Eşime aşık değilim
Abla merhaba, nerden başlasam bilmiyorum ve bu yazıyı yazarken de hıçkıra hıçkıra ağlayarak yazıyorum. Ben şu anki eşimle 2 yıllık evliyim. Eşimle 4 ayda nişanlanıp 7. ay nikah masasına oturduk ve ikinci yılımızı şu anda devirdik. Fakat benim eşimden önce 3 yıllık bir ilişkim vardı. Kendisi ile hayatımın en güzel, en mutlu 3 yılını geçirmiştim. Konu yüzüklerin bakılmasına kadar gitmişti. Fakat annem, kız arkadaşımın farklı bir bölgeden olması ve boyunun benden kısa olması sebebi ile onu istemedi. Aynı zamanda sürekli bunun olamayacağını, kültürlerimizin farklı olduğu gibi gibi bir sürü şey ile beni ondan uzaklaştırıp tanıdıkları ve onların da istediği bir kadın ile evlendim. O kadar çok inanmıştım ki eski kız arkadaşımla olamayacağımıza 3 yılı boşa çöpe atıp arkamı dönüp gitmiştim. Ben şu anki eşimle flört dönemindeyken eski kız arkadaşımda başkası ile flört etmeye başlamış ve ben evlendikten 3 ay sonra o da evlenmişti. Evlendikten sonra balayına Kapadokya’ya gittiğimin 1. sabahına kalktığımda balonları eşimle izlerken düşündüğüm tek şey eski kız arkadaşımdı çünkü onunla hayalimiz buydu bizim. Kapadokya’ya gelip beraber balonları izlemek… Ben tabii ki her defasında kendime telkinlerde bulunup kendine gel, evlendin, onun da hayatında biri var, yapma, etme demekle 2 yılımı geçirdim. Bu geçen 2 yılımı her 48 saatte bir aklıma gelerek geçirdim. Sonra onun da evlendiğini gördüm internet üzerinden, üstelik eşi benim eşimin memleketlisiydi. Ve evleri koca İstanbul'da benim 3 sokak arkamdaydı. Tamamen tesadüftü, benim oturduğum yeri bilmiyorlardı. Geçen 2 yılın ardından ben kendisine Linkedin gibi Facebook gibi sayfalardan arada bakıyordum fakat Linkedin’de geri bildirim geldiğini bilmiyordum. Bundan 1 ay önce onun numarasından bana bir mesaj geldi ve mesajda şöyle diyordu “Linkedin’de profilime bakmışsın yapma!” Elim ayağım titremeye, kalbim yerinden çıkmaya başladı, ne yapacağını bilmeyen sudan çıkmış balık gibi afallamaya başladım. Sonrasında kısaca “özür dilerim” yazdım ve altına da “Nasılsın? Sağlığın sıhhatın nasıl, iyi misin?” diye sordum. Ve o da bana “Gülümseyerek iyiyim, sen nasılsın?” dedi ve biz konuşmaya başladık. Yarım saat sonra görüntülü aradı, 2 saate yakın konuştuk. Sonra yine, sonra yine, sonra yine... Ve biz her arayışımızda ikimizin de ne kadar büyük hatalar yaptığını, ne kadar saçma hayatlar yaşadığımızı, aslında bizim sevgimizin, aşkımızın ne kadar da saf ve temiz olduğunu ve bir o kadar da tutkulu olduğunu birbirimize anlattıkça anlamaya başladık, anladıkça da birbirimize karşı hep kor olarak bıraktığımız aşkımızın üzerine, ikimiz de nefeslerimiz tükeninceye dek üflemeye başladık... Şimdi soruyorum ben ne yapacağım? Bir tarafta kalan ömrümü geçirmek istediğim, asıl sevdiğim kadın... Bir taraftan da iyi günde kötü günde yanında olacağıma söz verdiğim eşim. İnsanın başına gelmeyince anlamazmış. Okurdum böyle yazıları hep “oha, çüş!” derdim ama şimdi benim başıma geldi... Ben ayrılsam eşimden o da bana ben de ayrılırım diyor. Ben de ayrılmak istiyorum ama bunu nasıl söyleyeceğimi hiç bilmiyorum. 2 yıl boyunca bir kere kavgamız olmadı, bir kere saygısızlığımız olmadı birbirimize karşı. Ben gerçekten iyi bir eşim ve eşim de öyle bana... Ama aşk yok aramızda tamamen %15 sevgi ve %100 saygı şeklinde... İlk başlarda bu oran %40’larda idi sevgi adına, her defasında daha fazla olur mantıklı olan bu benim aileme yakışan bu diyordum. Şu anki eşim kapalı o insanın da hayatını yıkmış olacağım ve aileler ne diyecek kafam çok karışık... Bildiğim tek şey var; ben eşime aşık değilim ve ben aşık olmadığım bir insan ile geri kalan ömrümü geçirmek istemiyorum. Hatalarım çok fazla biliyorum, farkındayım. Sadece şunu söylemek istiyorum okurlara; sevdiğinizin kıymetini bilin, kıymet bilin ve sevginize, aşkınıza, başkasının değil sizin sahip çıkmanız gerekmektedir. Ben yapamadım siz yapın...
