İyimiz çok iyi fakat kötümüz de çok kötü
Merhabalar Yeşim Hanım, 22 yaşındayım 2 yıllık ilişkimin yüzüncü kez bittiği dönemlerden birindeyim. Hikayemiz çok güzel başlamıştı, ben öyle olduğuna inanmıştım en azından. İnsan zamanla görüyor nasıl bir insan olduğunu... O perde bir anda kalkıveriyor ve ardından bir tokat gibi yüzünüze vuruyor gerçekler… “Çattt!”… İlk zamanlarımızdı, iş yerinde işlerin yoğunluğundan mesailere kalıyordum gece 12'lere kadar... Sağolsun o gelip alıyordu her seferinde, asla yanlız bırakmıyordu, tabii o zamanlar zaten yoruluyorum ve onunla o dönem çok fazla ilgilenememiştim. Yine bir iş dönüşü durduk yere saçma bir nedenden kavga çıkardı ve “Senin hayatında biri mi var? 1 haftadır benimle ilgilenmiyorsun da” dedi. Şok oldum, insan o an anlar değil mi karşısındaki insanın şizofren olduğunu? Sonuçta telefonunu rahatlıkla ortaya koyuyorsun, gizlin saklın yok, sabah işe o bırakıyor akşam o alıyor bir de ailenle tanıştırmışsın zaten... İşte ilk ayrılık böyle başladı. Sonra ne mi oldu? Aşırı kıskançlıklar, yakıştırmalar, bel altı vurmalar, kapı önlerinde beklemeler, fevri hareketler, kontrolsüz sinirlenmeler, tehtidler, zorbalıklar ve benim son damlam olan küfürler. Bu saydıklarım ayrılmalardan sonra ve ilişki içinde olan şeyler, şey gibi görüyorum ben mesela bir kazağımız var ama artık giymeyeceğiz o zaman başkası da giymesin ben bunu iyice kesip yırtıyım çöpe atıyım gibi. İnsanlığına hiçbir şey demiyorum çok çok iyi bir çocuk fakat ilişki konusunda iyi değil. Tanıştığımız zaman borç içinde yüzen biriydi onunla dibi de gördüm yükseği de. Her zaman yanında oldum, destek oldum, maddi manevi sorumluluğu öğrettim ve şu an 1 kuruş bile borcu yok. Annesi gibi sürekli yol gösterdim, her konuda destek oldum. Başlarda (cicim ayları) 1 ay, 2 ay, 3 ay falan diye ilk zamanlar kutluyordu pastalarla ilişkimizi, gel de süper bir ilişki olacağına inanma! Daha önce böyle bir ilişki yaşamamışsın ki... (Yaşım gereği) İlk başlarda çok göz boyadı hem de çokkk... Hata yaptı, ayrıldık. 1 hafta, 2 hafta, 1 ay, 1 buçuk ay ama hep şans verdim çünkü hiç aşk acısı çekemedim, asla kendini geri çekmedi, hep cepteydi gitmiyordu, sürekli karşıma çıkıyordu, arıyordu, yazıyordu, barışmaya çabalıyordu zaten bir süre sonra araya özlem giriyor ve mantık ortadan kalkıyor. Diyordum ki hep “Ya aslında o, orda öyle yapmak istemedi, ben şunu yaptım da o da ondan öyle yaptı”... Çünkü niye? Barışacağım ya hani özledim ve kendimi kandırıyorum, bahane üretiyorum işte. Barıştıktan sonrada 1 hafta içinde özlem bitince tüm kuruntular tekrardan başlıyor “Sana bunu yapmıştı, yine yaparsa, değişmezse, evlenince bu döver seni, cam pencere indiririz, çocuklarımızın psikolojileri bozuk olur vs vs.”... İyimiz çok çok iyi fakat kötümüz de çok kötü, diyorum ki bir insan nasıl bu kadar sevebilir vay canına ama bir kavga anı oldu mu “O büyülü anları yaşatan, o kadar güzel şeyi yapan bu insan mıydı? Bu beni sevmiyor ki seven insan bunları yapmaz” diyorum ve biliriz ki insaların gerçek yüzü kavga anında ortaya çıkar. Ben hayatımda hiç geçirmediğim sinir krizleri geçirdim, hayatımda hiç etmediğim kavgaları ettim onunla ve bu beni çok yıprattı bi yerden sonra artık sürükledik ilişkiyi. Emek var boşa gitmesin, bu kadar zaman boşa gitmesin diye diye... Sanki kocam! Ve şu an yine ayrıyız, artık bu son gerçekten son çünkü hani insanın artık midesi bulanır ya “yeter