Hasta çocukla Heidi'nin dağlarında
Bizim çocuklar hastalıktan kırılıyor. İki hafta önce yağan kardan sonra Uzay’ın okulunda bir nevi yaprak dökümü yaşanmaya başladı. Çocuklar ardı ardına ateşlendi… Koyulan teşhislerden bazıları gerçekten korkutucu: Zatürree başlangıcı, Domuz gribi, Beta virüs…(bu hastalıkların detaylarına daha sonra gireceğim... Bu bir seyahat yazısı şimdilik.)
Uzay da bu hastalıklardan nasibini aldı. Bir sabah gözleri akarak uyandı ve bunu yüksek ateş izledi. Çok önceden yapılmış seyahat planımıza iki gün kala başladı bu belirtiler. Ihlamur, bal, sarmısak, portakal suyu vasıtasıyla biraz düzelme umarak ve uçak biletimizin gününe kadar iyileşmesini dileyerek geçti günler. Sonuç hasta çocukla Heidi’nin ülkesi İsviçre’nin en büyük şehirlerinden olan Zürih’e doğru yola çıktım. (Biraz fazla cesur gibi gözükse de vardığımız yerde çok yakın bir arkadaşımda kalacak olmamız sayesinde bu kararı verdim. Otele gidecek olsak iptal ederdim seyahati.) Zürih’te hava beklenmedik derecede güzeldi. Şehir bizimki gibi beton ve binadan oluşmadığı hatta ormanın içine yerleştirilmiş birkaç eve benzediği için güzel havayı parklar ve sahillerde değerlendirdik. Uzun zaman önce kullanmayı bıraktığımız puset de epey iş gördü. Oğlan öğlenleri açık havada uyudu bu şekilde. İlk iki gecemiz epey zor geçti. Uzay’ın ateşi düşse de göz akıntısı ve öksürük zorluyordu minik bünyeyi)
Bu sefer yardımımıza evin yakınındaki eczane yetişti. Bizimkilerden farklı olarak İsviçre’de eczaneler tıbbi danışmanlık verebiliyor. Derdini anlatıyorsun ve sana bir soru soruyor: “Bitkisel tedavi mi istersiniz, kimyasal mı yoksa homeopatik mi?” işte duymak istediğim soru bu. Her hastalığa acilen antibiyotik tedavisi uygun görülen ülkem tıp dünyasından sonra bu sorunun kendisi bile bana ilaç gibi geldi. Hem Uzay’ın şikâyetlerini hem bana da bulaşan öksürüğü bitkisel ve homeopatik ilaçlarla tedavi etmeye başladık. Üçüncü günden sonra Uzay’da gözle görülür bir iyileşme oldu. İlaçlardan mı yoksa Zürih’in temiz havası da dışarıda uyuduğu uykuların etkisinden mi ayırt etmek güç. Bir ülkenin en büyük şehirlerinden birinde havanın bu kadar temiz, boş ve yeşil alanların bu kadar bol olması benim İstanbula formatlı aklıma sığmadı. (Biz iki ağacı koruyalım diye ortalığı ayağa kaldırırken adamlar ormanın içine şehir kurmuşlar. Belli ki bir TOKİ’leri yok.) Sonuç olarak dedesinin yanında yaşadığı dağ köyünden büyük şehire gönderilip orada sıla hasretinden hasta olan Heidi’yi anladım..
Missing converter: #haber#1018851#Zürih'te çocukla neler yapılabilir?#
YORUMLAR