Önce çocuklar otursun
Büyükşehirde yaşamak zor.
Hele İstanbul gibi, nereye gitseniz binlerce insanla birlikte hareket ettiğiniz bir büyük şehirde var olmak ciddi bir mücadele. Biz yetişkinler için, çocuklar için ve hatta kediler, köpekler, martılar için de geçerli bu.
Doyma sayısını çoktan aşmış nüfusun yanı sıra, şehrin tasarımının insana göre olmayışı bu mücadelede büyük bir etken bana kalırsa. Şehir arabalar hareket edebilsin diye tasarlanmış durumda. İnsanlar evlerinde ya da başka binalarda dursunlar, arabalar şehrin içinde her yere girip çıksın. İstanbul'un şehir planından bize verilen mesaj bu. İşe git, eve dön. Hiç boşluk olmasın şehirde. Her yer insanla ve binayla ve arabayla dolsun...
Bir dokun bin ah işit oldu biliyorum. Hala İstanbul'da yaşayabilmemi, hayatımı küçücük bir hatta konuşlandırabilme serbestime borçluyum. Yaşadığım ve çalıştığım iki semtin dışına pek nadir çıkıyorum, vapur hariç toplu taşıma kullanmıyorum, kalabalık olan hiçbir yere gitmiyorum, haftasonlar evimden çıkmıyorum. Bunlar, benim kendi küçük küremde yaşayabilmek için aldığım korunma önlemleri.
Ben, sağlıklı ve yetişkin bir insan olarak bile bu kalabalık ve otomobil odaklı şehirde hareket etmekte zorlanıyorum. Pusetli çocukları, tekerlekli sandalyeli yaşlıları ya da bedensel herhangi bir engeli, şehirde yaşamasını zorlaştıran bir özelliği olanları düşünün. Onlar için hareket etmek iyice zor. Anne olduğumda, şehrin nasıl da pusetlere göre, çocuklara göre olmadığını idrak edip hayrete düşmüştüm. Bu şehir, zayıfları umursamıyor...
Bizim Elif (blogcuanne) ve aktivist Efsun Sertoğlu, 20.Kasım Çocuk Hakları gününde, şehrin, çocukların hayatını zorlaştıran, normalleştirilmiş başka bir konusuyla ilgili bir farkındalık kampanyası başlattı.
"Toplu taşıma araçlarında çocukların hakları ihlal ediliyor"
Çocukların birey olarak sayılmadığını, bir yetişkinin kucağına oturması ya da ayakta dikilmesinin beklendiğini, bunun onları yok sayan ve hor gören bir muamele olduğu görüşünü de ekliyor...
Toplu taşımadaki beklentiden yola çıkarak toplumuzdaki çocuğun haline genel bir giriş yapmak da mümkün. Hiyerarşide arabadan, binadan ve yetişkinden geride olan bir varlık çocuk. Belki de bunun farkına varmak her ailenin kıymetlisi, toplumun geleceği umudu çocukları çocukluklarında nasıl ağırladığımızı, oradan da şehir algımız içindeki insan unsurunun yerini düşünmeye varabilirz. (mazallah bir farkındalık filan doğabilir mesela)
Elif diyor ki:
"Neden önce çocuklar otursun? Çünkü:
1️⃣ Toplu taşıma araçları çocukların özellikleri ve ihtiyaçları düşünülerek tasarlanmıyor.
2️⃣ Çocukların hareketli alanlarda dengede kalabilmesi daha zor.
3️⃣ Kalabalık mekanlarda ayakta olmak ve arada sıkışmak çocukları tedirgin ediyor.
4️⃣ Çocuklar da yoruluyor.
5️⃣ Toplu taşıma araçlarında çocuklara öncelik verilmesi onlara saygısızlığı öğretmiyor."
Elif'in derdinden yola çıkarak bu yazdıklarım sizde herhangi bir karşılık bulduysa belki şu sayfadan kampanyaya destek vermek de isteyebilirsiniz:
Yeterli imza toplandığında İstanbul'un çocuk dostu bir kent olmasını istediğini ifade etmiş olan Ekrem İmamoğlu'na sunulacak.
Bütün bunları yazarken aklıma bu senenin başında Canay Atalay ile yaptığımız konuşma geliyor. Canay, Children Firts World vizyonunun öncüsü. Çocuklar için iyi olan herkes için iyidir, diye kısaca anlatabileceğim bu vizyonun detayları şu linkte var:
Yazıyı o röportajdan bir alıntıyla bitiriyorum:
"Çünkü biz belli ki sadece yetişkinlere göre bir dünya kurarak birsürü hata yaptık ve senelerdir kendi yaptığmız hataları düzeltmeye çalışarak yaşıyoruz."
aşk ile
d.
YORUMLAR