Bayan Adele’in tablosu
Viyana’nın en zengin ailelerinden birine mensup olan Bayan Adele Bloch-Bauer, her zaman olduğu gibi öğleye doğru uyandı ve hizmetçisinin yardımıyla hazırlanmaya başladı. Saçlarına bir Venedik kalyonu biçimi vermek için çeşitli boylarda saç maşaları ve bigudiler kullandı.
Rengini koyulaştırarak kaşlarını biraz daha kalınlaştırdı. Göz çevrelerini siyaha boyadıktan sonra, çıkık elmacık kemikleri ile yanaklarına koyu kırmızı allıktan bolca sürdü. Dudaklarını da karanlık bir kırmızıya boyayıp, hazırlıklarını bitirdi ve ressamı beklemeye başladı. Üstünü değiştirmedi. Her zaman giydiği kadife sabahlıkla kaldı. Çünkü ressam ona resimde “boyalarla kendi yaratacağı bir elbiseyi giydireceğini” söylemişti.
Biraz sonra sanatçı da geldi. Bayan Adele’i ışığın en uygun biçimde yansıdığı bir yere oturttu. Bayan Adele zarif bilekli kollarını göğsüne yakın bir yerde birleştirdi. Bunu yaparken, bir kaza sonucunda kırılan ve bu nedenle biraz eğri kalan yüzük parmağının görülmemesine de dikkat etti.
Sonra ressam tümüyle kendi yarattığı “Art Noueveau” biçimindeki alışılmamış desenlerle tabloyu bir güzel donattı. Bunları o şekilde kullanıyordu ki, Bayan Adele’in fonla hiçbir bağlantısı kalmıyor ve kadın kahverengi, mavi ve altın renkli geometrik desenlerin ortasında yüzüyor gibi görünüyordu.
Bayan Adele’in oturduğu “muhayyel” koltuk ile giydiği “var sayılan” elbiseye sarı ve büyük üçgenler yerleştirmekle meşgul olan ressam, Bayan Adele’e “bunları altınla boyuyorum” dedi.
Gerçekten de bu tablosunda, bundan önceki bazı tablolarında olduğu gibi, toz haline getirilip boyaya karıştırılmış hakiki altın kullanıyordu. Bayan Adele, “desenize çok pahalı bir tablo olacak bu” diye cevap verdi.
Yıllardır arkadaşlıkları devam eden iki dost gülüştüler. Yıl 1907 idi. Tablosunu yaptıran kadının adı Adele Bloch-Bauer’di ve sanat aşığı çok zengin bir adamla evliydi.
Art Noueveau akımının bir temsilcisi olmakla birlikte, belki kendisi de farkında olmadan “kübizm” fırtınasının kaynaklarından biri olmaya doğru yollanan ressamın adı ise Gustav Klimt’di. O şakacı konuşmalarından bir asır sonra bu resmin gerçekten de pahalı, hem de dünyanın en pahalı tablolarından biri olacağını o gün elbette ikisi de bilemezdi…
Nedir, yıllar ve yıllar sonra, Klimt’in “Adele Bloch-Bauer 1” adlı bu tablosu, tam 135 milyon dolar gibi dudak uçuklatan bir fiyata el değiştirdi. Bu rakam o yıla kadar satılan tablolar arasında bir rekor sayıldı.
Resimlerinde gerçek altın kullandığı için değil, gerçekten de çok beğenilen, çığır açıcı, usta bir sanatçı olduğu için yaklaşık bir asır önce yaptığı resimler günümüzde inanılmaz fiyatlara alınıp satılan Gustav Klimt, genç yaşta resme yöneldi. Kısa zamanda ünlü oldu. Viyana’nın en zengin aileleri ve özellikle de kadınlar, ona bir resimlerini yaptırabilmek için yarışıyorlar ve tabii Klimt’e inanılmaz ücretler veriyorlardı. Gustav Klimt, genç yaşında paraya ve üne kavuşmuştu. Üstelik yakışıklı bir adamdı ve kadınlarla arası çok iyiydi.
Bu imkanlara sahip bir insan, oturup bütün bunların keyfini sürerdi ama Klimt gerçek bir sanatçıydı ve bütün gerçek sanatçılar gibi, devrimciydi. Durmadan düşünüyor, şartları sorguluyordu.
Aynı tarihlerde, Pablo Picasso adlı bir başka ressam da resim sanatına getirdiği yorumlar ile belki de hiç farkında olmadan yüzyılı değiştiriyordu. Onun resimde giriştiği modernizm, kübizm gibi devrimler, kısa bir zamanda yirminci yüzyılın sadece sanatını değil, düşünme ve yaşam biçimini de derinden etkileyecekti.
1907’de Picasso Paris’te yepyeni bir çağın manifestosu sayılabilecek olan “Avignonlu Kızlar”ı tamamlarken, Klimt de Viyana’da “Bayan Adele Bloch-Bauer’in Portresi”ni bitiriyordu.
Sonra her iki sanatçı da kendi yollarında yürüdüler ama öncü ve devrimci tutumlarından asla taviz vermediler. İşte bu yüzden gerçek sanatçı diye nitelendirildiler ve eserleri aradan bir asır geçtikten sonra dahi olsa, hak ettikleri fiyata ulaştı.
Darısı, başka sanatçıların, mesela güzelim eserlerini bir bardak şaraba vermek zorunda kalmış Fikret Mualla gibi, kıymeti bilinmemiş gerçek sanatçıların eserlerinin başına…
YORUMLAR