Kendi ellerimle mutluluğumu mahvettim

Lütfen Yeşim Hanım, bana yardım edin. Şu an ne yapacağımı bilmiyorum. Ne ablam ne de annem var, kimsem yok. Zor bir durumdayım. Amacım kendimi haklı çıkarmak değil, kilitlenip kaldım. Kendime bir bahane aramıyorum; ne olursa olsun, yaptığım şeyi yapmamalıydım. En büyük günahı işledim ve çok iğrenç, kirli biriyim. Bu dünyada hiçbir şeyi hak etmeyen, mutlu olmayı hak etmeyen biriyim. Eşimle neredeyse 10 senedir evliyiz. Dünya tatlısı bir oğlumuz var, 7 yaşında. Çocuk 4 yaşına gelene kadar çalışmadım, evde oturdum. Çok maddi sıkıntılar çektik; kiradan başka kiralık eve taşındık. Oğlum 4 yaşına gelince işe başladım, bir otelde garson olarak. Orada biriyle tanıştım; bana ilgi gösteriyordu, ben de aldandım ve ona kendimi verdim. 2 sene gibi konuştum, buluştum. O zaman ne yaptığımı düşünmedim, ne yapıyorum diye sorgulamadım. Şimdi geriye dönüp baktığımda, nasıl yapmışım diye düşünüyorum. Aptalım, salağım. Bir sapık, iki üç güzel kelime söyledi diye aldandım. Beni seven ve bana güvenen eşime ihanet ettim, onu sırtından bıçakladım. Ben bir katilim; aşkımı, en yakın adamımı ve oğlumu diri diri öldürdüm. Onları hak etmiyorum. Şu an pişmanım ama son pişmanlık neye yarar? Boşanıp gitseydim, çok aşık olsam bile aldatma hakkım yoktu. 1 sene oldu, o adamdan ayrıldım. Kötü biri olarak çıktı; tanımadan, etmeden, ilk görüşmede kendimi verdim ona. O zaman beynim hiçbir şey hissetmiyordu; evde çocuk ve eşim, ben ise dışarıda o adamla birlikteydim. Şimdi aklıma geldikçe nasıl yaptım diyorum. Nasıl kalpsiz biri olduğumu anladım. Çocuk 1-2 yaşındayken eşim gece gündüz çalışırdı, eve gelmezdi; hep yorgundu. O zaman çok üzülüyordum, kin tutuyordum. Bana ilgi göstermiyordu. Çocuğu kreşe verince, eşim akşam çalışmaya başladı. Sabah çocuğu kreşe bırakmak için ben de sabah çalışmaya başladım ki akşam çocuğu alayım. Bu zamana kadar da öyleyiz, birbirimizi görmüyoruz. Cinsel ilişki yok, sohbet yok. Sadece ev işleri ve çocuk var. Ama eşim çok iyi bir insan, hiç kötülüğü yok. Dürüst biri, aklının ucundan bile geçmez onu aldattığım. Mutlu gibiyiz. Ne istesem, elinden geleni yapıyor. Çocukla en çok o ilgileniyor, çok seviyor. Ama ben onu aldattım; ailemi kirlettim, kendi ellerimle mutluluğumu mahvettim. Şimdi düşünüyorum, o zaman neden bir an bile düşünmedim ne yapıyorum diye? Çocuğum bile aklıma gelmedi. Kötü bir şey yaptığımın farkında bile değildim. Tüm suç benim. Çok iyi, muhteşem bir kocam var diye kimseye haykıramıyorum. Eski fotoğraflarımıza bakıp ağlıyorum; çok mutlu günlerimiz geçti ve hepsini ben kirlettim. Kocama