Antikahraman!
Tarihte adı yaldızlarla süslenerek anılan insanlar vardır; kahramanlar!
Bir de lanetle hatırlananlar vardır; antikahramanlar!
Kahraman, yaşadığı dönemde algılanamasa bile, kahramanlığının bir gün mutlaka anlaşılacağından emindir.
Antikahraman, isminin bir gün kahraman olarak çağrılacağı hayaliyle yaşar.
Kahramanın zaafları; her yaptığını özünde insanlık yararına yapmak, yaratmak ve inşa etmektir.
Antikahramanın zaafları; şan, şöhret, şehvet ve şaşaadır.
Kahraman, zaafları için canını bile verebilir.
Antikahraman, zaaflarına sahip olmak için bir cana hatta canlara bile kıyabilir.
Uzatmayalım...
Rollerini oynayıp inanıldığı üzere cennet ya da cehenneme yollandıklarında büyük tartışmalar yaratsalar da, kahraman mı yoksa antikahraman mı oldukları daha yaşadıkları dönemde anlaşılır aslında!
Safını belirleyen ortaya dökülür...
Akıl ve mantık belirleyiciyse yanlışlar ve doğrular terazide tartılır, biçimlendirilir, anlaşılır, yorumlanır; kahraman ya da antikahramanın hakkı neyse üleştirilir.
Ama duygular, inançlar ya da insani çıkarlar belirleyiciyse, karar verenin işine gelene bakılır...
Kahramanın kahraman olması karar vericinin işine gelebilir, o zaman zaten sorun değildir.
Eğer kahramanın kahraman olması karar vericinin işine gelmiyorsa, yapılacak bellidir: Kahramanı kötülemeye yarayacak herhangi bir ayrıntıyı bulabilmek gerekir!
Peki, ya mevzu bahis olan antikahraman ise?
Karar vericinin işini yoluna koyabilmesi için antikahramanın kahraman olması gerekliyse?
İşte asıl mesele budur.
Çünkü kötüyü aklamak için kılı kırk yarmalıdır ve şu antikahramanın ille de cennetlik bir tarafı ortaya çıkarılmalıdır.
Gel gör ki bunu yapmanın da ispatlanmış kolay bir yolu vardır: Kötülükle saldırıp, var olanı çarpıtmak!
Uzatmayalım...
Kahramanı bir antikahraman olarak lekelemeye çalışmak edepsizliğin ve hayasızlığın dikalasıdır... Ama...
Antikahramanı bir kahraman olarak yüceltmeye çalışmak ziyadesiyle aptallıktır! Çünkü antikahramanın en bilinen huyu, nankörlüğüdür. Yani bugün kendisini yücelteni yarın ayakları altında ezebilir.
Kısacası...
Bugünlerde bu topraklara bir direniş hasıl olduysa, nedeni biraz da bunda aranmalıdır işte: Kahraman ve antikahraman meselesinde...
*****
Tencerenin düdüğü istim atıyor!
12 yaşındaki bir çocuğu akrep içine alıp; başına darbeler indiren ve tekmeleyen polisin aklından mı, vicdanından mı şüphe etmek gerekir?
Peki ya hangisi daha çok sızlatır içini; 12 yaşındaki çocuğun annesinin üzüntüsü mü, yoksa sol göğsünde sadece rozet taşıyan o polisin annesinin hüznü mü?
YORUMLAR