be” der ordayım ben işte. O tabii yine beni süründürüyor şurda 1 hafta sonra geri barışır diye düşünüyor eminim. O da haklı çünkü bunu ben yaptım. Annem hep “Ne onunla ne onsuz diyorsunuz siz” diyor. Her şeyi görüyordum ve her şeyin farkındaydım fakat hani böyle kendini sevdiren şeytan tüyü olan insanlar vardır ya o bu türden, çeken tuhaf bir şey oldu her seferinde. Bir türlü kopamadık fakat benim hatam çünkü ben kendime o kadar inandım ki onu değiştirebileceğime hem de öyle böyle değil çok inandım... Birini düzeltsem, başka bir sorunla geliyordu karşıma ama annesi değildim ben onun ve onu kendi istediğim gibi biri yapmaya zorladığımın farkına vardım. Artık düzeltmeyi bıraktım bir de olduğu gibi kabul edeyim dedim ama edemedim. Kendini neden bile bile bi ateşe atar ki insan değil mi? Atmamalı, olmuyorsa olmuyor bırak onun karakteri artık o. Kabul edersen et etmiyorsan git ve ben gitmeyi seçtim artık sevgimin azaldığını hissedebiliyorum eskisi gibi yazmalarına aramalarına cevap bile vermiyorum dedim ya artık midem bulandı. Tek kaygım benim düzgün bir ilişkim olmayacak mı? Evlilikten korkuyordum şimdi ilerde evlenmek bile gelmiyor içimden, bende bıraktığı bu kara bulutlardan nasıl kurtulacağım çünkü o hayatımda olmasından korktuğum karaktere sahip biriydi ve üstüne 2 yıl geçirdim bir de yine aynısı olursa diye karşıma çıkan iyi insanları da göremeyeceğim...
Yeşim Tijen'in cevabı:
Merhaba sevgili okurlarım, 3 ay pandemi ile sizler gibi soğuk savaş yaşadıktan sonra şehirler arası ulaşımın herkese açılmasıyla yasağın bittiği gün ailemle Pelitköy’e geldim sanki buraya korona hiç uğramamış öylesine stressiz öylesine huzurlu ki buralar aylardan sonra yeniden huzura kavuştum diyebilirim. Huzur sessizlikte, huzur susmayan kuş cıvıltılarında en çok da guguk kuşununun guguk guguk diyerek ötüşünde, huzur Kaz Dağları'nın ihtişamını seyretmekte, huzur ağaçların yeşilinde kısacası huzur doğada. Kim şu apartmanları icat ettiyse hayat doğayla üstüne üstüne gelmeyen evlerle, yeşille maviyle güzel. Yeşilin betona yenilmemesi dileğiyle... Huzur başka nerde derseniz tabii ki sevgide sevip sevilmekte... Ama usul usul, yormadan sevilmekte. Huzur sevgilinin şefkatiyle sizi sarıp sarmalamasında, sahip çıkmasında, sahiplenirken boğmamasında. Sevgilinin öfkesiyle, siniriyle, kıskançlığıyla, küfürleriyle, huzurlu ve mutlu olunmaz. Hayat kim ne derse desin sevince sevilince güzel. Hayat sevince güzel de sevgi ilk başlardaki büyüsünü koruyabiliyorsa güzel kalıyor yoksa yoruyor, bıktırıyor, soğutuyor. Bazen bunları yaşamanıza rağmen o sevgiden vazgeçemiyorsunuz gerçekleri görmenize rağmen yaşadığınız sevginin esiri oluyor, mantığınızı kullanamıyorsunuz. Falancayla evlenirsem beni daha çok üzer diyebilmenize rağmen bunu bile bile ondan vazgeçemeyebiliyorsunuz. Onsuz yapamayacağınızı sanarak zor, yorucu yıpratıcı bir sevgiye bir ömür boyu kendinizi mahkum etmeye niyetlenebiliyorsunuz. O olsun da varsın bağırsın, çağırsın... Seviyorum. Evet seviyorsunuz ama yaşadıklarınızla o sevgiden birbirinizi elde ettikten sonra gün be gün uzaklaşacaksınız olgunlaşıp akıllanarak değişecek ve artık bugün katlandıklarınıza yarın katlanmak istemeyeceksiniz çünkü insan hep aynı kalmıyor değişiyor. Onun için görünen köy kılavuz istemez derler ya… Köy şimdiden görünüyorsa siz de cesaretli olmak zorundasınız ama siz zaten cesaretli bir kızsınız bu da güzel bir meziyet.
