İçe dönük-dışa dönük ilişkisi imkansız mı?
Uzun zamandır çiftlerle çalışan bir terapist olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Romantik ilişkilerde genellikle zıt kutuplar birbirini çekiyor. Buradaki zıt kutuplardan kasıt, rastgele birbirinin zıddı olan özellikler değil; özellikle içe dönük kişilikler ile dışa dönük kişilikler. Bu iki farklı kişilik yapısı arasındaki çekimin temelinde yatan en büyük etken, tarafların pek bilincinde olmadıkları bir tamamlanma arzusu...
Yaşamın her boyutunda yansımasını görebileceğimiz denge prensibi, romantik ilişkilerde de işliyor. İçe dönük kişilik (duygu ve düşüncelerine odaklanan, sakinliği ve sessizliği tercih eden, vb.) yapısına sahip bireyler, içten içe kendilerini biraz daha iyi ifade edebilmek, belki daha sosyal, cesur ve girişken olabilmek istiyorlar. Ağırlıklı olarak dışa dönük kişilik özelliklerini (sosyal, konuşkan, girişken, enerjik, vb.) taşıyan bireyler ise davranış ve tepkilerinden dolayı zaman zaman zorluklar yaşamalarından dolayı bir sakinlik, durgunluk özlemi içinde olabiliyorlar. Bu iki farklı yapıda insan fiziksel olarak bir çekim hissettiğinde ve romantik bir ilişkiye başladıklarında, ilk zamanlarda bu özlemlerini karşı tarafın tavır ve tutumları sayesinde bir nebze gidermiş oluyorlar. Bu durumu, Ay'ın Güneş'ten aldığı ışıkla dünyaya parlak görünmesi gibi düşünebiliriz.
Aslında iki taraf da biraz da kendisinde olmasını istediği ancak kişilik yapısını kolay kolay değiştiremediği için kendisine entegre edemediği özelliklerin keyfini çıkarıyor. Kalabalık arkadaş ortamlarında ya da başbaşa sakin ortamlarda daha çok zaman geçiriliyor, daha çok sohbet ediliyor ya da daha aktif programlar yapılıyor; sonuçta diğer kutuptaki özelliklere özlemi daha yoğun olan taraf, en çok uyum sağlayan taraf oluyor.
Ancak eğer bu iki kutup, aralarındaki çekim sonucunda orta noktada buluşmayı başaramazsa, bulunduğu yerden hiç kıpırdamayan tarafa doğru çekilen partner bir arada olmaktan artık eskisi kadar keyif almamaya başlıyor. Zıt kutupların çekimi son derece doğal ve anlaşılır bir hikaye başlangıcı sunarken, bu çekimin ivmesiyle gerçekleşen hareketlenme ilişkinin kaderini belirliyor. Eğer hareketin çoğunluğu hep aynı partner tarafından gerçekleştirilmişse, zıt kutupların çekimi zayıflıyor hatta birbirini itmesi bile söz konusu olabiliyor.
İnsanların çoğunda genellikle hem içe dönük hem de dışa dönük kişilik özellikleri bulunuyor. Ancak bunlar hiçbirimizde dengeli bir oranda ya da tamamen sadece bir kategoride bulunmuyor. Adeta bir yaşam görevi gibi, bir şekilde bizde az olanın karşı tarafta biraz fazla olduğu birini bulup bunu dengelemeyi öğrenmemiz gerekiyor. Uzun ömürlü ve sağlam bir ilişkinin formülü belki de burada saklıdır; Bizde olamayan özelliklerin uzaktan keyfini çıkarmak veya bir süre sonra bunları eleştirmek yerine başarabildiğimiz ölçüde kendimize de entegre ederek hem kendi içimizde hem de ilişkimizde dengeyi kurabilir ve ilişkimizin uzun ömürlü olmasını sağlayabiliriz.
Bu şekilde ifade etmesi kolay ancak uygulamada gerçekleştirmesi zor bir formül gibi görünse de, gerçekten imkansız değil kişilik özelliklerimizde ufak değişimleri başarmak... İçten içe özendiğimiz özellikleri, kendi özgün kişilik yapımıza uygun biçimde benimseyerek bir parçamız haline getirebiliriz. Bu çabanın karşıklı olacağını varsayarsak, zıt kutupların çekimi biçiminde başlayan bir ilişkinin bu bilinçli çaba ile bir süre sonra ne kadar renkli ve zenginleşmiş bir ruh kazanacağını tahmin edersiniz. İki tarafı da mutlu edecek gerçek uyum bu yoldan geçiyordur belki de...
                
                        
                        
                        
                        
                        
YORUMLAR