Yarım saat sonra Bahadır, Atalay’ın terasındaydı. Atalay yeni sevgilisinden bahsedip duruyordu. Ortak bir arkadaşlarının ofisinde tesadüfen karşılaşmışlardı. Hem güzel hem akıllıydı. Ciddi görüntüsünün altında esprili bir kişiliği vardı. İş dünyasını yakından tanıyordu. Atalay’a daha ilk günden yatırım yaptığı kâğıtlara dair birtakım önerilerde bulunmuştu. Sanki üç gündür değil de yıllardır birbirlerini tanıyor gibiydiler.
“Eee... Arkadaşı da onun gibi güzel mi bari?”
“Ben tanımıyorum ama senden bahsedince, beraberinde bir arkadaşını getirebileceğini söyledi.”
“Daha üç gün olmuş, sen kızla yalnız kalmak istemiyor musun? Niye beni, onun arkadaşını çağırdın ki?”
“Oğlum mekân benim, siz ikiniz misafirsiniz, en çok birkaç saate gideceksiniz. Böylesi daha şık. İş konuşmaya başlayıp sonra hafifleyeceğiz.”
Atalay göz kırparken, Bahadır bunu daha önce hiç düşünmediği için bir an hayıflandı. Sonra içinden “Benim tarzım bu değil” diye geçirip kendini rahatlattı.
Bir buçuk saat kadar sonra kapı çaldı. Bahadır, ayağa kalkmak için arkadaşının misafirleriyle birlikte salona girmesini bekledi. Ancak Atalay’ın yanında sadece sevgilisi vardı.
“Tanıştırayım... Nilay... Bahadır...”
Elini uzatan Nilay’ın yüzündeki alaycı tebessüm karşısında Bahadır, renk vermemeye çalıştı. Söylediğine bakılırsa, toplantısı uzayan arkadaşı biraz gecikecekti. Ancak bunun doğru olmadığını ikisi de biliyordu.
“Nilay, üniversitede doçent.”
“Öyle mi?”
“Evet. Yabancı piyasalar konusunda uzman, ayrıca yatırım araçları üzerine çalışmaları var.”
“İlginç...”
“Özel sektörde birkaç firmaya danışmanlık da veriyor.”
Nilay söze girdi.
“Bir ay öncesine kadar daha fazlaydı. Fakat verdiğim hizmeti hak etmeyenlerle ve sahtekârlarla yollarımı ayırmak zorunda kaldım.”
Bahadır ilgiyle sordu:
“Sahtekârlar derken...”
“Kanun dışı iş yapanlar...”
Atalay içecekleri tazelemek ve atıştırmalıklara takviye yapmak için içeri girerken, Nilay ne çalan ne de mesaj gelen telefonuna baktı.
“Ah.. Arkadaşım bu akşam bize katılamayacak, özür diliyor. Kusura bakmayın.”
Sonra alaylı yüz ifadesini gizlemeyerek kadehinden bir yudum aldı, başını gökyüzüne kaldırıp çığlık atarak uçuşan martılara baktı. O kolundaki saate bakıp gülümserken Bahadır’ın cebindeki telefonun hareketlendiği duyuldu. Bahadır gelen mesajı okurken Atalay elinde tabaklarla terasa döndü.
Ayaklanan Bahadır klasik kalkışını yaptı.
“Atalay benim kalkmam lazım. İş mevzusu...”
O lafını bitirmeden Nilay bir kahkaha attı. İki erkek şaşırıp telefonuyla meşgul gibi görünen Nilay’a baktılar.
“Affedersiniz... Kuzenimin esprili mesajına güldüm.”
Ayağa kalktı.
“Çok memnun oldum. Tekrar görüşmek üzere...”
Atalay, Bahadır’ın elini tırnağıyla çizdiğinin farkında değildi.
Bahadır’ın “iş mevzusu” dediği, gizemli numaradan gelen mesajda şöyle yazıyordu:
“Çıtırı yollayıp çapkınlığa mı çıktın kabak kafanla?”
Bahadır arabasına koşar adımlarla bindi. İzlendiğine inandığı için evine varana kadar dikiz aynasından peşinde kim var diye bakıp durdu. Ancak onu takip eden bir araba yoktu. Otoparka girerken, otoparktan asansöre yürürken, asansörde yukarı çıkarken, hatta kilitli kapıyı açıp eve girerken tedirgindi. Eline kapının yanındaki şemsiyeyi alıp bütün lambaları açarak evin her yerini kontrol etti içeride bir var mı diye.
O gece bir daha mesaj gelmedi.
Ertesi sabah erkenden uyanıp tıraş olduktan sonra kafeye gitti. O sabah hava yağmurlu ve biraz serindi. Bahadır içerideki masalardan birine oturdu. Kahvesi masasına henüz gelmişti ki, kapıdan içeri Nilay girdi. Yavaş yavaş yürüyüp Bahadır’ın yanına geldi. Bir süre ayakta bekledi. Bahadır göz göze gelmekten çekindiği Nilay’a hiç bakmadan, yanından geçen garsona gönülsüzce,
“Hanımefendiye de bir sade kahve lütfen.”
Nilay oturdu. Çantasından çıkardığı flaş diski masaya, parmaklarını da flaş disk’in üzerine koydu.
“Üzerinde jartiyerle power point sunumu hazırlarkenki hallerini...”
Kahvesi gelince sustu, garson gidince devam etti.
“... üniversitedeki arkadaşların, hocaların, bölüm başkanın, dekanın, rektörün görsün ister misin?”
Bahadır flaş diske bakıyordu.
“Hatırladın mı? Sen söylemiştin bu sözleri.”
Bahadır sıkıntıyla pencereden dışarı bakarken Nilay flaş disk’i ona doğru itti.
“Elinden geleni ardına koyma.”
10. bölüm 1 Haziran 2018 Cuma hthayat.haberturk.com’da...
YORUMLAR