Arzu ve niyet

Bu çok derin ve kapsamlı konuyu, mümkün olduğunca sadeleştirip öze indirmeye çalıştım.

Bu günlerde, bu konunun sıkça karşıma çıkışını, yani ifade olmak isteyişini izliyordum.


Niyet duyulur, arzu edilir.

Biri alış, diğeri veriş gibidir.


Arzu egodan, niyet ruhtan gelir.

Bu yüzden de niyet, arzudan daha geniş bir vizyona sahiptir.

Yaşam’ın daimî akan bilincidir, zekasıdır, doğa yasasıdır o.


Herhangi bir eyleme geçmeden önce adım atılacak yönü ve zamanı bilebilmek için, ruhun belirlediği niyetin ne olduğunu dinlemek gereklidir.

Bu, her insana verilmiş bir pusula ve sahip olduğu içsel haritadır.

Herkes bu kendi içsel rehberine ulaşmadığında, yol daha zorlu, kafa karıştırıcı olur. İnsan başkalarına bağımlı hale gelir ve güç kaybederek zayıf düşer.


Arzu ettiklerinle niyet olunanı fark etmek bu sebeple önemlidir!


Niyet etmek, bir dilek listesi oluşturmak değildir.

Arzu ile niyetin karıştırıldığı yer burasıdır.


Kişi için hayırlı olacak yönü ve harekete geçeceği zamanı ona göstermesi ve duyurmasıdır Niyet.

Hayırdan kasıt da hakiki içsel gücünü ortaya çıkmasına vesile olacak yöndür. Diğer yol, egoyu besleyerek onu güçlü hale getirir.

Bu önemli bir farktır.


Biri yorar, insanı alçaltır, görüşünü daraltır, bağımlı hale getirir ve korku, endişe ve kaybolmuşluk hissi doğurur.

Halbuki ruhun yolu, vizyonu açar, insana güç verir, yaratıcılığı ve zekayı da geliştirir, tüm ilişkilerin kalitesini arttırır.


Niyeti nasıl duyarız peki?

Arzulardan nasıl ayırt edilir?


Niyeti, bedenin hissini fark edip, o esnada kafanın içinden kendiliğinden akan düşünceleri, onlara hiç müdahale etmeden izleyerek duyabiliriz.

Buna kadim gelenekler derin dinleyiş demekteler.

Niyetler en rahat, derin dinleyiş halinde duyulurlar.


Daha sonra bu duyulana paralel olarak, günlük hayatta bazı söz, yazı, resim, olay ve semboller ile karşılaşılır.


İnsanın, dışarıda gördüğü her şeyin kendi içinde cereyan ettiğini görmesi, buna tanık olması, hayatın yeni bir boyutuna bilincinin açılmasını sağlar.


Zaten yaşamın ana gayesi, bu bağlantının idrak olunup, tüm düşüncelerin, yaşadığı deneyimle, hissettikleriyle ve tüm söz ve eylemleri ile hizalanmasıdır.

Buna tekâmül veya evrimleşme denir.


Bir arzu ile niyetin gerçekleşme süreci birbirinden çok farklıdır.


Bir isteği yerine getirmek çoğunlukla gayret isteyen, meşakkatli, yorucu bir süreçtir.

Çünkü egodan gelir ve ona hizmet eder.


Bu süreç kolay da olabilir ama bir isteğin yerine gelmemesi veya süreçte bazı engellerin oluşması hayal kırıklığı oluşturacak ve enerjiyi düşürecektir.

Beden de bu süreçten olumsuz etkilenir.


Niyet gerçekleşirken, hiçbir şey bir engel olarak görülmez. Her şey akışın bir parçası olarak izlenmeye devam edilir. Bu da yaşamla kalbi bağın devamlılığını sağlar.

Arzular yalnızca zihinle bağlantılıdır.


Niyet, yaşamın akan bilincidir.

O takip edildiğinde, insan doğadan güçlü bir destek görür ve niyetin gerçekleşmesi için gereken tüm unsurlar kolayca bir araya gelir.


Niyetin gerçekleşmesinde, güven vardır. İçsel bir biliş vardır burada.

Bir çeşit sezgisel biliş de diyebiliriz.


Ve niyetin oluş şekli ve zamanına teslim olunur.


Bu süreçte desteğin nereden, hangi formda geleceği ile de ilgilenilmez.


Bu, yorgunluk değil tam ters güç katan ve yaşam enerjisini yükselten bir varoluş halidir.


Hayatında olmasını istediğin şeylerin,

Egodan gelen arzuların mı yoksa ruhunun ettiği bir niyet mi olduğunu pratik bir uygulama ile ayırt edebilirsin:


Bir kâğıt kalem alarak, önce arzuladıklarının, isteklerinin bir listesini yap.

Sonra tek tek maddelere bakarken, her bir isteğini okurken kafanda hangi düşünceler oluştuğunu ve kendini nasıl hissettiğini gözlemle.

Düşünce ve hislerine müdahale etme. Bırak oldukları gibi aksınlar.


Böylece o isteğinin ruhun niyetiyle uyumlu olup olmadığını anlarsın.


Maddeleri okurken için tamamen ferah olmalı ve güven hissi belirgin olmalı.

Endişe, korku ve olumsuz düşüncelerin akışı, o maddenin egoya hizmet edecek olan bir istek olduğuna işarettir.


Eğer bir arzunu düşünürken için rahat, gönlün ferah ve o esnada kafandan olumlu düşüncelerin aktığını görüyorsan, artık sürece güven ve telaş etmeyi bırak.


Tasavvuf yolunda edilen bir dua ile tamamlamak istiyorum.

Hz. Ali’nin bu duayı ettiğine dair bir rivayet vardır.

“Gönlümdekini hakkımda hayırlı, hakkımda hayırlı olanı ise gönlüme razı eyle.”


Her şeyi analiz ederek, korku ve şüphe alanından biraz çıkarak, tüm yaşamla dengeli bir ilişki kurabilen ve daimî huzur ve güven içinde yaşayan bir insanlık bilinci artık kolaylıkla mümkün olsun inşallah.


Saygılar,

Öz.




Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.