Geç oldu, bedeli çok ağır oldu
Merhaba Yeşim Hanım, ben 36 yaşında bir kadınım. İlk evliliğim atanamadığım için bitti. Karnımda bebeğim 3 aylıktı. 1 yıl evli kalmıştım.Şu an kızım 8 yaşında ve 2 yıl önce 2. evliliğimi 30 yıl evli kalmış, 3 çocuklu, anlaşmalı boşanmış ve bunun karşılığında eşine 5 daire bırakmış, 53 yaşında bir öğretmen ile yaptım. Kimse istemese de ben çok sevdim ve inandım, güvendim, o da peşimden çok koştu. Birçok mücadele verdim ve evlendik ama evlenmeden önce bana çocukları ve eski eşinin hiç sorun çıkarmayacağını ve hiç sevip sevilmediğini huzurlu olmadığını söylemişti. Benle hayat yaşayacağını, beni sevdiğini falan işte… Ama evlendik baktım adam verdiği malları ve çocuklarını düşünmekten benimle ilgilenmiyor, her söylediğimi yanlış anlıyor, tartışıyor ve sonra da bunu üzerime atıyor... Beni çok konuşmakla suçluyor, sürekli benimle yapamayacağını, anlaşamadığını söylüyor. Hatta sonraları artık şiddet de başladı psikolojik, ekonomik ve fiziksel. Hep “Sen çalışan bir kadınsın, seni nasıl çalışmıyor varsayayım?” deyip duruyordu. Büyük bir travma yaşadım “8 yıl evlenmeyip, atanıp, çocuğunu büyütüp böyle biri için mi mücadele vermişim?” dedim. Adam bambaşka biri haline dönüştü baştaki insan gitti ayrı biri geldi ve bendeki hayal kırıklığı anlatılmaz çünkü onu ailem dahil kimse yaşı büyük diye istememişti. Ben herkesi karşıma aldım onun için, o ise bana neler yaptı. “Neden böyle yapıyorsun? Hak ettiğim bu mu?” dediğimde “Tartışmalar ile güvenimi kırdın, sevgim her şey bitti. Soğudum, zamanı gelince gidecegim” deyip duruyordu. “Yapma, etme insanlar bana güler, uğruna mücadele verdiği adam 2 yıl oturtmadı derler, ne kusurum var her şeyi yapıyorum” dedim ama nafile 5 dakika konuşmam ona 24 saat gibi geliyordu. Herkese de eşim çok iyi biri ama tek kusuru çok konuşuyor ve benden ayrı hesapta parasını biriktiriyor diyormuş. Ben de bunu duydum asla doğru değildi her şeyi beraber yaptık hatta hâlâ borç ödüyorum ve kirada oturuyorum. Bunlar kusurmuş ve diğer olumlu özelliklerimi de siliyormuş. Kısacası hep bahane... En sonunda beni dövüp terk edip gitti. Bu da fırsat oldu gitmesi için. Bana da iyi ders oldu. Bir daha kimseye güvenmemek gerektiği ve her söz verenin sözünü tutamayacağını ve kimse için aileni karşına aldığına değmezmiş. Geç oldu, bedeli çok ağır oldu ama ne yapayım? Belki de benim de kaderim bu. En kötüsü hamileyim ve ilk yaşadığım senaryoyu yine yaşamak en acısı en kötüsü hiçbir şey için değil... İlk çocuğumu babasız büyüttüm bu da böyle olmasın istiyorum. Ama ne yazık ki bu insandan koca da olmaz biliyorum. Size yazma nedenim de hem bana yol gösterin hem de başka gençlere benim hatam ders olsun. Benim yaptığım hatayı yapmasınlar. Hemen güvenip inanmasınlar. İyice tanısın ve ailelerinin görüşüne önem versinler çünkü onlar gerçekten biliyor ve görüyorlarmış ne yazık ki…
Yeşim Tijen'in cevabı:
Hayat sizden büyüktür demiş bir düşünür siz ondan ümidi kesmiş olsanız bile o sizden vazgeçmemiş olabilir. Siz de iki evliliğinizde yaşadıklarınızla hayatınızdan, ümitlerinizden vazgeçmiş olsanız da hayat sizden vazgeçmeyecektir. Bir gün size layık olanla karşılaşacaksınızdır diyerek yazıma başlamak istiyorum sevgili kızım... Çünkü ümitsiz yaşlarda değilsiniz, otuz altı yaş ne ki? Hayatınızdaki hatalarınıza sahip çıkarak yolunuza çocuklarınızla devam etmelisiniz. Annemin çok sevdiğim bir sözü vardır: Gün doğmadan neler doğar derdi. Bu söz bana yaşamımda yarınlarla ilgili hep umut verdi. Şimdi size de umut olmasını istiyorum. Gün doğmadan neler doğar yavrum, hayattan ümitlerden ne yaşanırsa yaşansın vazgeçilmez. Savaşçı bir ruhunuz olmalı. Kadınların yaşamda o kadar engeli çengeli var ki…
Evet hayatınızdan herkes gidebilir, bir gitmeyen ailenizdir. Onlar her halükarda size sahip çıkarlar. Doğrunuzda da yanlışınızda da yanınızda olurlar. Biraz kulaklarınızı tıkarsınız olur biter. Haklılar konuşacaklar. “Bizi niye dinlemedin? Sen zaten hiç söz dinlemezsin” vs... “Haklısınız” diyeceksiniz. Yine aileler çocuklarının evliliklerinde objektif olarak yaklaşmaya çalışırlar, onlar aşık olmadığından karşısındakileri genelde net görürler istisnalar kaideyi bozmuyor tabii... Evlendiğiniz adamın sizden onyedi yaş büyük olması doğru bir karar olmadığının en baş göstergesiymiş. Yaşlar mümkün mertebe birbirine yakın olmalı, siz cıvıl cıvılken o yaşanmışlıkların ve yılların verdiği yorgunlukla yastığı gördüğü her yerde uykuya geçmemeli. Siz, dışarı çıkıp gezmek isterken “Ne işimiz var gezmelerde” dememeli. Bunun gibi birçok şey sayabilirim. Aynı jenerasyon olmak önemli; aynı şeylerden geçiyorsunuz, konularınız ortak, ben gençken diye başlayan sohbetleri dinlemek zorunda kalmıyorsunuz. Yaşamı beraberce paylaşarak yaşayacaksınız, daha ne olsun?
