Tatil mi yoksa yorgunluk mu?

Çocukluğumda pek severdim yazlık muhabbetini...


Yıllar sonra arkadaşlarımı toplayarak yine o aynı heyecana kavuşmayı planladım.


Tabii ki o zamanki kafada en büyük eğlence gece sahilde yapılan dost sohbetleri ve anneyle gidip alınan dondurma olduğu için yazlık yetiyormuş. Yapacak başka şeylerin olmadığını o yaşta fark etmiyormuşuz demek ki!


Bütün gün denize girip çıkmanın, güneşlenmenin yettiği yılllara geri dönmüş olduk.


Kafaca uyduğunuz arkadaşlarla daha çok muhabbet ederek geçirdiğimiz bir hafta sonu oldu.


Annemlerle giderken önüme hazır gelen yemeğin kıymetini bilmemişim valla, sürekli mutfakta bir şeyleri kontrol etmek, temiz bardak sayısını akılda tutmak ne zor şeylermiş. Ama bir yandan da tekrar çocukluğumdaki gibi huzur kokusunu duyabildiğim arkadaşlıklarımın olduğunu görmek de güzel.

Evet Çeşme ve Bodrum’da kopmak da gerekli ama arkadaş tatilini de özlemişim doğrusu.


Her sektörde geçmişe karşı bir özlem yaşandığı, geçmiş yıllara ait çizgilerin sürekli önümüze sunulduğu bir dünyada yazlık kültürü keşke yeniden popüler olsa da rahata ersek diye düşündüm.


Aslında Güney’e inme koşuluyla gerçekleştirdiğimiz tatillerin ne kadar yorucu olduğunu da bir kez daha anladım.


Beach peşinde koşmadan, gece “Daha fazla eğlenmeliyim” diye dürten bir iç ses olmadan tatilin keyfi de bir başkaymış. Ben bu durumu çocukluğumdan beri unutmuştum, aynı durumdakilere hatırlatmayı bir borç bilirim.


Babalara ders



Dedim size; babalara bir şey oluyor! Şimdi de Meltem Cumbul’un kayınpederi ortalıkta konuşuluyor.


Daha ilk günden Meltem’i istenmeyen gelin ilan etmesinin ne kadar ayıp olduğunun, bir beyefendi olarak oğlunun seçimi karşısında susup oturması gerektiğinin farkında değil mi acaba?


Çünkü eski nesil, yeni neslin seçimlerinin çoğunu beğenmiyor zaten. Desteklemek zorunda da değil tabii de kameralara konuşmak zorunda hiç değil! Eviniz, bu tip dertlerinizi konuştuğunuz bir aile toplantınız yok mu sizin Allah aşkına!!!


New York âşıkları



New York âşıkları Didem Uzel ve Selim Sarı da bu hafta evlenenler arasında.


İkisinin aşkına şahit olanlardan biri olarak çok sevindim bu evliliğe.


Didem kendi kariyerini bırakıp New York’a yerleştiğinde çok şey söylenmişti arkasından. O, gayet başarılı bir şekilde Türkiye’yle ilişkisini hiç kesmeden devam etti hayatına ve Selim’i kocası olarak gördü, ne güzel...


Twitter’dan hesabını takip ettiğim için biliyorum, hâlâ laf söyleyenler bol oluyor arkasından. Ama olay konuşulmayacak gibi değil ki, sen git New York’ta yaşayan bir adama âşık ol, hatta Soho Grand Hotel’de bir kutlamayla evlen!


Ben “Maşallah” demekten kendimi alamıyorum da, Didem daha çok laf yer bu durumda! Herkese nasip olmayan bir mutluluk yaşıyor, umarım hep de böyle olacak...


Dansöz abartısı



Ayşe ve Alişan programlarına İbrahim Tatlıses’in dansözü olarak ünlenen Oryantal Didem katıldı ve “ev işi yaparken oryantal hareketlerle zayıflama”nın yollarını gösterdi. (Yersen!)



Yani oryantal dediğiniz şey aerobik hareketlerle o kadar ters ki, “Bardak yıkarken kalçanızı şöyle sallayabilirsiniz” dediğinde Didem’in kendisinin bile inanmadığını gördük gözlerinden. Belli ki kadınların ilgisini çekmek adına yapılmış bir hareket, ama olmadı!

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.