Kocamı seviyorum ama düzelmiyor

Merhaba Yeşim Hanım, ben çok mutsuzum; o kadar çok mutsuzum ki ölüyorum mutsuzluktan. Çocuk gibi bir kocam var, evinin sorumluluğunu üstüne almıyor, evin ihtiyaçlarını kendi annesi ve babası karşılıyor bir de kese bir zaten. Yeşim Hanım köye gittik 5 ton fındık yapıyorlar. Elimden geldiği kadar her şeyi yapmaya çalıştım. Sabah kalkıp yemek hazırladım, onlar yemeği alıp gittiler. Öğle yemeği yapmaya başladım, evi temizlemeye çalıştım, çocuğa bakmaya çalıştım. Çocuk daha 6-7 aylık. Eşimin babası yemeği almaya geldiğinde onunla beraber ben de gittim, sırtımda çocukla daldan da yerden de fındık topladım. Onların eve dönme saatine yakın ben daha erken döndüm eve sırtımda çocuk, elimde yenmiş yemeklerin sepeti bazen yokuştan aşağı fırlatasım geliyordu sepeti, ağırdı çünkü çocuk da sırtımdaydı. Bulaşıkları yıka, yemek hazırlamaya çalış, akşamla yatsı birbirine yakın namaz kılınacak, sofrayı kaldır, bulaşık yıka, çocuğa bak, çocuk zaten uyumadı kaç gün sabaha kadar uykusuzluk desen devam ama işlerde devam bütün bunlara katlandım. Elimden geldiği kadar da yapmaya çalıştım. Eşim annemi- babamı hiç istemedi. Beni babamdan, erkek kardeşimden kıskandı. Bana karşı hep ilgisizdi, ama sorsan çok seviyor. Kadın/erkek ayrımı yapıyorlar bir de; erkek hep söyleyecek, kadın hep susacak. Ablaları çok ağır şakalar yapıyorlardı, kimse kaldıramazdı o şakaları çok da geri kafalılardı. Gezemedim, yiyemedim, içemedim, giyemedim, durumları çok iyi ama çok da cimrilerdi. Yeri geldi kocamın ayaklarına kapandım, ayaklarının altını öptüm düzel diye ama olmadı, düzelmedi, hep ailemden uzaklaştırmaya çalıştı beni. En ağırı da fındıkta öğrendiğim şeylerdi. Eğlendiğimiz ilk haftadan itibaren Ayşe diye bir yeğeni var, sürekli yanıma gelip sen dayımın yaptığını bilsen ondan ayrılırdın diyor. Ben de çocuk diye hiç aldırmadım, çocuk dediğim de 18 yaşında ama gene de kurcalamadım. Birkaç kere daha gelip dedi aynı şeyi gene aldırmadım, bir kere daha dedi; dedim “Ayşe, dayının birinden çocuğu mu var?”, “Yok” diyor. “Biriyle yattı mı?”, “Yok” diyor. “O zaman bana bir daha bir şey deme” dedim. Köyde de Ayşe’nin kız kardeşi gelip bana dedi ki: “Sen ablamla dayım arasında geçeni biliyor musun?” O zaman ben olayı kurcalamaya başladım. Eşimin annesine sordum sadece “Ayşe’yle bana nikâh düşüyor mu? diye sordu” dedi. Ben de “Yok oğlum senin yeğenin, düşmüyor dedim” dedi. Ben de Ayşe’ye dedim ki; “Ayşe, anneannen bana her şeyi anlattı” dedim. O da “Her şeyi mi?” dedi. Ben de “Evet” dedim. “Yani sen dayımın bana başkasına gitme ben senin kızlığını bozmadan seninle birlikte olayım dediğini biliyorsun” dedi. Şok oldum, beynimden vuruldum sanki. O gece ortalığı birbirine kattım çünkü aynı dalda gülerek fındık topladılar. Ben ortalığı birbirine katınca eşimin annesi torununu savunmaya başladı. Ben biraz da ah ettim, beddua ettim. “Allah ocaklarına ateş düşürsün” falan dedim. Eşimin annesi de “Ne var sanki bir gece yatsalar” dedi. Kan daha çok beynime sıçradı. Eşimin babası “Sen ne diyorsun? Onlar baba kız sayılır” dedi. Eşimin annesi öyle deyince