Doğum

Kadın olarak doğurma özelliğimiz bize yaratıcı kaynakla doğrudan bağlantı kurma yolunu açmaktadır. Kaynakla bağın kurulduğu merkez RAHİM’dir.

Tüm YARADILIŞ ve NİYETLER rahimden doğar.

Burası dünya’da ki ilk evimiz ve yuvamızdır.

Rahim yaratıcılığın ifade olduğu bir kaynaktır.

Fakat rahmin kendisini ve rahimde başlayıp devam eden süreci gerçek anlamda, çok boyutlu olarak anlamak insan bilincinin TEKAMÜL etmesiyle mümkün olabilmektedir.

Bilincin tekamül yolculuğu, kişinin yalnızca fiziksel bir bedenden ibaret olmadığını, bir ruh da taşıdığını idrak etmesi ile başlamaktadır.

Tüm kadim gelenekler bilhassa bunu vurgulamaktadır.

Ruha, yüksek bilinç veya öz de denilmektedir.


Rahmin yaratıcı bir kaynak olarak doğurma özelliği işte tam olarak ruhun maddeye dönüşme sürecini ifade etmektedir. Doğum, saf bilincin fiziksel boyutta, yani madde olarak vücut bulmasıdır da denilebilir.

Buna bilimsel dilde SİMYA denilmektedir.

Simya, dönüşümü ifade etmektedir.


Doğum yalnızca insana ve hayvana mı özgüdür?

Rahim’de başka bir varlığın, yaşam formunun gelişme ihtimali yok mudur?

Bu sorunun cevabı ile rahmi daha yakından tanımaya başlarız…

Rahim yalnızca kadının bedeninde mi bulunur?

Rahim erkekte neye karşılık gelir?

Rahim nedir? Ne demektir…


Rahim aynı zamanda Yaradan’ın vasıflarından biridir ve Rahmet kökünden türemiştir. İkisi de Yaradanın derin merhamet ve şefkatini bildirmektedir.

Rahim Toprak’tır. Toprak da bir Anne gibi doğurma ve besleme özelliğine sahiptir.


Daha geniş bir boyutta ise tüm EVREN veya KOZMOS da bir rahim’dir.


Kadın kendi rahmi ile bağ kurdukça toprakla ve tüm kozmosla olan bağı kurulmakta ve güçlenmektedir.

Böylece insan bedenini sağaltır ve ruhuyla irtibata geçmeye başlar.

Beden sağaltıldıkça ve ruhla iletişim arttıkça Rahim ifade olmaya başlar.

Ses verir...

Bu ses her kadında farklı bir tarzda, dilde çıkar.


Bazen yeni bir Can dünyaya gelir, bazen toprakla uğraşmak, bazen yemek pişirmek, bazen yazmak bazen resim yapmak bazen şarkı söylemek bazen dans etmek bazen ibadet etmek ve bazen de hepsi birden olarak sınırsız yaratıcı yollarla ifade olabilir.

Yaratıcılığın vücuda gelerek ifade olması dişiliğin kaynağı ve kadının ana güç merkezidir.

Erkekler ise yaratıcı gücü DOĞA ile yakınlaştıkça ortaya çıkarmaktadır.

Doğayı duyan erkek kalbini duymaya başlar... Ruh onlarda böyle ifade olur.

Yaratıcı ilahi gücün bastırılması ise kedere yol açar. Bedeni ve aklı hasta eder. İfade olmayan keder de öfkeyle sonuçlanır…


Günümüzde ne kadar da çok karşılaştığımız bir duygu bu değil mi…

Keder, hüzün ve öfke.

Sanırım insanlık yaratıcı ifadeyi henüz öğrenme ve keşfetme sürecinde. Bana kalırsa koşullardan bağımsız olarak şefkati elden bırakmadan, özgürce ve güvenle kalbimizdekini ifade ettiğimiz ölçüde gücümüze kavuşarak özgürleşeceğiz.

Rahimle, doğayla ve evrenle ilişki kurmayı öğrenmek işte nihayetinde buraya varıyor.

Doğum denilen aslında kişinin kendini doğurmasından ibarettir...

Kendini bilmesi, Hakikat’i görmesi ve anlaması...


Sevgi ve Saygıyla...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.