Bir aşk masalı
Çarpıcı güzellikte ama hüzünlü bir aşk hikayesi öğrendim geçenlerde. İrlanda’da nesilden nesile aktarılmış bir denizkızı hikayesi bu. Gerçek aşkın nasıl olması gerektiğini hatırlatan bir efsane. İnsanı düşündüren ve duygulandıran bir mesajı var.
Hikaye bu ya, genç bir adam muhteşem güzellikte bir denizkızına deliler gibi aşık olur. İmkansız bir aşk olduğunu bilse de bir türlü onu aklından ve kalbinden çıkaramaz. Denizkızı da genç adama aynı derecede aşık olmuştur ve birbirlerini gördükleri ilk günden beri birbirlerini düşünür dururlar. Bir görünüp bir yok olan denizkızının sulara karışıp gittiği dakikalar delikanlıyı hüzünler içinde bırakır. Sonra bir kez daha karşılaşırlar ama çaresizdirler, ne yapacaklarını bilemezler.
Denizkızının karada yaşaması imkansızdır, bu yüzden delikanlının bu güzel kızı kendi dünyasına davet etmesi olası değildir. Elinden tutup onu çok sevdiği diyarlara götürmek ve kendi gerçeğini tümüyle denizkızıyla paylaşmak ister ama onu öldüreceğini bildiği için çaresizce durumu kabullenir. Ama denizkızı aşkın coşkusuyla doludur ve genç adama dünyasını göstermekte ısrarlıdır. Az da olsa kendi gerçeğini onunla paylaşabilmek ister ve onu ikna eder. El ele derin sulara dalarlar ve çok mutlulardır.
Ne yazık ki bu hikayeyi sonlandıran şey aşk dolu bir öpücük olur... Denizkızı derinlere indikleri anda yüreğinde kabaran aşkın coşkusuyla delikanlıyı sevgiyle, uzun uzun öpüverir aniden. Aşkı son nefesini dudaklarında verir.
Hikaye der ki, aşıklardan hiçbiri kendi dünyasından tümüyle vazgeçip diğerinin dünyasına dahil olamaz. Ne denizkızı karada, ne genç adam derin sularda uzun süre var olabilir. Büyük aşklarının yaşayabilmesi için ikisinin de kendi dünyasından apayrı ortak bir dünya yaratmaları gerekir. Kumsalda dalgaların kıyıya vurduğu, denizin karayla buluştuğu noktadır o. İkisinin de nefes alabimesine ve var olabilmesine fırsat veren, ikisinin de dünyasını onurlandıran ortak alandır bu.
Aşk ancak orada nefes alır, aşıklar ne kendilerinden ne çok sevdikleri dünyalarından uzaklaşmak zorunda kalır. Sevgi boğmaz ve kısıtlamaz. Aşık olunanın değişmesi beklenmeden, olduğu gibi sevilmesi mümkün olunca aşk hoyratça tüketilmekten kurtulur. İki dünyanın güzelliği de baki kalır ve aşıklar birbirlerinin dünyasını ziyaret ederek paylaşır. Onlar erer muradına, biz çıkarız kerevetine...
Ya da “Beni seviyorsan!...”,”Hatırım için” ile başlayan cümlelerle herkes ısrarla kendi gerçeğini dayatır. Kendi dünyasının en doğru ve güzel olduğuna inanarak sevgilisini değişmeye ikna eder ve onu ait olduğu dünyasından söker alır. Değer vediği şeyleri onun uğruna geride bırakıp gelebilmesini de “gerçek aşk”olarak görür. Roller değişir bazen ve konular farklı farklıdır ama sonuçta taraflar birbirini değiştirmeye koyulur, dünyalar birbirine karışır.
Empoze edilen gerçeklerin aşkı yutup götüreceği hiç hesaba katılmaz. .Öyle ya, nasıl olsa, eskilerin dediği gibi “insan zamanla her şeye alışır.”
Oysa gerçekçi olmayan beklentiler ve fedakarlıklarla aşk nefes alamaz, usulca ölür.
Kumsalda buluşmak lazım...
Sevgiyle kalın…
YORUMLAR