söyleyemem, kaldıramaz. Diğer adamla da iletişime geçip, neden her şeyi anlatıyorsun diye konuşsam mı bilmiyorum. Beni kullanmış sadece, arkamdan dalga geçmiş. Artık hasta oldum, düşünmekten ne yapacağımı bilmiyorum. Eşim gerçeği öğrenmeye hakkı var mı bilmiyorum. Saklayıp söylemezsem, en azından acı çekmez; çünkü benden beklemez. Bebeği gibi sevdi beni, yıkılır, toparlayamaz. Başkasından öğrenirse ne yapacağım? Yalan mı söyleyeceğim? Bunu düşünmekten delirdim. Eşim de çok soğudu hayattan, benim yüzümden. "Mutlu olamıyorum," diyor. Yeşim Hanım, şu an boşansam da eşimden, ikimiz de mutlu olamayacağız. Çünkü ne onun ne de benim gidecek yerimiz yok. Artık bir çare bulmalıyım; çünkü evdeki eşyalar, kıyafetler bile bana kötü bakıyor gibi. Onları bile hak etmiyorum. Saygıyı, sevgiyi, hiçbir şeyi hak etmiyorum. Neden geldim bu dünyaya? Artık kendimi öldürmek istiyorum, özgür olmak istiyorum. Sabretseydim, şu an maddi durumumuz da düzeldi. Hem onu seviyorum hâlâ. Önceden çok güzel günlerimiz geçti, çok gezdik. Annemi, anneannemi ve dedemi gezdirdi, onlarla ilgilendi. Ben bu adamı hak etmiyorum, onun sevgisini. Oğluma yazık. İlerde duyulursa "Annesi böyle" diye, ya da eşim duyarsa yıkılır. Kendini, beni, çocuğu hepimizi öldürür. Ona bu acıyı yaşatmak istemiyorum. Öte yandan, birlikte olduğum kişi çalıştığım yerde diğer çalışan arkadaşlarına her şeyi anlatmış. Bunu duyunca şok oldum. Biri gelip, "İstersen işten ayrıl" dedi. Her ne yaptıysak, hepsini anlatmış. Eşimin kulağına giderse, inkâr edeceğim. Ona bu yük çok ağır olur. Biz hep çocuk ve ev derken kendimizi unutmuşuz. Keşke aldattığım günler hiç yaşanmasaydı, eşimle mutlu olsaydım. Keşke ölseydim, aldatmasaydım. Keşke ayaklarım kırılsaydı da o buluşmaya gitmeseydim. İki üç güzel şey söyledi diye inandım, güvendim. Eşimle hiç cinsel ilişkiye neden girmedik, onu da bilmiyorum. Belki birbirimizi göremiyorduk, ondan. Ama her şeyin bir çaresi var. Ben ise ona küsmeye, onu suçlamaya hakkım yok. Önce boşansaydım, ondan sonra ne yapıyorsam yapsaydım. Şu an vicdan azabı çekiyorum. Keşke hayatımda o aldattığım günler ve yıllar olmasaydı. Silip atabilsem... Her gün düşünüp ağlıyorum. Pişmanım. Boşansam yalnız ne yapacağım? Çocuk ne olacak? Zaten gelmişiz 30-40 yaşına. Hem benim de ailem yok. Annemi kanserden kaybettim, babamı ise hiç tanımadım. Doğmadan önce boşanmışlar, şu an hayatta değil. Eşimin de kimsesi yok. Ya her şeyi anlatıp kendi hayatıma son versem? Mutlu olma hakkım var mı hâlâ? Dayanamazsam, her şeyi mektup olarak yazıp kendi hayatımı bitireceğim. Oğlum ne olacak?


