Samanyolu’nun ortasında ahududu tadı

Ayıptır söylemesi, çocukluğumdan beri gökbilimlerine yoğun bir ilgi duydum. İlk ve orta öğrenim sırasındaki kahramanlarım, Galile, Bruno, Kopernik, Sagan, Kepler gibi ünlü gökbilimcilerdi.


Johannes Kepler olmayı düşlerdim mesela. 1577 yılının soğuk bir Kasım gecesinde, annem elimden tutmuş, beni yüksekçe bir yere çıkartıyor. Kentin ışıkları ardımızda kalmış. Gökyüzü parlak bir yıldız alacasına kesmiş.


Sonra ‘’o’’ görülüyor ansızın. ‘’O’’ yani ‘’Great Comet” yani “1577 Büyük Kuyruklu Yıldızı”.


Dev bir ateş topu halinde ağır ağır geçişini, sonsuz uzun “kuyruğundaki” dalgalanmaların, tüm gökyüzünü nasıl sarıp sarmaladığını izliyoruz annemle birlikte. Büyü bozulur korkusuyla, nefes bile almaya çekiniyoruz…


Üç yıl sonra 1580’de annem beni bu kez bir “Ay Tutulmasını” izlemeye götürüyor. Çimenlere sırtüstü yatıyorum ve tutulmaya başlayan ayın, ne kadar “parlak kırmızı” bir renk aldığını görüyorum. Yine nefesim kesiliyor…


Nedir, asıl kahramanım Galile oldu hep. Onun, kilisenin o ağır baskısına rağmen, düpedüz “dinsiz” sayılan yeni buluşlarını kanıtlamak için uğraşmaktan vazgeçmemesini, sonunda kaçınılmaz olarak çıkartıldığı Engizisyon mahkemesindeki işkenceci rahip sorguculara karşı uzun bir süre direnmesini hayranlıkla okudum ya da filmlerden izledim.


Galile’nin canını kurtarabilmek için “dünyanın hem kendi hem de güneşin etrafında döndüğü” şeklindeki görüşlerini yadsımak zorunda kalması her zaman içimi burktu.


Mahkemeden dışarıya çıkar çıkmaz da “Eppur si muove”, “Yine de dönüyor” diye mırıldanması ise beni hep sevindirdi…


Yıldızları, gezegenleri, uyduları, göktaşlarını, karadelikleri de merak ettim ama ilgimi en çok çeken gök cismi her zaman Samanyolu oldu.


Bu milyarlarca yıldızdan oluşan “Süt Yolu”, mavili sarılı pırıltıları, durmadan göz kırpan ışıkları, gökyüzünü bir saman tozu gibi saran çakımlarıyla yıllardır beni büyüledi durdu. En gelişmiş teleskoplarla çekilen resimlerini izledim, “bu yıldızlar dünyamıza benziyorlar mı acaba” diye düşündüm…


Nedir, açıkça söyleyeyim ki, Samanyolu’nun nasıl “koktuğu” ve “tadının” nasıl olduğu gibi konular hiç mi hiç aklıma gelmedi. Böyle bir şeyi hiç düşünmedim.


Derken bir iki gün önce ansızın öğrendim ki, bizim sarışın güzel Samanyolu, “ahududu” kokuyormuş. “Tadı” da yine ahududu lezzetindeymiş.


Resmen açıklandığına göre, “Samanyolu galaksimizin ortasında geniş bir toz bulutu olan Sagittarus B2’de proteinlerin ve dolayısıyla yaşamın yapı taşları olan aminoasitleri arayan gökbilimciler, bunun yerine ahududuya tadını veren kimyasal bileşik olan etil format” bulmuşlar…


Domingo Yayınları tarafından geçenlerde dördüncü baskısı yapılan “Kılçıksız Bilim” adlı kitapta, buna benzer yüzlerce konu var.


Ian Crofton’un yazdığı, Dilek Berilgen Cenkciler’in çevirdiği ve tam adı “Kılçıksız Bilim; Buluşlar, Keşifler ve Trajik Çuvallamalar Tarihi” olan kitapta, Milattan Önceki Antik Çağ’dan, günümüze kadarki upuzun bilim tarihinde olagelmiş en tuhaf olaylar, deneyler, girişimler, yalanlar, şarlatanlıklar, inanışlar ve sonuçlar sergileniyor.


“Denizanası Kıvamında Topraklar, Güvercinlerin Ereksiyona Etkisi, Cebirin Kökeni, Tataristan’daki Bitki Kuzuları, Gözyaşı Kaynağı Kuyrukluyıldızlar, Kurt Penisinin Kullanım Şekli, İncirin Tehlikeleri, Sarhoşluğun Önlenmesi, Havayı Tartmak, Ceiiinosssttuu Bulmacası, Turpların Elektrikle Uyarılması, Kahkaha Gazının Heyecan Verici Etkileri, Ay’daki Yaratıklar, Esrar Kullanımını Savunan Tıp Doktorları, “Öpüşmek Sapıklıktır” diyen Freud, Ruhun Gram Cinsinden Ağırlığı, Uzunlamasına Yuvarlanma Teorisi”, kitapta yer alan başlıklardan bazıları…


Yazıyı bitirirken, kitabı bana hediye eden ve “mutlaka okuyun” diyen sevgili okurum Ekin Özmen’e teşekkür ediyorum. Gazeteci yazar Gülay Kılıç Özmen’in kızı olan “Ekincik”, henüz on üç yaşında ve biz birçok büyükten daha sıkı bir biçimde olayları, edebiyatı ve kitapları izliyor. Ona baktıkça, yarınlarımız için umutlarım güçleniyor.


“Kılçıksız Bilim” kitabı, bizi bilim tarihinin pek bilinmeyen arka sokaklarında gezdiriyor.


“Çoban Yıldızı ne kokuyor acaba?” diye düşünüp duruyorum şimdilerde…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir lemi özgen bu defa, içinde çocukluk hayallerini de bulduğu, bilim tarihini popüler yaklaşımla konu alan kitaptan bahisle bir parmak ahududu tadı sunuyor dimağımıza. her gelişmede olduğundan daha fazlası, bugün kullandığımız nimetlerin ilk ortaya çıktığının öncesinde pozitif bilimde de nice yanılgılar, saplantılar, hayal kırıklıkları yaşamışlardır, heveslileri; doğrusu mucidince ortaya çıkarılana kadar. bu iyimserlik aşısı için teşekkürler. fy
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.