Ailemin tepkisinden korkuyorum

Ben 15 yaşındayım. Ailem yıllardır beni zorla dini yurtlara, kurslara her yaz göndermeye çalışıyor. Liseye başladım dini bir yurtta kalıyordum. O ara erkek arkadaşım vardı. Hafta sonu erkek arkadaşımla buluşmak istedim ve yurttan gittim sadece arkadaşlarıma haber vererek. Yurtta çok bunaldığım için gitmiştim. Yurttan biri hocalara beni şikâyet etmiş yurttan kaçtı diye. Ailemi aramışlar. Yurdun önüne ailem geldi. Beni yaka paça zorla arabaya bindirdiler. Eve gittik. Annem babam “Seninle hesaplaşacağız” dedi. Odama gittim, babam beni yere attı ve dövmeye başladı. Sonra annem geldi ve annem de “Sen nasıl namussuz şerefsizsin!” diyerek dövmeye başladı. Halbuki namussuzluk ve şerefsizlik olacak bir şey yapmadım. Sonra annem gitti ve elinde oklavayla babam geldi. Beni oklavayla dövdü ve sonra ayağıyla tekmeledi. Her yerim morarmış haldeydi. Burnumdan kan geliyordu. Babam sonra “Güzel olmayı göstereceğim ben sana!” deyip saçlarımı kesti. Bunları yazarken göz yaşlarımı tutamıyorum. Annem “Bir daha dışarıya başörtüsüz dışarıya çıkmayacaksın” dedi ve tesettüre zorlandım. Liseden almakla tehdit ettiler. Almadılar ama sürekli okuldan almakla tehdit ediyorlardı. Okuluma gelip sürekli kontrol ediyorlardı. Bu şekilde dinden de soğuttular. Şu an Müslüman mıyım bilmiyorum. Hala yazın dini kurslara göndereceklerini söylüyor. Halbuki ben gitmek istemiyorum. Gitar kursuna gitmek istiyorum ama “Boş işlerle uğraşma. Sana bunun hiçbir yararı olmayacak” deyip duruyorlar. Halbuki müzikte yeteneğim var. Hatta martta sahneye çıkıp şarkı söyleyeceğim ama bunu ailem bilmiyor. Bilmelerini de istemiyorum. Bana destek olmalarını çok isterdim. Baskıcı ve kendini Müslüman sanan ailelerden nefret ediyorum. Açılmak istiyorum ama ailemin tepkisinden korkuyorum. Kendimi sanki başka birinin bedenindeymiş gibi hissediyorum. Bu konularda bana yardım eder misiniz? Önerilerinizi söylemisiniz çünkü artık psikolojim bozuldu.


Yeşim Tijen’in cevabı:


Sabahları seviyorum sevgili okurlar. Güne uyanabilmek, gözlerinizi açtığınızda umutlarınızla hayallerinizle karşılaşabilmek ne güzel, değil mi? Sonra da o umutların peşinden gidebilmek için yataktan kalkmak o zaman bir şarkı dinleyelim mi? Hadi açın ve dinleyin, çok güzel…


