Onun durumu çok iyi benim ise...
Merhabalar Yeşim hanım, üniversiteye giden bir öğrenciyim. Liseden beridir hala süren bir dostluğumuz olan yakın kız arkadaşım var. Ben lisedeyken de çalışıyordum. Onun durumu çok iyi, ben hep çalışmak zorundaydım, onun ailesi her şeyi yapıyordu. Yaşım ilerledikçe onu daha çok kıskanmaya başladım. Fazla kitap okuyan, gezen, kendisini geliştirmek isteyen de bir insanım ama neden böyle oluyor bilmiyorum. Yakında ona da onu kıskandığımı söylemek istiyorum. Çünkü o benim dostum abla. Ne yapmalıyım?
Yeşim Tijen'in cevabı
Çağımızın hastalığı kıskançlık… Aman bu hastalığa yakalanmayın yavrum. Çünkü genelde kadınlar yakalanıyor ve şimdilerde küçük yaşlardaki kızların yakalandığını biliyoruz. Lüksün, abartılı yaşamın, gösterişin, göstere göstere yaşamanın çok yaygın olduğu günümüzde mutlu olmak zor gözükebilir. Halbuki hiç zor değil. Yaşamınızı başkalarına baka baka germez, elinizde olanlarla mutlu olmayı, şükretmeyi bilirseniz, kendi yaşamınızda yaratıcı olursanız ne kıskanır ne de mutsuz olursunuz. Her şey insanın elindedir. Bu hastalığa yakalanmamakta sizin elinizde yavrum.
Hayat siz doğduğunuzdan itibaren mi sizin için başladı yavrum? Öyle sanıyorsunuz değil mi? Doğuştan şanssızsınız, madden sıkıntılı bir ailenin çocuğu olmak baştan sıkıntı diye düşünüyorsunuz ama değil. Düşünmeye devam ediyorsunuz. Allah kahretsin, ben her şey için didiniyorum ama başkaları ohhhh ne rahatlar! Armut piş ağzıma düş, aileleri her şeyi önlerine seriyor. Ne rahat yaşıyorlar! Bir de bana bak hem çalışıyor hem okuyorum, şansıma ne diyim... Böyle düşünüyor ve yanılıyorsunuz. Siz o önüne hayat serilen arkadaşınızdan daha şanslısınız. O kişiler hayat önüne serildiği için çok şey bilemeden yaşamda varlığını sürdürürken siz çalışarak, didinerek kendi gücünüzü, neler yapabileceğinizi görerek, kendinizi keşfederek yaşamda ilerliyorsunuz. Bu, şu an fark etmediğiniz çok önemli bir ayrıntıdır. Hayatınızı siz emeğinizle, aklınızla güzelleştiriyorsunuz.
Başta söylediğim hayat siz doğduğunuzda mı başlar sorusuna dönersek, size cevabım; Hayat siz kendinizden doğduğunuzda, aklınızı kullanmaya, kendinizi aklınızla yönetmeye başladığınızda başlayacak olacaktır. O zaman çok güzel bir yaşamın sizi beklediğini göreceksiniz. Çünkü hayatı her anlamda güzelleştiren aklımızdır. Duygular önemli tabi ama o duygular sizi yanlışa, kıskançlıklara götürüyorsa o zaman o duygulara el atmanın zamanı gelmiş demektir. Nasıl? Düşünerek, aklınızla tabi...
