Kimsede kök salamadım

Yeşim Tijen'in gizli okur sorusuna yanıtı:


Pardon diyorum ayağıma bastığında dünya

Saçlarımın ucundan başlıyor artık kırılma

Kelimelerin tadına bakıyorum

Zehrinden korktuğum acı kelimeler yutuyorum yanlışlıkla.


Didem Madak




Merhaba sevgili okurlar,


İnsanlara, hayata maddeyle bakımaya başlandığından beri yani her şeyin hep dışına baktığımızdan beri insan insandan soğudu. "Ay ne güzel giymiş gördün mü? Falancanın kocası karsına kocaman tek taş almış, sen hala bana alamadın. Arabalarına bak, son model. Evini gördün mü? Pırlantası kafam kada"r diye diye kalbimiz sevmeyi unuttu ama kıskanmayı iyi biliyor. Bu durum artık bizim milli sorunumuz oldu sanıyorum, kıskançlıktan bahsediyorum, insanın dışına bakmaktan kalplerini gerçek güzelliklerini göremediğimizden bahsediyorum. İşte bu gerçek güzelliklerini görebilenler yaşamda daha mutlu olabiliyorlar sevgili okurlar. Dışa değil içe bakanlar yaşamlarına anlam katabiliyorlar. Bugün cevap vereceğim okurumun sorusunu isteği üzerine yayınlamadım. Hayatı dışa bakarak yaşayan bir okurum sadece kendinden yana bakan, yeterince derinlere bakamayan genç bir kadın. Oysa hayat incelik istiyor. O insanlar ki ince ince dokunarak dünyaya gelmiş. Söyler misiniz bu kadar inceliklerle yaratılmış biri büyüdükçe yüzeyden yaşayarak mutlu olabilir mi? İncelik bekleyecek, ruhuna dokunulmasını bekleyecek. Neyse bu genç okurum hayatın içinde kendini sıkışmış hissediyor, madden manen gösterdiği çabaları da çok büyütüyor. Oysa yaşam ortak, eşler evlilikleri için çabalayacak, bu çabalar evliliği değerli kılacak birbirinin ve herkesin gözünde... Sevgi saygı istiyorsanız kendinize de ailenizede etrafınıza da emek vereceksiniz. Onun için de sizin kendinizi sıkışmış hissettiğiniz yaşamınızdan çıkış zayıflayarak olmaz. Doğru yerden bakarak olur. Doğru yerden bakmak çok önemli. Biraz kabullenerek, biraz beklentilerini düşürerek, kendi yaşamınızın gerçeğini görerek, empati yaparak, saygı duymayı öğrenerek, ilişkilere emek vererek, her şeyi değiştirmenin elimizde olmadığını bilerek o kendinizi sıkışmış hissettiğiniz hayatınızdan çıkarak rahatlamaya başlarsınız.


