Yüz metrekarelik delilik…

“Anlat” dedim


“Nesini anlatayım!” dedi.


Sanki kimsenin duymasını istemezcesine bana doğru eğildi, sesini alçalttı, sırrını paylaştı: “Yüz metrekarelik delilik benimkisi... Dışarılardan, bile isteye içerilere taşınmış bir hayatın profili. Sağanak yağmurun altından kurtuluşun, sükunete eren hikayesi...”


“Ama senin gibi öyle çok kadın var ki!” diye itiraz edecek oldum.


“İyi ya işte, nesi ilginç o zaman?” dedi.

“Yahu, altı ay öncesine kadar koca bir şirkette deli gibi çalışıyordun, yorulduğunu söyleyip eve yerleştin...”

“Ne olmuş?” diye omuz silkti, “Şimdi de çalışmıyorum, evdeyim, eee!”

“Ben de onu diyorum, eee? Nedenlerini, nasıllarını, çıkışlarını, çöküşlerini, karmaşık hislerini. Hepsini anlat!”


“Çalışmayı bırakınca duvara toslamış gibi oldum, türünden bir şey mi duymak istiyorsun?”

“Neyse ne! Sen anlat hele...”

Derin bir nefes aldı; “Tesla’yı bilir misin?”


“Tesla mı?”


“Nikola Tesla, büyük mucit. Geçende onunla ilgili bir kitap okudum. Adam diyor ki; “Erdemlerimiz ve kusurlarımız birbirinden ayrılmaz, güç ve madde gibi. Onlar ayrıldığında insan bir hiçtir!” Bu kadar işte!”

“Hiç mi?” dedim.


Tebessüm etti. Arkasına yaslandı: “Evet, durumum bu, hiç! Çalışıyorken erdemlerim ve kusurlarım vardı. Şimdi sadece kusurlarımı görüyorum. Tesla’nın dediği gibi, şimdi bir hiçim!”

İçim çekildi. Karıştım. Soğudum. Üzüldüm.


“Anlatmamı istemiştin, anlattım işte” dedi.

“Keşke anlatmasaydın” dedim.


Not: Yukarıdaki diyaloğun gerçekleşmesinin üzerinden kısa süre geçtikten sonra arkadaşım yeniden çalışma hayatına döndü. Yüz metrekarelik evini ise sattı, çok daha geniş bir ev aldı.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.