Bazen derler ya; un var, şeker var, yağ da var. Haydi bir helva yapsana… Evet yavrum, neden helvayı yaparak hayatınızı güzelleştirmiyorsunuz? Hayattan sizin için güzel bir yaşamı dizayn etmesini beklemeyeceksiniz. O zaman çok beklersiniz. O helvayı sizin için asla yapmaz. Ne yalan söyleyeyim; kendileri biraz acımasızdır, her şeyi size bırakır. Hiç de utanmaz bundan. Size çok şey vermez, yine de yaşamda varlık göstermenizi bekler. Ne der: Ben sana vereceklerimi verdim, aklını kullan. Kendin yap. Bunu fark eden becerebildiği kadar, elinin lezzeti kadar, malzemesi kadar helvasını yapmaya çalışır. Kimi de bekler durur ki hayat onun için güzel bir helva kavursun ama siz beklemeyin. Bakın ben size söyledim. Siz de akıllı bir genç kız olarak mecbur o helvayı yapmaya başlayacaksınız diye düşünüyorum ama daha anlatacaklarım bitmedi, birkaç şey daha var onları da okuyun sonra başlayın yapmaya. Kendinize olan inancınız, yüreğinizdeki cesaretle o helvanın altını ateşleyerek, kendinizi olumlu düşüncelerle, hayallerinize, kendinize olan inancınızla, becerilerinizle hafif ateşte kavura kavura helvayı güzel bir kıvama getirmeye başlarsınız. Kolay gözüküyor ama aldanmayın, helva yapmak kolay değildir yavrum. Kavururken kolunuz yorulur, kıvamını tutturmak beceri ister, her yapanda yoktur. İyi niyet, hoşgörü, umut, hayaller, şükür, yaratıcılık, sevgi, emek, çaba bunlarla helvanın üzerine şerbeti dökülür. O yüzden herkes kendinde un, şeker, yağ olmasına karşın güzel bir helva yapamaz. Demek istediğim sizi siz yapacak olan bazı şeyleri değiştirecek olan sadece sizsiniz yavrum. Arkadaşınızın rahat hayatını kıskanıyor ve bundan dolayı suçluluk duyuyorsunuz. İçinde kıskançlık olsa da ne masum duygular bunlar. İnşallah hep böyle masum kalın. Suçluluk duymayın, geçecek bu duygularınız. Arkadaşınıza da söylemenize gerek yok, o zaten az çok hissediyordur. İlerde bir gün isterseniz söylersiniz ama bugün değil. Evet, ne diyordum o hissetmiştir dedim. Duygular insana bir şekilde davranışlarla iletilir, dolayısıyla hissedilir ama her hissedilen dile getirilmez. Hiç düşündünüz mü belki arkadaşınızda sizi kıskanıyordur ya da şöyle demeliyim size özeniyordur, çünkü güçlü bir genç kız profili çiziyorsunuz. Siz hem okuyup hem çalışıyor, kitaplar okuyor, geziyor, öğreniyorsunuz. Siz bana göre yaşıtlarınızdan farklı özenilecek bir genç kızsınız. Yalnız bunun farkında değilsiniz. Başkalarına bakmayın yavrum kendinize ta içinize bakın. Bütün mücevherler orada. Bunu yaptığınızda kimsenin kıskanılacak bir şeyi olmadığını göreceksiniz.
Eğer hayatta hep başkalarının güzelliklerine aklınızı takıp bakacak olursanız, güzelinde güzeli yaşamlar olduğunu düşünürsek dıştaki görüntüye aldanmamalısınız. Hiçbir hayat göründüğü kadar güzel, mükemmel değildir. Görüntüler sizi aldatmasın. Başkalarının hayatına odaklananlar kendi hayatlarını yaşayamazlar. O sizin hayatınız değil, sizin hayatınız size verilmiş olandır. Bu bilinçle bakarsanız onu değerli kılmakla yükümlü olduğunuzu anlarsınız. Başkalarının hayatına özenmek sizi huzursuz, mutsuz kılar, hayatınıza stres katar, bunu istemezsiniz değil mi? O zaman bu kıskançlık duygusunu içinizden söküp atacaksınız. Bunu yapabilecek bir genç kızsınız çünkü siz farklısınız, sizi siz yapan özellikleriniz zevkleriniz, hayattaki renkleriniz, düşünceleriniz, her şeyiniz farklı. Yaşamda elimizde olanları değerlendirmeyi öğrenmek zorundayız yavrum. Hayata elinizdekilerden bakmayı öğrenirseniz mutluluklarınızı çoğaltırsınız. Başkalarının hayatından kendi hayatınıza bakarsanız mutsuz bir yaşamınız olur İşte burada tercih yapmanız gerektiğini görmelisiniz. Evet, yaşamda para önemlidir ama çok para değil bunu hiç unutmayın, yetecek kadar para yaşamak için de mutlu olmak için de yeter de artar bile. Yaşamı parayla endeksleyerek yaşamak insana mutsuzluk getirir. Yaşamınızı zevk aldığınız, sizi mutlu eden şeylere endekslerseniz de güzel bir yaşamınız olur. Yani gördüğünüz gibi yaşamı aklınızla yönetirseniz bambaşka bir hayatınız olabilir; mutlu ve umutlu. Şimdiye kadar yazdıklarımı hayatınızda uygulamaya başlarsanız o umutlu hayata ulaşabilirsiniz. Hayat size hiçbir şey vermez. Sizin aklınız, emeğiniz, kalbiniz, yaratıcılığınız, mütevaziliğinizin mükafatını eli mahkum sen hak ettin diyerek arzu ettiğiniz güzellikleri fazlasıyla verecektir yavrum bana inanın. Deneyin, göreceksiniz.
Sevgiler sevgili okurlarıma...
YORUMLAR