Yeşim Tijen'in cevabı:
Yazdıklarınıza üzüldüm... Bazen hayatlar keşkelerle yaşanıp öyle de bitebiliyor. Bazen de ikinci bir şans ayağınıza geliyor. İşte, bütün mesele bu şansı kullanıp kullanamamakta ama ayağınızı bağlayan bir pranga var. Sanki hayat sizi “Bakalım bu sefer ne yapacak?” der gibi sınıyor. İnsan soruyor, bu şans mı şansızlık mı? Kaç kişi bilerek evlilik yapıyor? Kendini tanımadan, kendinden uyanmadan yapılan evliliklerde insan adeta duvara çarpar gibi kendiyle karşılaşır. Benim istediğim evlilik bu değildi ama ben ne istediğimi bile bilmeden evlendim demeye başlar kendi içinde. İşte bunu dediğiniz anda pişmanlıkları da yaşamaya başlıyorsunuz. Pişmanlıkla size gelen ne? Mutsuzluk, kendine hayata kızgınlık. Bir de işe yarasa bunlar, yaramaz… Kendini ruhunu keşfetmeden evlenen çokça insan aynen böyle pişmanlığa dolayısıyla mutsuzluğa toslar. Siz de o duvara toslayanlardan birisiniz. Duvara toslamaktan öteye geçmek, o duvarı yıkıp istediğine ulaşmaksa kolay değil, hele de erkekler için hiç kolay değildir. Onlar evliliği bırakıp gitmekte zorlanıyorlar, sevmeseler de o evlilikte o benim karım, onunla evlendim bir kere diyerek kalabiliyorlar. Mutsuz da olsalar bu mutsuz yaşamı göze alabiliyorlar. Yani sevgili oğlum, siz evliliğinizden gidebilirseniz sevdiğiniz kadın hemen bu evliliği bitirecektir. Kadınların farklı bir dünyası var. Sevdiler mi gözlerini karartıp çekip gidebiliyorlar. Yani her şey sizin atacağınız adımda. Hangi yöne atacaksınız o adımı?
Önceleri içinizde yaşadığınız, bugün artık telefonla dahi olsa ulaşmış olduğunuz sevdanızla evinize giderken biliyorum yüreğiniz daralıyor, kapıyı bir ümitle açan eşinize yalandan bir gülüyorsunuz. Görmek istediğiniz kadın o değil, aklınızda, kalbinizde başka bir kadınla evinizden içeriye giriyorsunuz. Belli etmemeye çalışıp mecbur durumu idare ediyorsunuz. Pek bir anlamı yok evli olmanızın, görev misali aynı çatı altında yaşamak sizinki, tadı tuzu olmayan ama yaşamak zorunda kaldığınız bir görev. Hani çocukların oyunlara küçük çocukları aldığında o fasulyeden olsun derler ya, onu yalandan oynatırlar, sizin evliliğinizde fasulyeden bir evlilik. Bu fasulyeden evlilikler kimseye mutluluk getiremez. Sadece bedenen ordasınızdır, aklınızsa çok uzakta. Ruhen bu kadar uzakta olunca sanıyor musunuz eşiniz hissetmez? Kadınların algıları kuvvetlidir. Gerçek sevgiyi iki senedir oluşturamadığınız eşiniz, bu evliliğin sizin için yeterince anlamlı olmadığını hissetmeyecek mi diye umuyorsunuz? Tabii ki hissedecek araştırmaya başlayacak ve sonunda gerçeğe ulaşacak. Bunları yaşamamalısınız, onun için de karar vermelisiniz. Size yardımcı olacağını düşündüğüm sorularım var sevgili oğlum. Bu mutsuzlukla ömür boyu yaşayabilir misiniz ve hangi keşkeyle yaşamak istersiniz? Eşinizden yana bir keşkeniz mi olsun yoksa sevdiğinizden yana mı bir keşkeniz olsun istersiniz?