Bilmemiz gereken şey; hayatın dizginleri bir yere kadar elinzidedir. O bir yer de kaderin hükmünün olduğu yerdir. Hayatta kader denilen şey olduğu gibi şans diye bir gerçek de var. Hani o hepimizin bizi bulmasını istediğimiz hatta kuş üzerimize kakasını yaptığında buna bayağı sevindiğimiz kendimizi şanslı hissetmemiz, ümitlenmemiz var ya, işte o şansın kuşun kakasıyla geliyorum diye ümitlendirmesi bile insan için değerli bir şey. Buradan nereye geleceğim, şansın ne kadar önemli ve değerli olduğuna, Şanslı olunca iyiliklerle güzelliklerle yoğrulduğunuzdan hayata güzel bakıyor, güzel yaşıyor, etrafa da güzellikler saçıyorsunuz ama hem aileden eksik hem kocadan eksik olarak yaşamın içindeyseniz işte o zaman işiniz zor oluyor. Hayat sizi zorladıkça kafalar karışıyor, alınganlık yüksek seviyeye çıkıyor, sonra başlıyorsunuz çiçeğe böceğe kendinize kadere kızmaya, öfkelenmeye "o niye öyle yaptı, onun kocası ona onu aldı benimki bana niye almadı, o onu niye öyle dedi, niye demedi zaten ailemle de hep sorunluyum" diyerek önce kendinize sonra da haliyle domino etkisiyle eşinize, çoluk çocuğunuza hayatı zehir edebiliyorsunuz. Aslında her şey ailenin size verdiği ya da veremedikleriyle başlıyor, buna kocadan gördükleriniz ya da göremedikleriniz de eklenince hayat sizi bir karmaşıklığın içine çekmeye başlıyor. Bu karmaşadan çıkmak beklentilerinizi düşürmekle, kendinizi eğitmekle, olanı kabul etmekle mümkün olur. Beklentilerinizi büyüttükçe mutsuzluğunuz artar. Bunun için kimsenin hayatıyla kendi hayatınızı, eşinizi, evinizi kısacası hiç bir şeyinizi mukayese etmeyeceksiniz. Bu aptal aptal yaşayın demek değil tabi... İyi bir eşiniz var ama imkanları kısıtlı ise bu durumda eşinizi bir arkadaşınızın eşiyle, onun yapıp etmeleriyle mukayeese etmek demek doğru yerden bakmak değil. Yukardaki satıra ithafen. Yani size allanıp pullanarak gösterilmeye çalışılan çokça şey dışardan göründüğü gibi değildir. Dışardan "eşim şunu" aldı diye allayıp pullayan kadınlar o alınan hediye için günlerce dil döktüğü kısmını anlatmazlar. Diyeceksiniz ki erkekler hiç mi hediye almayı bilmez? Bilenler vardır, ya ilişkileri yenidir ya yeni evlidirler ya bir şeyleri örtmek istiyorlardır ya da eşleri beyinlerini yemiştir, triplerle uğraşmamak içindir. Diğer şık istisnalar da bu gerçeği değiştirmeye yetemeyecek kadar azdır. O yüzden ona buna bakıp kendi yaşamınızı, eşinizi, yaptıklarını-yapamadıklarını gözünüzde büyütmeyin. Eşinizin ailesinden bir şeyler istemesine gelirsek... Bir evladın ailesine bir şeyler diyebilmesi onun ailesinin ona verdiği rahatlık güven ve değerle de alakalıdır. Kişi bunları hissedemiyorsa davranışları da çekimser ve tutuk olabilir. Gurur yapabilir. Yani imkanlar ne kadar kısıtlıysa dil de o kadar kısa olabilir. Eşinizin bu gururlu yanını değerli buluyorum, yüzsüz olmasındansa dozunda gurur daha değerlidir. Kendi çaba göstermek zorunda kalacaktır ve aile size bir şey verecekse sizin bunun bir kısmını ödeyebiliyorsanız ödemeniz o size verileni daha çok sizin hissetmenizi sağlar.


"Hiç bir yere hiç bir kimseye kök salamadım" demenize gelirsek... Öyle birinde bir yerde hemen kök salamıyorsunuz yavrum, hayatta her şey bir çaba, emek karşılığı. Birinde kök salmak ona derinden bakmak, onunla ilgili olana hassasiyet göstermekle, ilgilenmekle, önemsemekle mümkün olur. Birilerinde kök salmak istiyorsanız bütün bunların yanı sıra soumluluklarına sahip biri olacaksınız. Siz sevdikleriniz için gerçekten fedakarca emek verdiğinizi düşünüyor musunuz? Bir şeyler beklemeden yaptığınız iyi güzel davranışlarınız var mı? Sevgiyle yapıp etmedikleriniz karşınzıdakinde hep eksik kalacaktır. İnsanlar bedenleriyle bazen de istemeden de olsa ufacık bir sözleriyle gerçek kendilerini ele verirler. Yani yavrum yaşamda her şey içine sevgi, iyi niyet katınca anlamlı ve değerli oluyor. Ben yazdıklarınızı okuyunca hayatınızı fazla yüzeysel yaşadığınızı gördüm. Sizin güzel çocuklarınız var, o çocukların annesi bu kadar küçük dertlere yenilecek mi? Ölmekten bahsediyorsunuz. Çocuklarınızı nasıl bırakmayı düşünebiliyorsunuz? Üzüldüm. İnanamadım. Bir anne olarak, eş olarak kendiniz için silkelenmeli ve yaşamınızdaki güzellikleri görmelisiniz. Bir yardım alabilirsiniz yavrum, bunda çekinecek bir durum yok, ihtiyaç günümüz Türkiyesi'nde. Ülkemizin uzun zamandır hayat pahalılığında, çokça insan madden zorlanıyor. Bir siz bunları yaşamıyor olduğunuzun bilinci içinde yaşamınızı daha da zorlaştırmamalısınız. Başkaca çalışan kadınların paraları kendilerine harcadığını sizin paranızın evin masraflarına gittiğini belirtmişsiniz. Ne iyi çalışıyor ve kazanıyorsunuz, alabiliyorsunuz, ödeyebiliyorsunuz. Diğerlerine gelirsek. Herkes kendi yaşamından sorumlu. Bugün paranızı kendi zevkiniz için harcayamayabilirisniz ama yarın, yarınlar diye ümitli bir zaman dilimi var yavrum. Bugüne emeğinizle hakkını verin. Kalbinizle yaşama güzel bakmayı öğrenirseniz yaşam da size mutlaka güzel bakmaya başlayacaktır. İnanın.


Sevgiler sevgili okurlarıma...



Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.

İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.