ben de Allah seni kızlarından ayırsın demişim ama o lafı söylediğimi hatırlamıyorum, söylemediysem günahları boyunlarına olsun. Bunlar benim bu kadar çok üstüme gelince o gece eşimle küs yattık. Eşim benimle birlikte olmak istedi ve ben de benimle barıştı diye sevindim. Benimle birlikte olduktan sonra yüzüme bile bakmadı. Kullanılmış bir mendil gibi hissettim kendimi. Değersiz, gereksiz bir varlıkmışım gibi hissettim. O sabah eşim fındık toplamaya giderken çok baktım yanıma gelsin diye ama arkasına bile bakmadan çekti, gitti. Zoruma gitti ve o gün elimde eşyalar, çocuk yollara düştüm. Tabii ilk önce aradım “ben gidiyorum” diye eşimin annesi “Bırak gitsin” diye bağırdı, babası da paranın yerini söyledi. Hemen ben de 600 lira alıp yollara düştüm, bir başıma anneme geldim. Annemin evinde, otobüste ağlaya ağlaya içim sökülüyordu sanki. Neyse annemin evine geldikten sonra eşim Whatsapp da bana inat gönderiler, resimler paylaşmaya başladı, ablalarıyla beraber pikniğe falan gitmişler. Sonradan mesaj yazdı babası yemin etmiş gelemiyorum dedi. Sen gel, başkasını yaşayacağıma seni yaşatayım, düzeleceğim dedi. İnandım babası önce köye gelecek, köyden gitti İstanbul’a dedi. Eşim İstanbul’a döndü çoktan ama ben gene de annemle beraber köye gittim, çok sevdim o kadar çok sevdim ki anlatamam size. Köyden İstanbul’a döndüm ilk bir ay o kadar iyiydik ki bizimkilere de çok iyi davranıyordu ama annesi babası köyden geldi gene birbirimize girdik. Babası yemin etmiş eşimin ablalarıyla barışmadan babası ne bize ne de ablalarına gidecekmiş. Ablaları da Allah seni kızlarından ayırsın demişim diye bana tavır almışlar, nerden bilecekler kalp yarasını. Hepsinin ayağına gittim özür dilemedim ama dilemiş kadar da oldum. Bu olaylar yaşanmadan önce ablalarını kaç defa çağırdım bize yemeğe, çaya hatta iftara bile ama eşimin annesi çocuklar evdeki eşyalara zarar verir dediler. Ben versinler bir şey olmaz dedim ama gene de istemedi eşimin annesi. Ablaları da eşimin çağırmasını istedi, eşim misafir sevmiyor zaten o da çağırmadı. Bu sefer dediler ki benim kızlarımı evinde ağırlamadın, eşim sen ablamlara bu evde hiç yemek yedirmedin ama senin ailen hep yedi dedi. Hep sorunlar yaşadım ablaları yüzünden, hep arkamdan konuştular, beni hiç istemedi ailesi. Eşimin çok büyük bir uyku sorunu var, beni şu saatte kaldır diyor her şeyi yapıyorum ama yine de kalkmıyor sürekli tekme savuruyor falan uyandıramıyordum bir türlü. Birkaç saat sonra kendiliğinden kalkınca benimle 1 hafta ya da 2 gün küsüyor beni kaldırmadın diye kalkmıyor ne yapayım? Yaptığım yemeği de yemiyordu ondan sonra. Doğumu sezaryenle yaptım. 2 gün sonra çocuğu kuvöze aldılar. Eşim annemi hastaneden kovdu, evden kovdu, hastanede ağlayarak sinir krizi geçirdim falan derken şimdi eşimden gene ayrı yaşıyorum. Boşanmak üzereyiz. Kocamı seviyorum ama düzelmiyor. Psikoloğa gidelim dedim, istemedi. Hocaya gidelim dedim, istemedi. Çok çabaladım ama olmadı. Lütfen bir şey yazın, çok mutsuzum, ailesinin dolduruşuna da çok geliyor. Ne yapmalıyım bilmiyorum, size yazmak istedim. Dönüş yapın rica ediyorum.



