Sorgulama hakkımız...

Çok sevdiğim ve yazmaktan keyif aldığım bu köşede çoğunlukla ebeveynlik yolculuğumda damıttığım bilgileri paylaşıyorum. Ancak bunu yaparken kimi zaman da tereddüt etmiyor değilim. Bu nedenle özellikle belirtmekte fayda gördüğüm bir şey var ki; hepimizin içsel ve dışsal koşulları çok farklı ve bu bize ait bir yolculuk, sizin yolculuğunuzun size ait olması gibi.


Fark ettiğim bir şey var. Söz konusu ebeveynlik gibi hassas bir mesele olduğunda insanlar çoğunlukla fikirlerini açık bir şekilde beyan etmekten çekinebiliyorlar. Bunu yadırgamıyorum. Ancak bu deneyimin tam merkezinde yer alan bir ebeveynin de fikir ve düşüncelerini bu alanda “uzman” olan bir kişi kadar paylaşmaya hakkı olduğunu düşünüyorum. Fikir ve düşüncelerin ‘‘zarar veren’’ bir boyutu olmadığı müddetçe (bu kısmı da tartışılır) ya da kendi fikir ve düşüncelerimizi dikte etmediğimiz müddetçe paylaşmayı, fikir-alışverişinde bulunmayı, birbirimizin hikâyelerinden ilham alabilmeyi çok kıymetli buluyorum. İster bir uzmanın düşüncesi olsun ister bu konuda uzmanlığı olmayan bir ebeveynin düşüncesi olsun elbette önceliğim sorgulamak. Fikir ve düşüncelerin değişebileceğini unutmamaya ve onlara sıkı sıkı tutunmamaya çalışıyorum.


Günümüz dünyasında hemen her konuda olduğu gibi ebeveynlik söz konusu olduğunda da bir uzman varlığının yanı sıra profesyonel bir otoritenin varlığına da ihtiyaç duyuyoruz. Elbette bir uzman varlığının gerekli olduğu durumlar söz konusu ancak yapılması gereken şeyi sezgilerimizle de bulabileceğimiz durumlarda dahi uzman ve profesyonel otorite varlığını zorunlu hissettiğimiz için eksiklik ve yetersizlik hissiyle dolabiliyoruz. Oysa çoğu konuda olduğu gibi ebeveynlik konusunda da bugün doğru kabul edilen birçok düşüncenin ilerleyen bir zaman diliminde yanlış olduğu kanısına şahitlik edebiliyoruz.


Ben çoğunlukla bildiğim her şeyi anne olduktan sonra öğrenmişim gibi hissediyorum. Öğrendiklerimden birisi de söz konusu bir çocuk olduğunda hatalı ya da yanlış bulduğum bir düşünceyi ya da tavrı sonuna kadar sorgulama hakkına sahip olduğum. Kendimi bu konuda nasıl sorguluyorsam bir öğretmeni, doktoru ya da çocuk gelişim uzmanını da sorgulayabilirim.


Ve bazen ebeveynlik konusunda sorguladığım bir meseleye dair bana ışık olabilecek kaynağa bir uzmanın tavsiyeleri arasında değil de ebeveynlik deneyimi olmayan bir yazarın satırları arasında rastlayabiliyorum.


Cinsiyet Belası Demişti, Judith Butler…

Aras’la birlikte çıktığımız bir pazar alışverişinde, tezgâhlardan birisinde üzerinde unicorn resmi olan, pullu, puantiyeli ve pembe renk ağırlıklı bir çocuk kıyafeti gördük. Nihayetinde Aras’ın çok ilgisini çeken ve sonrasında da üstünden çıkarmak istemediği bu kıyafetle, eve döndük. En başından itibaren kıyafetleri konusunda özgür seçimler yapmasını sağlamaya çalıştığımız için onun nezdinde etrafta bu kıyafetle dolaşmak kadar olağan bir şey yoktu. Ve tabii bizim içinde. Ancak toplum içine karıştığımızda; bu olağanlık yerini çoğunlukla tuhaf bakışlara ya da söylemlere bırakıyordu. İşin üzücü olan tarafı ise bazen bu bakışların ve söylemlerin çocuklara ait olmasıydı. Elbette yetişkinler tarafından koşullandırılan çocuklara. Yakın zamanda bir anneden; oğlunun pembe renkli kıyafetleri çok sevdiğini ancak kreşe giderken arkadaşları onunla dalga geçtiği için pembe renkli kıyafetlerini giymeyi tercih etmediğini dinlemiştim.


Aile, toplumsal cinsiyet rollerinin üretildiği bir yerdir. Ve aileler çocuklarını büyütürken çoğunlukla belirgin bir şekilde cinsiyet ayrımı yapıyor olacaklar ki; çocuklar bu kadar erken yaşlarda bu ayırımın farkında olabilsinler. Oysa söz konusu çocuklar olduğunda özellikle belirtmek isterim ki; aklımıza en son gelmesi gereken şeyler dahi olmamalı bunlar.


Konu ebeveynlik yaklaşımlarınız olduğunda; toplumun kabul ettiği kalıpların dışına çıkan bir bakış açısına sahip olduğunuz vakit her şey biraz daha zorlaşıyor. Bu koşullarda çocuğunun bir hedef haline gelebilme ihtimali ise ebeveynlerin bazen farklı bir bakış açısına sahip olmalarına rağmen topluma uyum sağlamaya çalışmalarına sebep olabiliyor. Ancak düşüncede kalan bilgi, eyleme dökülmediği müddetçe ne yazık ki işe yaramıyor. Ve olan yine çocuklara oluyor.




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.