Yeşim Tijen'in cevabı:


Elinde makasla giderler bir gülü sevmeye...


Merhaba sevgili okurlar. Evet, gülü sevebilmek, ellerine alıp dokunabilmek için dalından hiç acımadan keserler. Sonrasını düşünmezler; güle ne olacak, kuruyacak mı, önemli olan o gülün zevkine varmaktır. Çünkü içlerinde sevgi yoktur, vicdan yoktur. Bunun tek açıklaması budur. Kalbiyle bir çiçeğe bakan hiç kimse gülü dalından kesemez, koparamaz. Kalbi olmayanlar, bedeniyle yaşayanlar bu makası ellerine alır ve gülü acımadan keserler. Ama biliyor musunuz sevgili okurum, gül yeniden sürgün verebilir. Yeter ki güneş açsın, yeter ki kökleri olsun.


Sizin bitirmiş olduğunuz ilişkinize rağmen hâlâ bir toprağınız var. Çektiğiniz acılardan, unuttuğunuz, ihmal ettiğiniz bir yuvanız var. Size güneş gibi ışığını, sıcaklığını verecek olanlarsa eşiniz ve çocuğunuz. Aslında hiç yalnız değilsiniz. Bir de sizin kendiniz var. Kendinize ne kadar hakaret etseniz, ne kadar pişman olursanız olun, yaşadıklarınızı değiştiremezsiniz. Ancak bundan sonrası... İşte bundan sonrasını değiştirmek elinizdeyken neden değiştirmeye yanaşmıyorsunuz? Neden pişmanlık, öfke, keşke ve acı içinde kıvranıyor, ölümü bile düşünüyorsunuz? Kendinize kızmanız, bağırmanız neyi değiştirebilir? Sizi daha fazla çukurun içine çekmekten başka neye yarar? Sizin depresif bir beyine değil, uyanmış bir beyine ihtiyacınız var.


Yazdıklarınızın bazılarına katılıyorum: Sevgisiz, ilgisiz, doğrunun ve yanlışın öğretilmediği bir ortamda büyütülmek sizin suçunuz değil. Ama artık hayatın, demeyeceğim, insan müsveddelerinden birinin çirkin yüzünü görerek hayatta nelerin değerli, nelerin değersiz olduğunu acı bir tecrübeyle öğrenmiş oldunuz. Şimdiden sonra kendi yıkıntınızın içinden önce kendiniz, sonra aileniz için çıkmak zorundasınız. Bu, sizin kendinize borcunuz. Rabbim size iyi, çalışkan, dürüst bir eş ve güzel bir evlat vermiş. Onların kıymetini bu hâlinizle bilebilir misiniz? Sıkıntı vermeye devam ediyorsunuz. Lütfen artık aklınızı başınıza almalısınız; bir an önce ayağa kalkmalısınız.


Yaşamış olduklarınız sizi kamçılamalı. Bu aciz, çaresiz duruşunuzdan silkelenmelisiniz. Bir kadın ve bir anne olarak yaşadıklarınıza üzüldüm. Yazdıklarınızdan çok etkilendim. Bir kısmını buraya aktardım. Bir hemcinsim bunları yaşamamalıydı. Güzel sözlere kanıp kendini bu hâllere düşürmemeliydi. Ama bir ölene, bir olana çare yok. Ondan sonrası sizin aşabileceğiniz bir durum. Bu şekilde kalamazsınız. Bir düştünüz, canınız çok yandı, etraftan düştüğünüzü gördüler diye çok utanıyorsunuz. Ama düşen insan o düştüğü yerde kalırsa utanmalı. Ayağa kalkarsanız, canınızın acısını unutmaya başlayacaksınız. Bu da yaşamdan kaçmakla değil, yaşamda var olmakla, yeniden kendinize, eşinize, çocuğunuza sarılmakla, sorumluluklarınıza sahip çıkmakla mümkün olabilir.


Siz ne yapıyorsunuz? Bir haftadır yıkanmıyor, bir haftadır aynı giysileri giyiyorsunuz. Yağlı saçlar, bakımsız hâlleriniz ve kokan kıyafetinizle kimi cezalandırıyorsunuz? Kendinizi mi, başkalarını mı? Kendinizi daha fazla kötü duruma düşürüyorsunuz ve bu hâlinizle ailenizi cezalandırmaya devam ediyorsunuz. Sizin bu hâlinizi gören eşinizin, çocuğunuzun nasıl hissettiğini hiç düşünmüyorsunuz. Ailemi düşünüyorum diyorsunuz ama kendi konfor alanınızdan çıkmıyor, kılınızı kıpırdatmıyorsunuz. Diğer görenler ne diyebilir? "Kadın adamla birlikte oldu, kendini ne hâle getirdi," başka bir şey demezler. Zavallı olarak görürler. Bunu ister misiniz? Yoksa eşiyle, çocuğuyla ilgili, içi şu an ağlasa da gülümsemeyi bilen, ailesine güven veren biri mi olmak istersiniz? İş yerinde de işini en iyi şekilde yapan, temiz pak giyinen, insanlarla mesafeli bir kadın olmak mı istersiniz?


Sizin bu durumunuz, kadın okurlarıma bir örnek. Kimse kimseye bedavaya güzel söz söylemez. Güzel sözler duyduğunuz kişi, sizin bedeninize taliptir. Hiçbir güzel söz, o bedene yetmez. Verilen bedene yetemez. Umarım, güzel söz söyleyenlerin ardındaki art niyetin farkında olunur. Hayatın içinde nice örnek var.