Yeşim Tijen’in cevabı:

Bugünkü yazıma değerli insan Doğan Cüceloğlu’nun sözleriyle başlamak istedim. O nasıl bir insandı öyle ne çok şey öğrendik. Hepimizin ruhuna nasıl dokundu önce insanlığı beyefendiliği ve öğretileri ile… Onu unutamayacağımız, hep kalplerimizde olacağı kesin. Bakın bugün onun hangi sözlerini paylaşıyorum: "Önemli olan geçmişi ve geleceği ile sohbet edebilen bir insan olmak." İşte bu sevgili okurlar bu durum insanın temiz ruhu iyi niyeti ahlaki değerleri ve aklıyla alakalı Bugünkü sorumuzu gönderen okurumun yazdıklarına baktım ve böyle bir insan göremedim. Yazık ama baba olmuş eş olmuş evlat olmuş. İnsan bir şeyler olabiliyor ama en önemlisi insan olmak. Eğer insansanız her şeyi layıkıyla yapıyorsunuz. Siz bu adamı hala nasıl sevebiliyorsunuz? Onu anlayamadım sevgi tükenen bir duygu sizde tükenmemiş. Oysa duyduklarınızla tükenmeliydi. Lütfen aklınızı başınıza alın başınıza koca yerine dert almak istemiyorsanız tabii… Mutsuzluktan öleceğim, ölemiyorum diye bana yazarken ne haldeydiniz gözümün önüne getirebiliyorum. Ağlaya ağlaya bu maili yazmış olmalısınız. Genç bir kadın ve anne olarak ölümü ağzınıza almayın. Ölümü çok yakın zamanda gören biri olarak kimse ölmemeli diyeceğim. Hele biri için asla ölünmemeli. Sizin yaşlarınızda hayata böyle bedbaht bakmak normal tabi. Ne yaşadınız, ne öğrendiniz yaşadıklarınızdan sonra ümitsizlikler içindesiniz. Hiç ümitsizliğe düşmeyin yavrum. Yaşaya yaşaya kendinizi, hayatı tanıyıp öğrenecek ve ne yaşarsanız yaşayın yaşadıklarınızı alt etmeyi başarabileceğinizi bileceksiniz. Yaşamış olduklarınız sizi yormuş, yıpratmış, umutsuzluğa düşürmüş olabilir ama insan her zaman yeniden başlangıç yapabilir.