Ah bu sabahlarda ne var


İhlamur kokuyor odam


Radyo sesi ilk ışıklar


Sabah faslında bir hüzzâm


Yüreğimle bilendikçe hepten incelir incesaz


Pişmanlıklar gelir geçer


Sevdayla hesaplaşılmaz


Yatak döşek yatırır da bu sevda


Uyandırır en tatlı yerinde


Gün ortasında sabah seherinde


Hatırlanır yeniden


Kanat takıp uçurur da bu düşler


Uyandırır en tatlı yerinde


Gün ortasında sabah seherinde


Hatırlanır yeniden


Parlak bir inciydim önce


Derinlerde saklanırdım


Baba evi kabuğumdu


Hayat çok uzak sanırdım


Düşlerimle yandım sonra


Sevdalarımla kavruldum


Düşlerimin peşi sıra kendimi yollara vurdum


Yatak döşek yatırır da bu sevda


Uyandırır en tatlı yerinde


Gün ortasında sabah seherinde


Hatırlanır yeniden


Kanat takıp uçurur da bu düşler


Uyandırır en tatlı yerinde


Gün ortasında sabah seherinde


Hatırlanır yeniden


Yatak döşek yatırır da bu sevda


Uyandırır en tatlı yerinde


Gün ortasında sabah seherinde


Hatırlanır yeniden


***


Merhaba sevgili çok genç okurum,



Hiç bilmediğiniz bir dünyaya BABA evinden güzel hayalleriniz, gizli atılımlarınızla oldukça fazla da cesaretle bakıyorsunuz. Bunların hepsi güzel yavrum; hayalleriniz olmalı, peşinden gitmeli, bunun için de cesaretli olmalısınız ama bunları hayata geçirmeye çalışırken gözleriyle de olsa sizi takip eden, ne yaptığınızı bilen bir aileniz olmalı. Aile güçtür. Sizin yaşınızda bir genç kız için ailesi kalkandır. Çağ öyle kötü bir çağ ki kadınlar öldürülüyor. Öldürene bir şey olmuyor hatta ölen cinsiyeti kadın olduğundan, her halükârda bir şekilde suçlu çıkarılıyor. Maksadım sizin cesaretinizi kırmak asla değil yavrum hayalleriniz olsun, peşinden de gidin derim. Sizi biraz olsun uyanık tutup gözlerinizi açmak niyetindeyim çünkü bir olanla ölene çare yok. Gerisi bir şekilde hallolabiliyor. Bugün olmazsa yarın arzular hayaller gerçekleştirilebiliyor. Yazdıklarınız okuyunca yakın zamanda gündeme üzücü bir şekilde giren genci, Enes Kara’yı hatırladım. Hafızalarda zaten çok yeni. Ailesiyle dini görüşleri bağdaşmayan Enes Kara ölürken bile ailesinin gösterdiği tavırla adeta haklı çıktı. Mutlaka yandılar, için için tutuştular ama hala tarikat tarikat diyerek bana göre dini bir şirketi çocuklarının ölümüne rağmen savundular. Nur içinde uyusun Enes Kara. Ne yazık ki aileler seçilemiyor. Siz de tamamen aynı olmasa da benzer bir sorundan yana sıkıntıdasınız; din baskısı. “Biz nasıl inanıyorsak ibadet edeceksek sen de öyle yaşayacaksın” baskısı. Böyle bir dünya yok. Siz yaşayışınızla, hayatınızla örnek olursunuz, seçim çocuğun olmalı, ona zaman vermeli, kimse zorla tesettüre sokulmamalı. Senelerdir bir kısım genç kızların üzerlerinde modaya uygun kıyafetleri müzikli barlara bile gidip bira içenleri gördük. Bu gördüklerimizle bakınca, yaşayışlarıyla inançları arasında kaldıklarını, arada bir bağ kuramadıklarını fark ederek haliyle şaşırdık kaldık. Hatta bazı yazılarımda bunu dile getirdiğimi hatırlıyorum. İnsanlar inançlarının simgesi baş örtüsünü örtüp o baş örtüsüne uygun şekilde yaşamayacaklarsa, bir aidiyetsizlik içinde olacaklarsa, kimileri bu durumlara ‘yeni jenerasyon imanlı kızlar’ olarak bakabilir kimi de benim gibi içinde bulundukları yaşayış tarzını benimsememelerinin bir dışa vurumu olarak görür. Çünkü çağ değişti, dünya değişti, insanlar değişti. Artık daha çok okuyan, sorgulayan, hayatı kalıpların arasına sıkıştırmadan KENDİNCE iman edecek ama İTAAT etmeye niyeti olmayan insanlar da var ama tabi bir kısım zihniyet koyun gütmeyi seviyor ve istiyor ki ne söylerse yapacak ve öyle sessizce yaşayacak. Evladı ölse bile “Mukadderat Allah’ın takdiridir” deyip susacak insanlar istiyor. Buraya da bir söz bırakalım, bu söz her şeyi açıklıyor; Bilgisiz ve bilinçsiz ibadet edenler, değirmen taşını döndüren eşeğe benzerler. / Ali Şeriati


Çocukken her çocuk gibi ben de merak ettiğim kavramları aileden bilen birilerine sormak istedim. Din konusunda birtakım sorular sormaya başladığımda soru soruyu doğurunca bana şu söz söylendi “Çok ince düşünmeyeceksin, sonra aklını kaçırırsın” Cevap evet buydu. Sonra çok uzun zaman aklımı kaçırırım kaygısıyla bütün sorularımı yok saydım, üzerine çizgi çektim ve merak etmedim. Din konusunda ne söylendiyse inandığımı sandım. Cesaretsizdim ama sonra zaman geçtikçe, kendimi bulmaya başladıkça hayata ve kendime karşı güven kazandıkça sorular yeniden zihnimde mantar gibi ortaya çıktılar ve ben bir değişim dönüşümü Allah’a inançlı kalmaya devam ederek yaşadım, bunu da saklamıyorum. Bazı Kur’an kurslarında, dini yurtlarda küçük çocuklara tecavüzü, “Allah, din, Kur’an” diye halkın dinle kandırıldığını gördükten sonra kendimi temiz, saygın hatta inanır mısınız dindar bile hissediyorum. Bunlar benim düşüncem, kimseyi bağlamaz. Bazı insan itaatkardır, bazısı kanaatkâr. Bazısı da merak eder ve irdeler “Neden, niçin?” diye sorgulayıcıdır. Hemen buraya Napolyon’dan bir söz koyalım “Din yoksulların zenginleri öldürmelerini önler” demiş mesela. Ne acı, değil mi? O kanaat edip itaat edenler için söylenmiş bir söz ama bir insanın ne kadar üzerine basıp ezmeye çalışsanız da aklını kullanmayı öğrenmişse yeniden düşünceleriyle karşınızda olacaktır. Aklının aldığını kabul edecektir, almadığını etmeyecektir. Hele işin içine insan girmişse ya “Bunun içinde bir şey olmasın?” diye soracaktır. Sizi de aileniz baskısıyla ezmeye ve sindirmeye çalışıyor, siz yine bir şekilde yaşamak istediğiniz tarzda hayatınızı yaşamaya devam ediyorsunuz. Bu da bir gerçek; aileler çocukları üzerinde baskı kurmayı severler. Onların istediği gibi düşüneceksiniz, onların istediği gibi yaşayacaksınız, giyineceksiniz, onların tuttuğu futbol takımını tutacaksınız, baskı her türlü olabilir. Aksi durumda “Sus! Günahkâr olacaksın, çarpılacaksın, cennete gitmezsin” diye ta küçükten ruhlara bir korku salınır. Sizin ruhunuza da kâh bağıra çağıra, kâh dayakla korkular salınmaya çalışılmış. Aileniz kendi dar dünyaları kadar yaşamınız olsun istemişler. Allah, Kur’an, peygamberler, hocalar, Kur’an kurslarıyla ailenizin birtakım baskıları altındasınız. Gördüğüm kadarıyla hem zeki hem cesur bir kızsınız. Bu meziyetlerinize bir de öngörüyle hareket etmeyi eklerseniz sizin gibi cesaretli bir kız bu zamanın kötülüklerinden korunabilir diye umuyorum çünkü henüz çok çok genç ve yaşama karşı tecrübesizsiniz. Ne zekânız ne cesaretiniz insanların kötülüklerini bilmeye yetmez. Biraz daha düşünerek yavaş ve kendinizden emin adımlarla hareket etmeye ne dersiniz?