Tekrar size dönersem, kendinize halen yaşattığınız bu karanlıkta daha ne kadar kalacaksınız? Bu karanlığın size bir faydası olabilir mi? Düşünmenizi istiyorum. Artık aydınlığa çıkmalısınız. Kocanızı, çocuğunuzu düşünüyorsanız, bu yaşadıklarınız için çok acı çekiyorsanız bile isteye karanlığınıza daha çok gömülmemelisiniz. Bu hâlinizle onların dünyasını da karartıyorsunuz. Çocuğunuza, eşinize de karanlığınızı yansıtıyorsunuz. Bu hak mı? Kıymetini anladığınız hayata böyle mi davranılır? Tam tersi, o iyi kocaya, o güzel evlada iyi bir anne, iyi bir eş olmak için daha çok emek vererek insan hatalarını telafi etme yoluna gider. Siz hem eşinizi düşündüğünüzü, onu sevdiğinizi söylüyor hem de hiçbir çaba sarf etmiyorsunuz. Hiç doğru davranışlar içinde değilsiniz. Bu, hayatınızdaki yanlışlara devam etmek olmuyor mu sizce de? Artık doğru adımlar atmalısınız.


Kadınlar kendi güçlerinin neden farkında olmuyorlar biliyor musunuz? Onlar, bir şey yapmaya, içlerindeki o gücü görmek için adım atmaya kalkmadıkları için. Siz de şimdi acı çekmeyi, kendi gücünüzü görmeye yeğleyenlerdensiniz. Kolayı seçiyorsunuz. Yazık sizin çocuğunuza, yazık sizin eşinize. Eğer bu hâlinizle kalmaya devam ederseniz, benim sizin aileniz için diyeceğim bu olacak: YAZIK! O adam değil de, siz ailenize yazık etmiş olacaksınız çünkü zavallı bir kadın olarak kalmaya devam ediyorsunuz. Benim de tahammül edemediğim budur: insanın potansiyelini kullanmaması, acizliğe sığınması.


Bu çirkin adamın etrafta sizinle olan ilişkisini anlatması sizi daha çok yıpratmış maalesef. Bazı erkekler böyle iğrençler. Hayatlarında başka marifetleri olmadığı için bir kadını kandırmayı, yatağa atmayı kendileri için marifet, başarı sayıyorlar. İnanın, bu son yıllarda kadınlara, çocuklara, hayvanlara yapılan istismarlardan midem bulandı. İğreniyorum. Siz yaşadıklarınızla evet, etrafa karşı çirkin bir duruma düşmüşsünüz. Ama bu çirkin konuşmalara dik durarak, kimseye fırsat verecek hareketlerde bulunmayarak, işinizi hakkıyla yaparak ve bu konuda konuşmak isteyenle muhattap olmayarak kendinizi yeniden inşa edebilirsiniz. Tabii ki bunlar sizin için kolay olmayacak ama böylesi zorlukları ancak dik durarak aşabilirsiniz, eğilerek değil. Kendinize yeniden sahip çıkarak aşarsınız. Ancak sizinle yazışmalarımda hiç oralı değildiniz, sadece çektiğiniz acıyı, pişmanlığı anlattınız. Tamam, Yeşim Hanım deneyeceğim ya da kararlı bir şekilde yapacağım diyemediniz. Siz neden hâlâ kendinize sahip çıkmıyorsunuz?


Eşim öğrenirse öldürür diyorsunuz. O zaman, öğrenmemesi için dikkatli olmalısınız. Ancak bu halinizle devam ederseniz, eşiniz "Bu kadına ne oldu?" diye düşünmeye başlayacak. "Bana söylemediği bir şey mi var acaba? İş yerine gidip araştırayım, sorup soruşturayım," diyebilir. Bunu düşünemiyor musunuz? Bunun farkındalığıyla, dünde yaşanmaması gereken ne varsa orada bırakıp bugüne dönmeli ve bugünün hakkını vermeye başlamalısınız. Başka türlü iyiye dönüşemezsiniz. Buna mecbursunuz; bir aile faciası çıksın istemiyorsanız, hepinizin hayatını mahvetmemek için bir an önce kendinizi toparlamalısınız. Bugünde yaşamaya başlayarak, hayatınıza yeniden sarılıp eş ve anne olmaya başlayacaksınız.


