Ağaç kafalı olmak mı, beton kafalı olmak mı?
Neymiş? Ağaçlar sökülüyormuş! (Hımm... Gezi’nin yıldönümü geldi ya, iki çift laf edecek tabii...)
Düğmeye basılıyor, legal-illegal örgütler huzuru bozacak bir noktaya bu işi ulaştırıyorlar. (Herhalde legal dediği polis örgütü... İllegal dediği de orada kendiliğinden toplanan halk kitlesi... Ve şu lanet olasıca düğme, senelerdir hep var ve hep birileri o düğmeye parmak atıyor.)
O kadar hazırlıklı bir saldırı yapılıyor ki, aynı anda huzur, istikrar ve ekonomi hedef alınıyor. (Evet, haklı, polis son derece bilinçli bir şekilde çadırları yaktı. Hazırlık yapılmış olmalı çünkü sabahın köründe davrandılar. Bir gece önce elinde gitarlar şarkılarla söyleyen canım halkın üzerine saldırdılar.)
Borsa gerilemeye, faiz ilerlemeye başlıyor. İçeride şu ifadeyi kullanıyorlar “Tüketmeyin, ekonomi dursun.” (Doğru. Polis onca biber gazını rastgele pervasızca sallamamış mıydı? Ya şu TOMA’lardan haybeye su fışkırtılmamış mıydı? Görünürde su sıkıntısı olacağı söyleniyordu halbuki. İnsanlar, çok gaz kullanıyorsunuz, çok su harcıyorsunuz demişti hani, bu kadar tüketmeyin demişti hani... Onu söylüyor herhalde...)
Her gün sokaklarda şiddet, vandallık görüntüsü. Dünyaya sanki Türkiye’nin genelinde bir terör esiyor gibi servis ediliyor. (Yine çok doğru bir saptama. Polisin müdahaleleriyle ortalık nasıl da dumana boğulmuştu. Önüne geleni tekme tokat nasıl da toparlamıştı. Sanki polisin karşısında halk değil, eli silahlı teröristler vardı.)
Ana muhalefet, olayların büyümesi için kışkırtmalar yapıyor. Milletvekilleri aktif rol alıyor. Bakıyorsunuz erzak, para dağıtıyor. Polislere hakaret ediyor. (Yok, şimdi o kadar da abartmaya gerek yok. Ana muhalefet dediği gibi güçlü olsaydı olayların bu hale gelmesine zaten gerek kalmazdı. Ama şunda haklı, erzak ve para dağıtacaklarsa seçim zamanlarında dağıtmalılar. Hatta kömür diyeceğim ama Soma’yı alet ediyorum sanılır diye korkuyorum. Ama yeri gelmişken, Soma’yı unutmayacağız be...)
Yandaş medyaları her türlü yalanı yazarak insanları sokağa dökmek için elinden geleni yapıyor. (Yine katılıyorum. Neydi öyle ağaçla röportaj yapmalar falan, neyin kafasıydı hala çözebilmiş değilim...)
Malum işverenler, işveren örgütleri sorumsuzca açıklamalar yapıyor. O malum işverenler ve işveren örgütleri, işçi örgütleri, bunlar da var. Memur örgütleri de var. El birliği ederek sanki bütün bu olayların adeta sorumlusu olarak da bizleri göstermeye gayret ediyorlar. (Estağfurullah...)
Ortada herhangi bir şey yok. (Vallahi, bu da doğru. Ortada düşünce özgürlüğü yok, bağımsız bir yargı yok, ordu yok, demokrasi yok, güvenilir bir yönetim yok, akrabasız bakan yok, millet desen yarısı zaten yok...)
Tek gerekçeleri ne? 12 tane ağaç. (Kanaatimce bu ağaç meselesi bir türlü anlaşılamadı. Şimdi o 12 ağaç; özgürlüğün, adaletin, birliğin, insanca yaşama haysiyetinin simgesi desem... O kadar duble yol, TOKİ, alışveriş merkezi yaptık dediğini duyar gibi oluyorum. Canım sıkılıyor.)
Allah’a hamdolsun... Eğilmedik, bükülmedik bu saldırıları bertaraf ettik. (Tabii ölen ölmüştür, geçmiştir. Allah’a hamdolsun ki... Hem alimallah başını biraz eğdiği anda yere kapaklanır zaten, dengesi bozulur. Onun yerinde olmak, o başı taşımak da zor vallahi. Neyse... Hayırlı cumartesiler artık...)
YORUMLAR