Müziği seviyorsunuz ve bu sevginiz ailenize öylesine ters ki mutlaka karşı çıkacaklardır. Tekrar baskıla, dayaklar ve güzelim saçlarınız kesilecek. Fotoğrafınızdan gördüğüm çok da güzel bir genç kızsınız. Peki diğer aile üyeleriniz, teyzeleriniz, amca veya yengelerinizden size destek verecek birileri olmalı. Onlara ufak ufak sokulsanız, düşüncelerini kendinizi açık etmeden öğrenseniz. Belki sizin arkanızda duracak, ailenize “dur, yapma” diyecek biri olsun, niyetim budur. Gerçi her halükârda büyük savaşlar vereceğiniz gözüküyor. Bunun için kâhin olmaya gerek yok, işiniz hiç kolay değil. İmkânsız mı? Yalan söyleyemem, çok çok zor gözüküyor. Eğitim yoluyla olursa zor da olsa belki başarabilirsiniz ama sahne almak bu yaşta, buna imkânı yok izin vermezler. Bir sizin aileniz değil, birçok aile izin vermeyebilir ancak eğitimle müzik dünyasında daha kolay adımlar atabilirsiniz. Hani meşhur bir sözümüz var ya “eğitim şart” diye, sizin müzikle olan ilginiz için de eğitim şart. Başka türlüsü zor. Hayatınızı daha da zorlaştıracak adımlar atmamaya çalışmalısınız. Sizi fazla gözü kara olarak gördüğümden endişeleniyorum. Sakın müzik için evden kaçmaya vs çalışmayın. Evden de kendinizi müzikle ilgili çalışmalar yaparak geliştirebilir, bu yıllarda olmazsa ileriki yıllarda müzikle ilgili hayallerinizi gerçekleştirebilirsiniz. En azından 15 yaştan daha fazla söz hakkınız olur. Güzel yavrum, eğer bu yollardan hayallerinize yürümek istemez ve inatla diretirseniz aileniz hayallerinizin yolunun kapanması için evlendirebilir. Böyle bir seçeneği kullanabilme ihtimalleri maalesef olabilir. Bu da aileler için kendilerince bir çözümdür. Sözde sizi düşünerek kendi huzurları için buldukları bir çözümdür. “Kendimi başka birinin bedenindeymiş gibi hissediyorum” demişsiniz. İnsan bunu tesettürlü olmadan da hissedebilir, yıllarca başka biri gibi yaşayabilir, kendi olma şansını bulamamışsa güven kazanmamışsa vs... Mühim olan sonunda kendin olabilmek, bunu başarabilmek ama bugün ama beş sene sonra… Hayat bir mücadele yavrum. Hem kendinle hem kaderinle hem de herkesle mücadele… Hoş geldiniz hayata güzel kızım. Hayallerinizi lütfen eğitim yoluyla gerçekleştirmeye çalışın. Ne aileniz çok üzülsün ne siz çok üzülüp hırpalanın. Bu kadar dindar bir aile için sizin hayalleriniz biraz fazla. Onları da anlamaya çalışmalı, ona göre adımlar atmalısınız. Siz ailenizden büyük adımlar atıyorsunuz, onların ise yıllar yılı bir takım düşünce kalıplarının esaretinde bugüne geldiklerini düşünürsek onlardan biraz fazla açılım yapmalarını bekliyorsunuz. Açılım yavaş yavaş olmalı, sindir sindire yaşanmalı. Öyleyse hayallerinizle ilgili adımlarınız da yavaş yavaş sizinle beraber büyümeli derim.


Sevgiler sevgili okurlarıma…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.