Bak, şimşek çaktırdım
Büyümek gerçekten de sıkıcı. Ne yapmak istediğin değil, ne yapman gerektiği üzerine bir hayat. Püffff...
Çocukken hep kendi kararlarımı vereceğim günün bir an önce gelmesini isterdim. Kafama göre özgürce sokaklarda dolaşmak, hatta gördüğüm yıkık dökük eski binaların içine girmek alışkanlığım vardı. O dönem yaşadığımız şehirde terk edilmiş, tekinsiz binalar çoktu. Tehlikeli miydi bilmem ama merakımı uyandırırlardı. Kendiminki dışında hayatları merak ederdim. Evdekilere sorsam kesin izin vermezlerdi ama o eski bina sevgimin ne kadar önemli olduğunu 40 yıl sonra bugünlerde daha iyi anlıyorum.
Sanırdım ki büyüdüğümde ben ne istersem onu yapacağım. Oysa tam tersi oldu, gerekliliklerden oluşan bir hayata dönüşüverdi büyümenin sonrası... Bugünlerde tüm bu zorunlulukların hayatıma nasıl girdiğini, neden çocukluk hayallerim yerine büyümüş zorunluluklarım etrafında yaşadığımı bolca susarak düşünüyorum.
Merak bir çocuk için en gerekli itkilerden biri. Öğrenme denilen şeyin de asli merkezi bu merak duygusu. İnsan aslında merak etmediği hiç bir şeyi gerçekten öğrenmez, sadece ezberler. Ve ezberlenen her şey kısa bir süre içinde unutulmaya mahkumdur.
Eğitim sistemimizi enine boyuna inceleyecek her türlü fırsatı, hayat son yıllarda önüme çıkartıyor. Çoğunlukla gördüğüm çocukların değil ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamaya ve beklentilerini tatmin etmeye çalışan bir sistemin var olduğu. Durum tam anlamıyla rezalet.
Bir çocuk aslında ne ister? En çok bunu düşünüyorum. Benim oğlum ne istiyor bilebiliyor muyum diye düşünüyorum şu sıra. Ben olsam ne isterdim? Yapmak istediğim şeyleri yapmak. O arada da öğrenmek. Öğretilmek değil ama öğrenmek. Çünkü ben okulda bana öğretilmek istenenleri genelde öğrenmedim. Kendim neyi öğrenmek istedimse onu öğrendim. Gerisini de ezberledim ve notumu alıp dersi geçtim o kadar.
Oysa hayat notlar üzerine kurulu değil. Yaşamışlık üzerine kurulu. Ve yaşanmışlık hiç bir şekilde ezberlerin tahakkümüne izin vermiyor. Yaşanmışlık her anıyla kendi içinde bir devran. Ezber bu devranın kendi düzeni içinde solda sıfır kalıyor.
Oğlum bu ara, odanın ışığını her açtığında ‘bak, şimşek çaktırdım’ diyor. Eminim bir yanıyla şimşek çaktırdığına çocuksu bir saflıkla inanıyor, diğer yanıyla ise benimle dalga geçiyor. Bunu her söylediğinde yüzümdeki şaşkın ifadeye için için güldüğünü sezebiliyorum.
Ve gülüyorum. Bir sonraki ışığı açışımda ben de büyüklük zorunluluklarına dalıp ‘şimşeği çaktırmayı unutmasam’ diye umutlanıyorum. En çok bunu yeniden öğrenmeyi özlüyorum.
YORUMLAR