatta bazen insanlar önemli kararlar vermek zorunda kalabilirler. Bu durum siz istemeden gelişmiş ve oluşmaması için çaba harcamış olsanız da hayatta seçimlerimizle kendimizi ifade ederiz. Ben eminim, siz kendinizle çok savaştınız, bu noktaya gelmek istemediniz ama geldiniz. Size ben ne söylersem söyleyeyim, belki de kalbinizin sesini dinleyeceksiniz. Belki yeni nesil olsam bu anlattıklarınız bana “Aaa aşık olmuş, ne güzel, ne cesaretli kadın” diyebilirdim ama ben bir kahvenin kırk yıl hatırı olan bir nesildenim. Dolayısıyla size “çok güzel, böyle devam edin, bunun sonu kavuşmanız olacak” diyemem. Size sadece, benim gözümle yaşadıklarınıza bakmanızı sağlayıp düşündürtmek isterim ve bilmenizi isterim ki asla sizi incitmek değil maksadım. O halde konuya girelim.


Nasıl bir ikilem içindesiniz, bilemiyorum… Size sorularım olacak: İyi bir koca, mükemmel denecek kadar iyi ama aşık değilsiniz. Birbirinize duyduğunuz aşk, diğer iki kişinin yaşayacakları acının üzerini örtecek mi? Size göre örtecek, yoksa böyle bir aşka cesaret edemezdiniz diye düşünüyorum. Hayatta hiçbir şey gizli kalmaz yavrum. Her şey bir gün açığa çıkar. Onların bugün önemsemedikleri ufak ufak bakışmalarınız, birbirinize karşı davranışlarınız vs yarın sizlerin evlendiğini öğrendiklerinde zihinlerinde açıklamasını bulur. Aslında siz bu boşanmayla kendinizce, yaşadıklarınızı temize çıkaracaksınız. Sizce boşanmakla ve sonrasında evlenmenizle kendi vicdanınızda temize çıkıp huzur bulabilir misiniz? Bir eşinize bakın ve düşünün. O bunu hak ediyor mu? Bir dediğiniz iki olmuyor, el üstünde tutuyor, üstelik vicdanlı bir adam. Siz bir eşte başka ne gibi özellik arıyorsunuz? Cinsel çekicilik olabilir mi? Aşk bu aslında; cinsel çekimin kuvvetle hissedildiği bir duygu.


Merak ediyorum, eşinize ve “arkadaşım” diyerek yıllarca birebir görüştüğünüz insanın yüzüne kafanızda bu düşünceler ve planlarınızla nasıl bakabiliyorsunuz? Evet, “üzülüyorum” demişsiniz ama aşkınız vicdanınızdan daha büyük olmalı. Bu kadar his dolu bir mail yazan biriyle yaptıklarınız örtüşmemiş. Bir kadın ve bir erkek “arkadaşım” dediği insana bunu yapar mı? Siz bu yapmayı düşündüğünüzü kendinize nasıl yakıştıracaksınız? Diğer önemli konu, onlar bu ihanetinizi kaldırabilecekler mi? Hem eşlerinden hem “arkadaşım” dedikleri kişilerden birer bıçak darbesi gibi yara alacaklar. Ne acısı ne yarası öyle üç beş ayda iyileşmez, yıllarını alır. Belki de ömür boyunca bu yaranın acısını taşıyacaklar. “Bizi sırtımızdan vurdular” diyecekler. Belki de ciddi hastalıklar yaşayacaklar. Hastalıkların en büyük nedeni üzüntü ve strestir. Biraz derinden düşünün lütfen. Aşk diye tanımladığınız duygu aşk değil, ihanet. Siz adını “aşk” diyerek güzelleştirmeye çalışsanız da güzelleşemiyor. Gerçek ille görünüyor. İhanet çok çirkin bir kelime, ne erkeğe ne kadına yakışıyor. Kadınlar yıllardır bunun savaşını veriyorken evli bir kadın olarak bunu yapmanız size yakışmamış. Siz ikiniz beraber olduğunuzda sizler de bu ihanetin yükünü taşıyacaksınız. Bedelini içten içe acı çekerek ödeyeceksiniz. Bu kadar kolay olmaz, emin olun kızım, iyi düşünün.


Bir abla, bir büyüğünüz olarak bunları söylüyorsam yaşayacaklarınızı öngördüğümden. Çünkü insan kendi kendine de hesaplar verir, pişmanlıklar yaşar. Öyle hemen gelmez, sonradan sonradan sokulur insanın içine. Bir sabah bir bakarsınız, koca bir pişmanlıkla uyanmışsınız. Şu an için yaşadıklarınız size heyecan verse de sonrasında yaşayacaklarınız bunlar. O yüzden de size sormak istiyorum, sevgili okurum; hayatınızı ne ile yaşamak istiyorsunuz ? Vicdanınızla mı, ihanetle mi? Sizin kendinizle özdeşleştirip karar vereceğiniz bu aslında.


Dördünüzün de hakkında her şeyin en doğru bir şekilde gelişmesi dileğiyle, size “derin düşünün” demek istiyorum.