Eller, ruhu onarır!

Bu hız ve gürültü çağında çoğunlukla kendimi sıkışmış, kaybolmuş ve yabancılaşmış hissediyorum. Hayatı daha derin, daha sakin ve düşünceli bir ritimde yaşama isteğim ise öylesine baskın ki. Yavaşlamak, yüz yüze iletişimin sıcaklığına sığınmak, anın özünü kimselere duyurma telaşına kapılmadan, sadece hissedebilmek…


Var olan tek sosyal medya hesabımı da bir süre sessizliğe bıraktım. Hengâmeden uzaklaştığımda, içimde derin bir sessizlik alanı açılıyor. Ruhumdan taşan her ne varsa yalnızca onunla meşgul olmak istiyorum. Dijital dünyanın parıltıları gözlerimizi kamaştırsa da gerçek ışık her sabah doğan güneşin sessiz ve cömert aydınlığında saklı.


Okulsuz yaşamımız da bu isteğimi destekliyor. Zihnimdeki başarı tanımlarını yavaşça söküp, sabırla ve içsel bir dikkatle yenilerini dokuyorum. Oğlum için de dileğim; bu hız ve rekabet çağının kıyısında, kendi ritminde yol alabilmesi. Yavaş yavaş içine dönmesi, oradan geleni duyabilmesi. İçini güçlü kılandır ki; dışarının sert rüzgârları onu yıkamaz.


Oğlum öğrenirken ben de derin bir bilgiyle karşılaşıyorum; beklemek, gözlemlemek, güvenmek…


Oğlum keşfederken ben de farkına varıyorum; sabırsızlığımın, kontrol arzumun, içsel huzurumun…


Tıpkı öğrenmek gibi yaşamın da aceleyle değil, sabır ve emekle yavaş yavaş oluşabildiğinin…


Okulsuz yaşam sadece çocukları değil, yetişkinleri de dönüştürüyor. Kalıplara sığamamak, insanın içini taşırıyor.


Merakımı kendime yönelttiğimde; dışarıya bakma isteğim azalıyor. Görmemek; bir süre sonra iyileştiriyor.


Oğlumun doğduğu evde, üzeri boya, hamur ve kâğıtlarla dolu olan sehpa, yeni evimizin verandasında bir yemek masasının üzerine taşınıyor. Onun elleriyle üretme hevesi, beni de yeniden ellerimle buluşturuyor. İçimde saklı kalmış hikâyeler, ellerim işledikçe derinleşiyor ve yüzeye çıkıyor.


Bu mekân bizi dünyanın kıyısında bir sessizliğe çekerken, aynı zamanda onun özüne daha derin bir temasla bağlıyor. Dünyadan uzaklaşma isteğimiz, bizi dünyaya yakın kılıyor.





Clarissa Pinkola Estés, Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabında el işlerini, kadınların içsel dünyalarıyla bağlantı kurmalarına yardımcı olan yaratıcı eylemlerden biri olarak ele alır. Estés’e göre kadınlar elleriyle çalışırken aslında içsel dünyalarında sessiz ama derin bir yolculuğa çıkarlar. Bu tür uğraşlar, zihni sakinleştirir, geçmiş yaraları iyileştirir ve kadının içsel sesini dinlemesine olanak tanır. Eller sadece bir şey yaratmaz, aynı zamanda ruhu onarır. Özellikle modern dünyada unutulmaya yüz tutmuş bu tür işler, kadının kendi doğasına dönmesi için bir tür köprüdür.


İçimdeki sessizlik, ellerimin işlemesiyle derinleşiyor ve sanki ruhumun en uzak köşelerine ulaşabiliyorum.


Bu mekân bazen dünyaya meydan okuma, bazen de kabuğuna çekilip, saklanma alanı oluyor bizim için. Her hâlükârda içsel bir sığınak, dış dünyanın gürültüsünden uzak bir huzur noktası. Ve bu mekân zamanla bir hikâyeye dönüşüyor.


Eşyanın Dilinden Anlamak (Emeğin Değeri ve Anlamı Üzerine Felsefi Bir Tartışma) kitabında Matthew B. Crawford, ‘‘Hiç şüphe yok ki kendini dünyada el becerisi aracılığıyla, nesnel yoldan var etmenin sağladığı tatmin duygusu insana sakin, huzurlu ve ağırbaşlı bir karakter kazandırır. Anlaşılan, bu duygu kişinin kendi değerini ispatlayabilmek için kendisiyle ilgili içi boş yorumlarda bulunma ihtiyacını da azaltıyor’’ diyor.


Chicago Üniversitesi’nde siyaset felsefesi doktorasını tamamladıktan sonra Washington’daki bir düşünce kuruluşunda yönetici olarak işe başlayan Crawford, işinden istifa edip; kendisine motosiklet tamirhanesi açıyor. Ve bu süreçte zihin emeğine kıyasla el ile yaptığı işlerde her zaman daha fazla hissettiği faillik ve yeterlilik duygusunu masaya yatırdığı, Eşyanın Dilinden Anlamak kitabını yazıyor.


Sadece zihinle yapılan işlerin önemli addedildiği günümüz dünyasında Crawford, kitabı yazmaktaki amacının ‘‘el becerisi ve ustalık gerektiren mesleklerin de tercihe şayan olduğunu ortaya koymak ve onlara itibarlarını iade etmek’’ olduğunu söylüyor.


Ellerimiz ağır ağır işledikçe, yaşam da yavaşlıyor… Oysa zihnimizle yaptığımız işlerde zamanın akışı da farklı ve sanki daha hızlı.


Dünyayı olduğu gibi kabul edebilmek için, zihnimin gürültüsünü susturup ellerimin sessiz çağrısına kulak vermem gerekiyordu.


Çünkü eller ruhu onarır!









YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.