Yeni bir sayfa aç derler ya işte sizin yapacağınızda o. Bir evliliği bitirip yepyeni bir defter, tertemiz bir sayfa açmak olacak. Yeter ki kendinizle ilgili umutlarınızı öldürmeyin. Sizi anlıyorum ne umdunuz ne buldunuz. Mutsuz olmak için nedenleriniz çok ama ölmek işte onun için hiç nedeniniz yok yavrum. Daha çok genç olmalısınız, küçük bir bebeğiniz var. Geleceğinizin sizin şu an göremediğiniz pırıltıları varken böyle kötü düşünceleri aklınızdan çıkarmalısınız. Çok üzülmekte haklısınız. Değmese bile eşiniz diye sevdiniz ama tanıdıkça ne gördünüz yavrum? Bir eş var mıydı ortada? Yazdıklarınızda yok. Evlilik cüzdanınızda eşiniz olabilir, bedeniyle canı istediğinde eş olmuş olabilir. Gerçekte eş olamamış bir adamı kocam diye bağrınıza basmışsınız. Şimdi bağrınızdan o adamı söküp atma zamanı gelmiş. Geçmemeli. Çünkü bu gencin insan vasfına girmesi kim bilir ne kadar zaman alır veya alır mı o da şüpheli. Aile genci büyütmemiş ne aklen ne ahlaken bir şeyler öğrenmemiş. Boş biri, her an patlama yapabilir. Bir dayı yeğenine karşı nasıl cinsel duygular hissedebilir? Yazdıklarınızı okuyunca dondum, kaldım. Bir dayı yeğenine nasıl yazdığınız şeyleri söyleyebilir? Buz kestim resmen. Bu sizin evliliğinizi bitirmeniz için yeterli bir gerekçe. Ve son olarak siz, siz nasıl bunları duyduktan sonra hala eşim, seviyorum diyebilirsiniz. Eşinize kızmak yerine başkalarına ah edebilirsiniz? Eşinizin sizi abi ve babanızla görüştürmeme, kıskanma sebebini anlayabiliyor musunuz? Tamamen kendi sapkın düşüncelerinden kaynaklı. Bunca duyduğunuz, şahit olduğunuz şeye rağmen hala nasıl evli kalacaksınız sevgili kızım?


Diğer yazdığınız tüm nedenler size sahip çıkamaması, ailesine ezdirmesi, sabahları uyandır diyerek uyandırmaya çalıştığınızda tekmeler atıp kalkmayıp sonrada niye kaldırmadın diyerek sizinle günlerce konuşmaması, sizinle canı isteyince beraber olup sonra yüzünüze bile bakmaması, annenizi hastaneden, evden kovması size verdiği değeri diğer yandan da kendisinin nasıl biri olduğunu bizlere anlatıyor. Ama inanın yeğenine söylediklerinin yanında bunlar hiç. Siz bütün bunlardan sonra bu adamı hala seviyorum diyebiliyorsunuz. Burası biraz insanı şaşırtıyor. Size karşı saygısı yok, ailenize karşı saygısı yok, takdir desen o da yok. Değer yok. Bu ne çirkin bir karı koca ilişkisi. Size resmen sözleriyle, hareketleriyle işinize gelirse demiş, bu noktaya gelmişsiniz. Evlilik bu değil. Sakın evliliklerin böyle olduğunu düşünmeyin. O yüzden gençliğinize, geleceğinize, en önemlisi aklınıza güvenin. Akılsız bir kadın değilsiniz. Kendinizi hafife almayın. Hayatınızı yeniden şekillendirebilirsiniz. Kendinizi iyi yönetmeyi başarırsanız kimsenin sizi kandırmasına izin vermezseniz hayatınızda her şey güzelleşebilir. Daha iyi, güzel bir hayat mümkün olabilir. O nedenle yaşınız küçük ailenizin yanında kalmaya devam edin. Onların himayesinde kendinizi eğitim hayatınızla, çalışma hayatıyla yeni hayatınıza hazırlamanızı öneriyorum.


Burada yazdıklarımdan anladığınız üzere hayatınızı güzelleştirecek olan siz ve aklınız yavrum. Beterin beteri vardır diyerek eşinize, böyle bir zihniyete sakın katlanmayın. Kendinizi bu kötü psikolojiden çıkarın. Gülümseyin hayatınıza... Her şey geldiği gibi geçer, gider. Ne kadar zamanda geçeceği sizinle ilgili ve herkes unutulur yavrum. Ortada unutulmayacak bir adam yok. Güzel bebeğinizle, umutla sözlerime kulak vererek geleceğinizi hazırlarsanız gerisi kendiliğinden size güzellikler olarak mutlaka gelecektir yavrum. Sevgiler sevgili okurlarıma...



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.