Diğer şekilde, depresif halinizle ancak eşinizin şüphelerini artırırsınız. Size iş yerinizi değiştirin bile diyemiyorum, çünkü bu, kendinizi toparlayıp eş ve anne olmaya başladıktan sonra yapabileceğiniz bir şey. Hani hep bir gün o adam sizi tehdit eder, üzüleceğiniz bir harekette bulunursa hemen polise gidin. Sakın korkmayın, olur mu? Şimdiden "ya öyle bir şey olursa" diye korkmanız, olacağı varsa böyle bir şeyi engellemeyecek. Bunun bilinciyle, olabilecekleri yarınlara ve polise bırakın. Kendi başınıza sorun çözmeye kalkmayın; niyeti kötü olan insanla baş edemezsiniz.


"Koşmak zorundasın, devrilen atı vururlar" demişler. Ne acı bir söz değil mi? Ama çok şey anlatıyor. Bu halinizle kalınca, üçünüzün hayatı da koşamayan atların başına gelen gibi kötü olacaktır. İnsan hata yapan bir varlık; mühim olan o hatadan dönmesini bilmektir. Siz bunu anlamışsınız. Şimdi daha fazlasını biliyor ya da bilmiyorsanız, size yazıyorum: Kendinizi ve ailenizi yok etmeyin. Eşinizin ve sizin kimsesiz geçen çocukluğunuzu sakın çocuğunuza yaşatmayın. Lütfen beni duyun yavrum. Eğer kendinizi toparlamaya başlarsanız, bugünleri aşacaksınız.


Dilerim, içinizde yaşadığınız bu savaşı olumsuz, kötümser düşünceleriniz değil, siz kazanırsınız. Kendiniz için, çocuğunuz için elinizden gelen sadece acı çekmek mi, yoksa elinizden geleni yapmak mı? Elinizden geleni yapmak için hâlâ neyi bekliyorsunuz? Sizi sizden başka kimse iyileştirmez. Güzel düşüneceksiniz, yarınlardan hâlâ umut etmeye hakkınız var, umut edeceksiniz. Her şeyi yeniden güzelleştireceğim, bunu yapacak gücüm var diyeceksiniz.


Hadi, ne duruyorsunuz? Hemen şimdi o kötü düşünceleri aklınıza geldikçe kovarak, yeniden yaşama tutunmaya ve yaşamaya başlamalısınız. Her aklınıza kötü düşünce geldiğinde o düşünceleri kovun, ana geri dönün. Her şeyi bu şekilde davranarak yeniden, ancak siz yeşertebilirsiniz. Kendinizi ailenize emek vererek, sevginizi vererek tedavi etmenizi öneririm.


Atacağınız adımın hayatınıza neler getireceğini düşünmeden, insanları kendiniz gibi bilince ya da ahlaki değerlerden habersiz olunca, insan hataya düşebiliyor. Hatadan dönmek de önemlidir. Ama sadece dönmek yetmez; kendinizi yeniden yapılandıracaksınız. Defalarca yazımda bunu vurguladım. Çözümünüz, sizin yeniden yeşermenizdir. Bunu anladığınızı ve atmanızı istediğim adımları atacağınızı umuyorum. Yeterince acı çektiniz, ağladınız, günlerinizi kararttınız. Artık kendinizle ilgili yasınızı geride bırakmalı ve hayatınıza, kocanıza, çocuğunuza dört elle sarılmalı, yaralarınızı ailenize olan sevginizle, ilginizle sarmalısınız.


"Keşke"nin bugüne dek kimseye faydası olmamıştır. Bugüne yalnızca üzüntüden ve kendini eksik hissetmekten başka bir şey getirmez. İnsan, ne zaman aklını kullanarak yaşamda hareket ederse, işte o zaman keşkeler hayatından yok olmaya başlar. Bir sihir dokunur yaşama. Siz de duygularınızı bir kenara bırakın. "Keşke" dememek için artık yapmanız gerekenlerin farkında olarak hayatınıza aklınızla yön vermeye başlayın. İşte o zaman, hayatın aklınızla nasıl güzelleştiğini göreceksiniz.


Güzel, ümit dolu günler koydum buradaki satırlara; öyle laf olsun diye değil, aklınızla hareket ederseniz yaşayın diye yavrum.


Sevgiler, sevgili okurlarıma.


Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.

İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.