İnsanların evliliklerinde en çok yapması gereken şey empati olmasına rağmen bencillik kişiye empatiyi yaptırmıyor. “Aman Allah”larla evlenip “Yandım Allah” dedirterek ayrılıyorlar. Siz bu adamla evlenirken, mutluluktan uçarken şimdi kurtulduğunuza seviniyorsunuzdur. Eşiniz eski eşinden vazgeçememiş, size eş olmamış, ayrı gayrı ortaya koymuş bu da yetmezmiş gibi dövmüş... Bu adamla evli kalmakla mutlu olunur mu? Ya da değişebilir mi? Ne kadar değişir? Bu soruların cevabı maalesef değişmez. Değişmeye çalışsa o kadarı size yetmez. İkinci evlilikler çok dikkatle yapılmalı. Bütün bunlardan dolayı bu ayrılığa üzülünmemeli. Sanırım yaşadığınız acıları geçmişsiniz artık kendim ettim kendim buldum, ailemi dinlemedim kısmına takılıyorsunuz... Yaşamda her şey yaşanabiliyor. Bazı insan hayata akıllı geliyor, bazısı da yaşayarak öğreniyor. Otuzlu yaşlarda hayatıyla ilgili sorulara başlıyor, cevaplar arıyor, tam bazı soruların cevabını bulduğunu düşünüp “hah işte anladım böyleymiş” derken yeni sorularla karşılaşıyor... Aslında bilmece olan hayat değil. İnsanlar artık güvenilmezler. Oldukları gibi değiller, olmak istedikleri şekle bürünüp sonra geri kendilerine dönebiliyorlar. Hangisi olduğunu anlamak bundan sonraki yaşamınızda daha kolaylaşacak artık sözlerin bir hükmü olmadığını, eylemlerin önemli olduğunu öğrenmiş olmanın verdiği acı bir avantajınız var. “Eşim şöyle kötüydü beni hiç anlamazdı” demelerine kanmayacaksınız. Maalesef en iyi yaptıkları iş eşlerini kötülemek sonra o eşe geri dönmeleri insanı şaşırtıyor olmalı. Bu erkeklerin gerçeği. Evliliği bitimekte kadınlar kadar güçlü değiller. Kadın evliliğini bitirebiliyor, erkek hala evliliğine takılı kalıyor. Alışkanlık, yaşanmışlık, aidiyet duygusu çocukları bütün her şey onların çoğunu boşansalar da evliliğinde tutuyor. Bunları hep yapılan araştırmalar söylüyor. Sizi başkalarına kötülemesine gelince başka türlü kendini nasıl aklayabilecekti? Merak etmeyin insanlar aptal değil her şeyi anlayabilirler.
Bütün bu yaşadıklarınıza hissettiğiniz acılara kandırılmış, dövülmüş olmanıza rağmen eminim siz güçlü duracaksınız çünkü yazının başında dediğim gibi siz yaşamdan vazgeçseniz de yaşam sizden vazgeçmeyecek. Siz de yıkılsanız da ayağa kalakacak kadar güçlü bir kadınsınız. En büyük gücünüz çalışan bir kadın olmanız ve çocuklarınız onlar size bu gücü verecekler. Onlara baktıkça, kokladıkça, sevdikçe güçleneceksinizdir. Yazdıklarınızın insanlara ders olmasını istemişsiniz... Eminim okurlar kendileri için dersler çıkaracaklardır. Size son olarak kendinizden, hayattan vazgeçmeyin, vazgeçmeyecek kadar gençsiniz diye hatırlatmak istiyorum. Annemin bana söylediği sözü kulağınız da tutun: Gün doğmadan neler doğar… Gerçekten de öyle... Kendinize, geleceğinize inanın, asla umudunuzu kaybetmeyin. Hayat bu insanlardan ibaret değil diyerek sevgilerimi yolluyorum…
Sevgiler sevgili okurlarıma...
YORUMLAR