Biz rahatladık darısı diğerlerinin başına!
Pazartesi günü derin bir oh çektik! Taa ben 8 aylık hamileyken tuttuğumuz nefesi sonunda üfürdük!
O günü dün gibi hatırlıyorum...
Rutin doktor kontrolündeyiz, akşamın yedisi. Karnımın üzerinde jelli aleti dolaştırıyor doktor. Gezintisi uzadı... Yüzünün değişimi hoşuma gitmiyor. Doğal bir endişeyle; “Ne oldu, bir sorun mu var?” diyorum. “Aslında” diyor doktor, “Bunu söylemem ne kadar doğru olur bilmiyorum. Çocuğun sağ boyun kısmında bir şişlik görüyorum. Kistik bir yapıya benziyor!”
İşte o dakika kocam ve ben birbirimize bakıp gözlerimizle tuttuk birbirimizin nefesini...
Ertesi sabah karnımdaki oğlumu inceleyen bir radyoloji uzmanı da bu şişliğin mutlaka takip edilmesi gerektiğini ve ancak doğumdan sonra cerrahi bir müdahale yapılabileceğini söyleyince tuttuğumuz nefes tıkanıp kaldı orada bir yerlere...
Doğumdan sonra ultrasonlar, narkozlu MR’lar, defalarca yapılan muayeneler neticesinde, alanında uzman profesör Hasan Doğruyol (özelde değil, üniversite hastanesinde çocuk cerrahisi ana bilim dalı başkanı), kesin tanıyı koydu. Tahmin ettiği üzere; o mısır tanesi büyüklüğündeki şişliğin adı lenfanjiom’du.
O dönem lenfanjiom’la ilgili ne bulduysak okuduk. Doktorların dediklerini mütalaa ettik. Genetik falan değil... En basitinden; hücrelerin oluşumu sırasında, sıvı birikimi kistik bir yapıya dönüşüyormuş! Bla bla bla...
Gördüğüm fotoğrafları ise gözümden silmek için çok çabaladım. (Keşke göz kenarımda, gerektiğinde kullanmak üzere bir delete tuşu olsa....) Bizim durumumuz, fotoğraflardaki gibi ‘vahim’ değildi. Ancak müdahale edilmezse şişliğin büyüyerek soluk borusunu tıkama ihtimali vardı.
Ve karar verildi, beklemeye lüzum yoktu!
Oğlum henüz iki buçuk aylıktı, ameliyathane girişinde çığlık çığlığa ağlarken koparıldı kollarımdan. (Hala kulaklarımda duruyor o yankılanma...)
Yaklaşık dört saat sonra da kocaman sedyenin üzerinde kendinden geçmiş ve birtakım hortumlarla sarmalanmış olarak geldi. Minik bebeğim bitkin düşmüştü.
Hasan Hoca ameliyatın başarılı geçtiğini, ‘ahtopot’ gibi damarlara sarıldığı için operasyonun uzun sürdüğünü ama kisti temizlediklerini söyledi. Yine de kontroller yapılacaktı. Nüksetme riski görmezden gelinmeyecekti.
İşte... Pazartesi günü de altı aylık rutin kontrol için hastanedeydik. Hasan Hoca “Tamam” dedi; “Ultrason temiz! Lenfanjiom belirtisi görülmüyor. Bundan sonra kontrole gelmenize gerek yok! Siz takip edersiniz artık.”
Ve... Kuş olduk, kuş!
Derin bir oh çektik, aylardır boğazımıza takılı kalan nefesi bıraktık gitti! Lenfanjioma ait ne bilgi varsa, beynim otomatiğe bağlamış gibi hepsini bir alt klasöre hapsetti.
Ben bu konuyu size anlattım...
Çünkü; hamileyken gidilen doktor ve yaptığı kontrollerin ‘hayati’ olabileceğini hatırlatmak istedim. (Hastane sürecinde; aynı sorunu yaşayan çocuklardan biri iki yaşındaydı ve zamanında fark edilemediği için durum çok ama çok ciddiye binmişti.)
Çünkü; Türkiye’de çocukların yüzde sekseninde lenfanjioma rastlanıyormuş. Öğrendiğimde hayret etmiştim, yaygınlığını bilin istedim.
Çünkü; (çocuğumun ateşlenip bitkin düşmesine bile o günleri hatırlattığı için dayanamayan ben) kimselere anlatmak istemediğim üzüntümün geride kalmasına olan sevincimi ve mutluluğumu paylaşmak istedim.
Darısı bu sorunu yaşayan herkesin başına...
YORUMLAR