Müzik terapi…
IKSV’nin muhteşem caz konserlerinden birindeydim geçenlerde. Melody Gardot, özgün yorumuyla, yumuşacık sesiyle ve duygu dolu şarkılarıyla beni adeta başka bir boyuta götürdü o akşam. İnsana ‘Hayat ne güzel’ dedirten bir enerjisi vardı şarkılarının. O enerjinin kaynağının nereden geldiğini, Gardot’un özgeçmişini araştırdığımda daha iyi anladım. 28 yaşındaki şarkıcının hayat hikâyesi çok ilginç ve çarpıcı.
18 yaşındayken geçirdiği bir trafik kazasında leğen kemiği iki yerden kırılmış ve bir sene boyunca hastanede yatmak zorunda kalmış. Bu yetmezmiş gibi kazada yaşadığı kafa travması yüzünden beyninde ciddi bir hasar oluşmuş. Işığa ve sese aşırı hassasiyet, algıda, iletişimde zorluk ve hafıza kaybı yaşamış.
Hastanede yattığı dönemde, bir doktor ona müzik terapisi önermiş. Bu tavsiye ile Gardot’un yaşam aşkı bugünkü başarısına ulaşmasında atılan ilk tohumlar olmuş. Piyano çalmayı çok sevdiği halde, yataktan kalkıp oturamadığı için çalamamış ama yattığı yerde gitar çalmayı öğrenmiş. Besteler yapmış, şarkı söylemiş ve müzikte bulmuş şifayı.
Hastaneden çıktıktan sonra da sıkıntıları son bulmamış. Ağrılarını azaltmak için vücuduna bir cihaz takılarak yaşamış yıllar boyunca. Yanında bir fizik tedavi uzmanı olmadan hiçbir yere gidemezmiş. Müzikten hiç kopmamış ve önceleri ‘çok özel’ oldukları düşüncesiyle şarkılarını başkalarıyla paylaşamayacağını düşünmüş olsa da, sonraları bir albüm çıkarmaya ikna olmuş.
Şimdilerde müzik terapisi konusunda çeşitli kurumlarda konuşmalar yapıyor. Ne mutlu ki, çektiği acılardan aldığı dersleri ve yaşadığı mucizeleri kendine saklamıyor ve dünyayla paylaşıyor. Azmiyle herkese örnek oluyor ve yaşama dört elle sarılmış olmasıyla mutluluğun aslında bir seçim olduğunu bizlere hatırlatıyor. En güzeli de, yürekleri coşturan eşsiz müzik tarzıyla müzik terapisinin ne demek olduğunu konserlerinde seyircilerine birebir yaşatıyor.
Ezgileri beni derinden etkiledi ve adeta bir şeylerden arındırdı. ‘Our love is easy’ ve ‘So we meet again’ adlı parçalarını daha önce hayranlıkla dinlemiştim ama konserde dinlemek başka bir şey… Canlı müziğin yüksek enerjisine kendimi bırakınca müziğin iyileştirici gücünü ta yüreğimde hissettim. O derece etkilendim ki, konu üstüne biraz araştırma bile yaptım daha sonra…
Amerika’daki dünyaca ünlü Mayo Klinik’te müziğin kanser hastaları üstündeki olumlu etkileriyle ilgili bir araştırma yapılmış. Müziğin mucizevî bir gücü var; depresyonu azaltıyor, iletişim gücünü artırıyor, hafızayı geliştiriyor, ağrı ve sızılarda azalma hissi yaratıyor, gevşetip sakinleştiriyor ve uyku kalitesini artırıyor,
Diğer bir araştırmada da Alzheimer’s hastalarındaki olumlu etkileri saptanmış. Hemşire tarafından hastanın temizlik ve bakımı sağlandığı esnada ya da yemek saatlerinde müzik çalınırsa hastanın da, bakımını yapan kişinin de stres seviyesi büyük ölçüde azalıyormuş. Depresif duyguların da, gerginlik ve sinirlilik hallerinin de yok olduğu gözlemlenmiş.
Benden söylemesi… Sadece okumakla kalmayın ve siz de birebir tecrübe edin derim. Bilinçli bir şekilde seçeceğiniz müzikler hem ruhunuza iyi gelen şarkıları, hem araştırmalarla kanıtlanmış ‘şifa gücü olan’ parçaları içersin.
Müzikle daha sıkı dost olun. Zorlu bir haftanın stresinden kurtulmak için’ bir saat çılgınlar gibi dans edin mesela. Dinginliği yakalamak içinse huzur veren bir melodiye kendinizi bırakarak meditasyon yapın. Hiçbirini yapamıyorsanız, bari işlerinizi yaparken huzurlu bir müzik eşliğinde yapmaya çalışın ki yükünüz biraz hafiflesin.
Bir de unutmadan… Melody Gardot burada yine konser verirse, sakın kaçırmayın! Giderseniz beni anlayacak, hak verecek, hatta içinizden bana teşekkür ederek kulaklarımı çınlatacaksınız, adım gibi biliyorum.
YORUMLAR