Evet cesaretli bir kızsınız haklı nedenleriniz var çünkü başkasının sınırlarını aşarak sevilmez sevgili de olsanız sınırlarınızı bilecek karşınızdakinin sınırlarına saygı duyacaksınız. O sınırları paldır küldür sinirle öfkeyle hele hele küfürle aşmaya çalışmak erkeği erkek yapmaz. Erkeklik erkekler tarafından hep küfürle özdeştirilse de küfürlü konuşan erkekler genç kızlar ve kadınlar tarafından kabul görmez ancak kendini yetiştirememiş cahil genç kızlar ve kadınlar tarafından kabul görülebilir. Erkek beyefendiliğiyle erkek olabilir. Siz her şeyinizle sevgilinize açık ve netken erkek arkadaşınız tarafından boğuluyor, küfürlere maruz kalıyorsanız yarın bunu daha çok yaşayacaksınız demektir. Evli ve artık garanti olmanızın verdiği rahatlık olacak bu gençte... Dediğiniz gibi bu genç özünde iyi bir genç olabilir ama bütün bunları size yapabilmesi için kendi içinde aşamadığı güvensizlikleri olmalı değil mi yoksa insan bu saçmalıkları niye yapar? Halbuki sizin gibi erkek arkadaşınız da yaşanılan bu sorunlar üzerine kafa yorabilse kendisini düzeltme yolunda adımlar atabilseydi bugün siz bu noktada olmaz ayrılmaz yarınlarınız için hayaller kuruyor olabilirdiniz…
Ve ilişkilerde sevgililer birbirlerine bir şeyler katabilmeli. Bu madden anlaşılmasın evet ufak tefek hediyeler incelikler hoşa gidebilir ama esas olan maneviyattır. Siz erkek arkadaşınıza ne güzel bir katkıda bulunmuşsunuz ömür boyu sürecek bir katkı bu. Erkek arkadaşınıza parayı tutmayı borçsuz yaşanabileceğini öğretmişsiniz işte benim yazılarımda dile getirdiğim sevgiliye bir şeyler katmak diye bahsettiğim buydu yavrum. Yazımın sonuna gelirken size sevgiyi Buda'nın söyledikleriyle anlatmak istiyorum. Buda'ya sormuşlar “Senden hoşlanıyorum ile seni seviyorum arasındaki fark nedir?” Buda şöyle cevap vermiş: “Bir çiçekten hoşlanırsan onu koparırsın ama bir çiçeği seviyorsan onu her gün sularsın, koparmaya kıyamazsın”. Bunu anlayan kişi yaşamı anlar. Sevgi budur yavrum. Sevgiliye kıyamamak, sevgiliye değer vermek onu kendinde bile sakınmaktır. Bu genç sizi bu kadar yıpratıyorsa, psikoljik olarak çökertiyorsa o sevgide durmanız anlamsız, vazgeçin. Siz henüz çok gençsiniz tabii ki yeniden sevilecek ve seveceksiniz. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Kendinize ve geleceğe güvenin akıllı ve öngörülü bir genç kız olarak sizi layık olduğunuz gibi sevecek biriyle mutlaka karşılaşacaksınız buna inanın. Rahat olun, geleceğinize umutla, inanarak bakın. Evliliğe gelince evlilik çok güzel sakın korkmayın yeter ki doğru kişiyi bulabilin. Siz o doğru kişiyi bulacak bir genç kızsınız çünkü akıllı ne istediğini bilen birisiniz yavrum. Gelecekte akılla güzel olur. Sevgiler sevgili okurlarıma...
YORUMLAR