Sadece güldüğüm zaman...
Eski toprak bir savaşçı, göğsüne saplı tam yedi tane okla kampa geri döndüğünde, onu tedavi etmek için hemen yanına koşan doktor sormuş. "Bu nasıl dayanma gücü, acımıyor mu?"
Savaşçı cevap vermiş: "Sadece güldüğüm zaman."
Ülkemizde çok uzun yıllardır süren bir savaşın yorgunluğu var. Acı o denli büyük ki güzel günler göremediğimiz sürece bugün ne büyük acılar yaşandığına anlayacak kadar bile kesilmiyor adrenalin. Bir gün savaş tamamen, tüm ardıllarıyla durduğunda, gerçekten ve hep birlikte ilk acı acı güldüğümüz gün, bugün ne şiddetli bir kıyımın içinden geçilmiş olduğuna ve nasıl olup da dayanmış olduğumuza akıl erdiremeyeceğiz.
Bu ülke ve birçok ülkenin tarihi hep savaşların arkasından bakarak yazılmış. Bir türlü barışın efendisi olamıyor insanlık. Çünkü aslında barışın bir "efendisi" olmaz ve insanoğlu da ucunda efendilik olmayan işlerin peşinden pek koşmaz.
Kimi "gerçekçi"ler insanın asla bu döngüden çıkamayacağını da muştuluyor bize acımasızca. Başka ihtimal bırakmazlar öyleleri bize. Onlar için tünelin ucundaki ışık hep bir katarın farı ve elbet bir gün çufçuflayarak üzerimizden geçecek. Bardağın bir kısmı hep boş. Oysa bitmemiş savaş yoktur. Sonunda müzeye evrilmemiş kahramanlık hikayesi de bulamazsın.
Yitip gitmiş çok şeye şahit olan nesiller hala hayatta, hatta henüz orta yaşı bile geçmedi. Yeni gelen neslin içinde ilk derece yakınlarını bu savaşta yitiren birkaç yüz bin insan olacak ve onların torunları... Çok uzun süre bu dönemden geriye kalmış, eksiğiyle fazlasıyla anlatılacak çok şey var olacak. Ve bunların büyük kısmı da kan, vahşet, ölüm, düşmanlık, intikam, şiddet dolu öyküler.
Tek iyi ihtimal bu kadar acımasızlığın ortasında kimilerinin, diğerlerine merhametli davrandığı birkaç anıyı da bize taşıması. Yoksa yıllarca boğulacağız bu girdabın içinde. Çoğumuzun uzaktan izlediği bu savaştan az da olsa iyilik hikayeleri de çıkmalı ayakta kalabilmemiz için.
Geçtiğimiz gün pusuda beklerken, bir kayanın berisinde saklandığı yerde bir savaşçıya yakalanan kızın anısını dinledim. Savaşçı onu görmezden gelince kurtulmuş, onu kurtarana o an aşık olmuş. Bir daha diğer savaşçılara da kin duyamamış. Savaşçı yanı eksilmiş, sekteye uğramış. Başka bir gün çocuk yaşta başka bir savaşçıdan dinledim. Büyük bir ateşin altından kaçmaya çalışırken, karşı taraf diye gördüğü herkesin insan olduğunu hatırlatan kurtarılış hikayesini.
Belki barış geliyordur, belki de pek çok sefer olduğu gibi köşeden bakıp geri gidecek, başka zaman gelecektir, bilemiyorum. Umutluyum ama emin değilim.
Barış geldiğinde bir huzur dönemini de yaşamak isterim bu ülkede. Çünkü ben kendimi bildim bileli var bu kargaşa ve acımasız kıyım.
Ve işte o gün geldiğinde bir gülümseyişin içine saklanacak asıl büyük acı.
Madem böylesi gülmek mümkündü neden yaşadık tüm bunları diye en derinde hissedeceğimiz acı bir gülümseyişte.
YORUMLAR