Parçalı bulutlu

Merkür retrosu, Dolunay ve Ay tutulmasının yoğun enerjisi, ekinoksun dengeleyen gücü falan derken yaklaşan Yeniay ve tutulmanın neler hissettireceğini sormaya bile korkar oldu herkes. Eylül ayı epey sıradışı bir şekilde sarstı çoğumuzu. Bir tokat, iki tokat, bir iki silkelenme daha derken, dayak arsızı olduk enerjisel anlamda. Dengesizliğin dengesine alıştık şaka maka.


Evrendeki elektromanyetik alandaki farklar, ister istemez ruh hallerimize yansıdı tabii. Farkındalığı ve bilinç seviyesi yüksek olanlar, duygulara kapılıp gitmeden atlatıyor bu süreci. İçlerindeki kaosu adlandırmakta güçlük çekenler ise “nedense içim huzursuz”,”kafam ambale” diyerek geçiştiriyor bu hallerini.


Hepimizin hikayesi ayrı, geçmişten taşıdığı yüklerin ağırlığı türlü türlü, ve bilerek ya da bilerek canlı tuttuğumuz acılarımız, öğrenmeyi ertelediğimiz derslerimiz var. Ortaya karışık bir durum yaşanıyor birçok ailede. Böyle dönemlerde bin türlü duygu çıkıyor açığa. İnkar etmeden, bastırmadan, maskelemeden, korkusuzca yaşamamız gerek harmanlanan hislerimizi. Son zamanlarda sıklıkla şahit olduğum şey ise ne yazık ki bunun tam tersi...


Seans öncesinde “mutluluk oyunu” oynamaya alışmış bir oyuncu, maskesi düştüğünde telaş içinde yerden yerden kaldırıp tekrar takmayı tercih edebiliyor ne tuhaf ki... Yüzleşmek zor geldiği, yeni seçimler yapması gerektiğini bildiği ve en çok da ne denli mutsuz olduğunu kabul etmekten kaçındığı için yapıyor bunu.


Her zaman güçlü, hayatının gidişatına hakim, pırıl pırıl bir enerjiyle görünmek istiyor çevresindekiler. Oysa ruhu parçalı bulutlu ve karanlık, puslu günler de hayatın bir parçası. Yaklaşmakta olan ya da henüz bitmiş fırtınaların göstergesi bulutlar. Korkmamak , görmezden gelmemek lazım. Acıyı ve hüznü de mutluluğu karşılar gibi ilgiyle karşılayıp baş köşeye oturtmak gerek ki, bize ne anlatmaya , hayatımıza neler katmaya geldiklerini öğrenebilelim. Kulak verip dinlemezsek onlar susup, gitmeyecek çünkü. Bilakis daha da çok bağıracaklar, hem de avazları çıktığı kadar, seslerini duyurabilmek için.


İşte bu yüzden, “mış gibi” hallerden vazgeçip, ertelenen yüzleşmelerden daha fazla kaçınmayıp, parçalı bulutlu hallerimizle de barışmamız gerekiyor. Mükemmeliyetçilik sevdasından, mükemmel olmak ve görünmek endişesinden sıyrılmak gerek bunun için en başta. İnsanın gücü, bazen güçsüzlüğünü fark edip, kabullenmesiyle ortaya çıkıyor çünkü. Yağmur sonrası çıkan gökkuşağı misali...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.