Ey yiğit! Yazgıya bahane bulma,
Yükleme kendi suçunu başkasına.
Suçunu gör, dönüp de etrafında kendinin.
Kendindendir, gölgeden değil çektiklerin.
Ne yaptın da sana dönüşünü görmedin?
Ne ektinde ektiğini biçmedin?
Eylemlerin ruhundan ve bedeninden doğar.
Çocuğun gibi sonra gelip eteğinden tutar.
MEVLANA
Çok şeyi hiçe sayarak, annenizin sözünü dinleyerek evlendiniz. İsteseniz diretebilir, annenizle mücadele ederek evlenmeyebilirdiniz. Siz kolayı seçmişsiniz. Bunun farkındasınız değil mi? Mevlana’nın dediği gibi ektiklerinizi biçmişsiniz. Yani bu evliliğin sorumlusu sizsiniz. Yaşamınızı hükmen yaşamışsınız. Bir konunun önünü arkasını düşünmeden karar vermek hükmen yaşamaktır. Onun için şimdi düşünerek karar vermeniz gerekiyor. Çünkü sevdiğiniz kadının yaşamını da etkiliyorsunuz, ona yeniden ümit veriyorsunuz. Bu kadar sevip bu ayrılığın pişmanlığını yaşarken tekrar ona ulaşmanız bir şans. Bu ikinci şansı kullanabilecek yürekte misiniz? Ve yine “Eylemlerin ruhundan ve bedeninden doğar” demiş Mevlana. Evet, eylemleri beden ve kalp etkileyebilir ama hayat akılla yaşanmaya başlayınca gerçek anlamını bulur en doğru kararı önünü arkasını düşünerek akıl verebilir. Size eşinizi ya da sevdiğinizi seçin diyemem. Biri hasbel kader de olsa eşiniz, sizinle bir dünya kurduğunu düşünüyor, hayalleri, umutları var. Biri sevdiğiniz kadın. Sizi yeniden bulmanın heyecanı içinde. Belki yine bırakıp gideceksiniz. Her ne olacaksa bu kararı bu sefer siz vermelisiniz. Bütün sorumluluğunu taşıyacaksınız. Sadece size bu durumu uzatmamanızı her ikinizin de hayatını daha fazla karıştırmadan bir an önce karar vermenizi önerebilirim.
Bana bu maili gözyaşlarınızı akıtarak yazdığınızı söylemişsiniz. Ne acı… İnsan duyarsız kalamıyor. Aşka inanırım, evliliğin aşkla olması gerektiğini düşünüyorum. Herkes bu şansı yakalayamıyor. Diğer yandan orda evinizde bir kadın var, masum, hiçbir şeyden habersiz ona büyük haksızlık, insanın adım atması zor öylece kalakalır ama ne yöne olursa olsun adım atmanız gerek. Bu adım gerekli. Kimseye haksızlık yapılmamalı, gizli gizli bir ilişki yürütülmemeli. O yüzden size şu soruyu sormak istiyorum; ömür boyu bir mutsuzlukla sevdiğiniz kadından yana bir keşkeyle mi yaşamak istersiniz? Bu büyük bir cesaret istiyor. Ya da sevdiğinizle birlikte olarak eşiniz için onun hayatını mahvettim diyerek bir keşkeniz olsun istersiniz? Bu da büyük cesaret istiyor tabii. Zaten cesaret olmadan hayatta hiçbir adım atılmaz. Zor bir karar, Allah yardımcınız olsun. Bunu yürekten diliyorum.
Sevgiler sevgili okurlarıma...
YORUMLAR